en guzel tanimlari umut sarikaya tarafindan yapilan duygudur. mutsuzluk kimi zaman kursun kalemin arkasindaki silginin altindaki metalin kagidin uzerine cizzt diye bir ses birakmasi, kimi zaman degistirilen ampulun kafasinin elde kalmasi, kimi zaman ise perde takarken ortada bir yerde takilmamis bir halka gorup herseye yeniden baslamaktir. budur.
hava güzel, dışarda güneş var, mevsimlerden yaz, günlerden Salıyken; bir gece önceden sabahlamış ve hala bilgisayarın başında çalışmak zorunda kalmak; denizi, börtü böceği, yeşil ormanları, olyimpus'u düşünüp kahretmektir kendini...
-sağlık:
her şey dört dörtlük, harika gidiyor planlarınız, haliyle keyfiniz yerinde olacak. ki; o korkunç bulantıyla ortamı terk etmek zorunda kaldınız.
sağlığınızın ani kötüleşmesi sizi hayatınızdan çekip alır ve ne keyf kalır ne tad...
nice zenginlerin ilacına vasıta olamamıştır para ki; en büyük * zenginlik sağlık dedirtmiştir.
yetmemiş...
cihan padişahı sultan süleyman'a da andırmıştır anlamını... "halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi."
-başarı:
başarmak varlık olmanın göstergesidir.
çocuk yürümeye attığı ilk adımı başardığında yüzündeki en görülesi "zafer" ifadesidir.
anneden/babadan takdir/onaylanma aldığında içinde hissettiği kazanım/başarı tadına varılası duygudur.
kişinin hayatından ne beklediğini bilmesi, enerjisini bu belli yöne akıtması ile bilinçli olmanın verdiği istenen hayatı elde edebilme muradı, erilesi bir hazdır.
yanlış kararlar ya da şanssızlıkla veya nasipsizlik ile yakalanamamış hedefleri, düşünmeye kalkmak bile yüz hatlarını gerer. farket.
-huzur:
değerleri bilmek ayrıdır, sahip olmak ayrıdır. ya değerlere ters düşmek... kendine ters düşmektir. ruhun çalkalanır. keyfin kaçar... huzursuzsun.
-paylaşmak:
neçok zengin olsan nedir, gelip çulun üstünde oturup hatrını sorup bir kuru ekmeğin paylaştığın, bir tas su ikram ettiğin vaki olmamış ise...
sevincini paylaşıp çoğaltamıyorsan, derdini paylaşıp yüreğindeki taştan kurtulamıyorsan, bir dost edinip hasbihal edemiyorsan...
vaz geçtim; yoldan geçen bir kula gönüller açan "selam" anlamındaki bir tebessümün sıcaklığını hissettiremiyorsan...
ne derece keyif vardır yürekte, sorulur...
notumsu: bünye üzerinde bir tanesinin... yalnız bir tanesinin dahi negatif varlığı mutsuz kılmaya yeter...
anlaşılamamaktan da kaynaklanır. içinizi döktüğünüz kişi size anlamsız cevaplar verip, boş gözlerle bakıyorsa, mutlulukta bi o kadar boştur o an için. "kimse beni anlamıyor" serzenişi değil bu. planlarınızı, fikirlerinizi, şikayetlerinizi, dileklerinizi hayatta en değer verdiğiniz insana anlatıp karşılığında bir hiç buluyorsanız mutsuzluk o anda gelir yanınıza ve bir daha da gitmez.
an itibariyle hissettiğim hissizlik. evet, hissedebildiğim tek şey, hiçbir şey hissedemediğim. peki, felsefe yapmayı bir kenara bırakıyorum; kimseyi bu başlık altında "n'oluyor lan?" durumuna getirmek istemiyorum. mutsuzluk illettir. sümük gibidir, yapışıverir. siz temizlemek için uğraşır, uğraşır ve uğraşırsınız. oysa yaptığınız tek şey, biraz daha sümüğe bulanmaktır. bu aşamadan sonra da ne yapacağını bilememektir. siz yapılabilecek en mantıklı şeyi yapmaya çalışmışsınızdır; ama başarı sağlayamamışsınızdır. bu sizin suçunuz mudur? evet, bir parça öyle tabi, kimseyi kandırmaya gerek yok. çünkü mutsuzluk bir seçim meselesidir; ve kimse o sümüğü gelip sizin üzerine yapıştırmadı.
günler geçer bu şekilde; haftalar, belki aylar. durumu benimsemiş kişi için bir ömür geçer elbette. zamanla alışılır bu duruma. alışma evresinde bir şey keşfedersiniz: tek buhranınız, kendi hayatınızdır. * alıştıktan sonra o sizin yaşam biçiminiz olmuştur; çok sevdiğiniz için üzerinizden hiç çıkarmak istemediğiniz kıyafetiniz gibi. ama dedim ya, alışılmıştır artık duruma; o yüzden o kıyafetin ne bokun içinde olduğunun da bir önemi yoktur.
size bir de sır vereyim: artık depresyondasınız, rahat bir nefes alabilirsiniz.
ben mi? ben o kıyafetimi kirli sepetine gönderdim, hem de yuvarlayıp basket atarak. sümük de böylece o sepetteki yerini almış oldu. bu kadar kolaymış demek ki...
Freud a göre insan zihninin kendini korumak amacıyla sıklıkla hatırlattığı/izin verdiği duygu.Teoride bir insanın %100 mutluluk yaşaması(0 stres) nın direk ölüme yol açacağı bu yüzden zihnimizin hayatı devam ettirmek amacıyla kabul ettiği stres,acı veya hüzün durumu.
uzaklara bakmak ve yitirdiklerimizi çaresizlik ekseninde düşünmektir... sesini duymak istediğimizin şimdi yok olduğunun farkına varmaktır... hatırlamaktır. Bir dost tarafından yüreğinin ihanet yağmuruyla ıslanmasıdır. mutsuzluk karanlıkta kaybolmaktır. zamanla hayaller gerçekleşmedikçe yeni hayaller kurmanın anlamsızlığı kendisini farkettirir.. ışık sönmeye, peşindeki yorulmaya devam eder.. yorgunluk kendisini öyle bir hissettirir ki gözler kapanır.. yeniden açıldığında sadece karanlık vardır.. karanlığın içindeki tek ışık, eskiden size karanlıklarda yol göstermeye, elinizi tutmaya söz veren ışık yoktur.... tüm ışıltısına, tüm güzelliklerine rağmen, şimdi ya da yarın tüm güzel şeyleri elimizden alır hayat.. hayat acıdır.. hayat acıtır...