beklentiler çok yüksek elimizdekiler çok küçük ise, insan mutsuz olur.
beklentilerimizi düşük tutmamız için egodan kurtulmalı, egodan kurtulmak için nirvanaya ulaşmalı, eğer ulaşamıyorsak ki zaten ulaşamayacağız o zaman mutsuz olur insan. b
emekli bir o kadarda tonton amca ve teyzelerle dolu bir tatil beldesinde zaman geçirilmesinin örnek verilebileceği durumdur.
(bkz: silivri)
(bkz: sıkıntıdan patlayacak duruma gelmek)
mutlu olmaktır. şöyle ki, mutlu olan insan daima böyle olduğu için mutsuzluğun nasıl bir şey olduğunu bilmemektedir.bilinmeyen şey de merak hissini ortaya çıkarmaktadır.bu sebepten kişi mutlu olmanın verdiği rahatlığı,huzuru yaşayamayıp kendisini mutsuzluğa itecek etkenlere kucak açmaktadır istemsizce...
doğup büyüdüğün topraklardan hiç bir neden yokken koparlıp hiç tanımadığın, sevmediğin ve belki de hiç sevemeyeceğin, nefes alamadığın bir şehirde yaşamak zorunda bırakılmak...ve özlemek..geride bırakılan her şeyi özlemek... işte budur en büyük mutsuzluk sebebi: sevdiklerini, sevmediklerini, anılarını ve alışkanlıklarını; kısacası tüm yaşantını geride bırakıp belirsiz bir geleceğe doğru yol almak...
demir eksikliği ve kansızlık. soğuk havalarda üşümek, sıcak havalarda terlemektir. gereksiz yere nefes aldığını düşünmektir. en önemlisi de, hem ottur hem boktur!
sakal traşı olurken adem elmasının olduğu yeri yeterince şişirilmediğinden jiletin değdiği an oranın oluk oluk kanamasıdır. hem durmuyo hem de acıyor orası.