o sıra insan kendisiyle iletişime geçer. amansız bir savaşın içinde, en önemli düşmanıyla mücadele ederken etrafında parazit istemez. bundandır kabuğuna çekilme isteği.
insanın konuşmaya mecali kalmıyor ki mutsuzken.
bi de mesela benim moralim bozukken o an konuştuğum kişinin de moralini bozarım gerek yok mutsuzluğu yaymaya.
Konusmak istemezsin cunku
- cami kapat usuyeceksin der ( sense skıntıdan elinden gelse nefes almak icin fezaya yukseleceksindir)
- anlat acilirsin der ( ya ilk dakka baskasindan duyarsin anlattiklarini yada daha lafini bitirmeden destek olma ayagina" abartiyosun bak bende soyle soyle skıntılar yasadim "diye dirdira baslar )
-gel cikalim lafa dagitirsin der ( ya avmye sokup alisveris yaparken yaninda canta sebastiyan niyetine bu mu olsun diye gevsek gevsek sorar yada yol boyu dinler gibi yapip samimiyetsiz samimiyetsiz onaylar her lafini )
. Mutsuz olan insan ocin kalbinizden bisi yapmak gelmiyorsa kankalik kardeslik sorumlulugu diye tselliye konusmaya baslamayin o destekten cok menfaat icin yarinlara yol yapmak oluyor .
çünkü o an konuşmak imkansız, her şey çok anlamsız, kelimeler gereksizdir. ben şahsen ne konuşurum ne de tek kelime yazarım. içime döner fırtınanın dinmesini beklerim. doğal olan da bu galiba.
Konusursa icindeki herseyi dokecegini bildigi icin susup kendi içinde yaşamak isteyip insanlara mutsuzlugunu, içinde kopan fırtınayi,hayal kırıklıklarini anlatmamak için