yazarların ve müzisyenlerin mutsuz olduklarında çok daha yaratıcı oldukları yüzyıllardır iddia edilegelen bir durumdur. Ne kadar doğru ne kadar yanlış o tartışılır ama ben kendimce doğru olduğunu düşünüyorum ve pek çok örneğini de gördüm. goethe genç werther'in acıları'nı yazdığında pek mutlu değildi takdir edersiniz ki. fakat o mutsuzluklar bize ne güzel bir eser verdi, bu yüzden büyük bir yüzsüzlükle "goethe iyi ki mutsuz olmuş" diyebiliyor muyuz? bence diyebiliyoruz. o zaman sözlük yazarlarının da mutsuz olduklarında kafalarındaki dökmek için sözlüğe girmeleri çok da anlamsız bir durum değildir.
o anki ruh halini yansitan basliklar aranmaya baslanir, artik yazarin akli neye bozuksa illaki ona uyan bir entry girilmistir onceden, cok doludur ici, tepesine konan ilham agir gelmeye baslamistir uygun bir baslik bulsa dokturecektir tabi bu arama surecinde goze en sacma sapan basliklar takilir en sonunda benim gibi 'mutsuzken sozluge girmek' basligi aranir...aa! benden once birisi girmistir... sonrasinda bu entry girilir, fonda slow bir sarki, surat asik, dudaklar buzulmustur...
trollere ana avrat sövme isteği yaratır.
gelen bildirimlere bakmazsınız bile.
yazasınız olmaz, okuyasınız olmaz, boş boş gezersiniz başlıklar arasında..
belki de kaçacak bir yer olmadığından sözlüğe kaçmaktır.bazıları kendini yollara vurur, bazıları alkole ve bilumum seçenekleri mevcuttur bu kaçışların.bir şeylerden kaçarken gözünüzden akamayan yaşların hüznünü yazarak eritmek terapi niteliğindedir çoğu zaman.içinizde oluşan boşluk hissini satırlara yansıtmak doldurur kalp küpünü.insan paylaşamadığı duygularn acısını yazarak hafifletir.yazarak soğutur içinde harlanan ateşi.belki de sözlük bunun için var.