her akşam nedense 9'dan sonra bünyeme oturduğunu farkettim, huzursuzluk ile sıkılganlık arası hissiyat.
o anlarda kendince en melankolik ve yaralayıcı olduğunu düşündüğün şarkıları açar, eski fotoğraflara bakar, anılarla boğulursun. kimine göre rahatın batması olarak algılanır mutsuzluk, bu da rahatlık kavramının ne kadar subjektif olduğunu kanıtlar, durur.
o anlarda konuşmaktan hiç bıkmadığın arkadaşlarından, ölene dek içebileceğini veya yiyebileceğini düşündüğün gıdalardan, sana komik gelen karikatürlerden, konuşmaya çabalayan birilerinden, trip yapan arkadaştan, çay içer misin diye soran anneden, karanlığın siyahından, monitörün parlaklığından, süngerin yumuşaklığından, aşkın acısından, göz yaşının ıslaklığından, paradan, sudan, geceden, hislerinden, kendinden, nezdinden, değer verebileceğin her şeyden, değer vermeye kıyamadıklarından ve hatta değersizlerinden sıkılmak; gayet olağan bir şey haline gelir.
yine o anlarda bi yandan birilerine bi şeyler anlatmak ister, ondan da sıkılır yarım bırakırsınız. yavaşca insanları sıkmaya başladıktan sonra, mutsuzluğunuza lanet okur, ağlayacak hale gelir, ağlamayaz, gülmek ister gülemez, kalkmak ister kalkamaz, uyumak ister uyuyamaz, konuşmak ister konuşamaz, içinizdeki sesi susturmak ister susturamazsınız.
hepsi üstünüze gelip sizi köşeye sıkıştırır ve anlamsızca mırıldanırsınız mutsuzluğunuzu.
hiç geçmeyeceğini düşünür, geçtiğinde hiç yaşanmadığını sanar, bir sonraki mutsuzluk hissinde de özleminize şaşırırsınız.
''sen; kiminin mutsuzken konuşmaktan hiç bıkmadığı arkadaşı, kimi için onla konuşmaya çabalayan biri, kimine trip yapan bi arkadaş, kimi için çay içer misin diye soran anne kadar düşünceli ve endişeli bir dost, kimine göre aşkın acısı, kimi için değer verebileceği her şey, kiminin ise değer vermeye kıyamadığısın.''
bu sözcükler grubunun düşünülmesi gerektiği bir andır...
kısacası;
mutluluğu ciğerlerine kadar çekmekle sona erecektir...
ilgili makamlar tarafından bu böyle biline.
bazen sebebini anlayamadığımız durum herşey yolundadır aslında belkide eksik olan birşeyler var ama o eksikliği zaten yaşamadığı için farketmiyor ve mutsuz hissediyor insan kendini.
mutsuzluk ile yaşamayı öğrenmeden önceki safhadır.
elbette mutsuz olunacak şeyler de vardır hayatta ancak bazı insanlar mutsuz yaşamayı tercih ederler. ve mutsuz yaşamaya alıştıkları zaman eskisi kadar mutsuz hissetmediklerinin farkına varırlar.
biraz daha sabır mutsuzluğun getirdiği mutluluğa açılan kapıdır.
gereklidir. arada hissedilmelidir. zira bu kadar şarkı kimler için yapıldı? ön yargılı davranmayıp mutsuzluğu benimseyip, mutsuzluğa yakışır bir gün/hafta geçirilmelidir. keza mutsuzluğun da insana yaptırdığı farklı birçok şey var.
uzun süre hissedildiğinde hiçbir şey hissetmemeye başlamakla sonuçlanır. öyle dümdüz, hissiz, bomboş, bi cam kenarında oturup sokağı, kalabalığı, yaşayanların hayatlarını izler gibi.
hiç iyi hissetmemektir. Neden yokken neden oluyorsa sanki böyle? gittim mutsuzum zaten zamanı da geldi diye saçlarımı kestirdim. Galiba biraz fazla kestirdim. Şimdi daha mutsuzum.
Duygu durumunun, ruh halinin çöküşüdür. Kimi zaman anlık, kimi zaman süreklilik halinde devam eder.
Boş şeyler için Mutsuz hissetmek, mutsuzum ben triplerine girmek, Ölümün olduğu bir dünyada bizim biraz şımarıklığımız değil de ne?
Kötü bir haber aldığım bir gündü. Arkadaşım, büyük bir kaza geçirmiş. Kendisi yoğun bakımda, ölümle yaşam arasında o ince çizgide. Yanındaki kız arkadaşı gitti, karşı tarafın sürücüsü gitti. Nefes almasına şükrediyoruz şuan. Ve gencecik insanlar bunlar. Aileleri ne yapar? Nasıl dayanır? Nasıl sabreder?
Dua etmekten başka çaremiz yok. Mutsuzluğu dillerimize pelesenk etmişken biz, asıl mutsuz olmamıza sebep olacak sebepler varken, çok şımarıyoruz, çok.
Birkaç gündür kötü hissediyorum. işin çok yoğun, stresli ve toksik geçmesi beni aşırı etkiliyor. Çok dalgınım odaklanamıyorum. Duyduklarım aklımda kalmıyor çünkü başka şeylere gidiyor aklım. Yanlış ürün çıkarıyorum ya da eksik yapıyorum bu da iş konusunda özgüvenimi düşürüyor ve kaygı duymama sebep oluyor. Sürekli elimi kesip yakıyorum odaklanamamaktan. En yüksek olduğumda bir olumsuzluk olsa önlüğü fırlatıp ana avrat sövüp mutfaktan çıkacakmışım gibi geliyor. son bir hafta benim için çok zor geçiyor.