her günü son günmüş gibi yaşamaktır. insan böyle düşündüğü vakit küçük şeylerden ötürü kalp kırmıyor. kırıcı olan şakalara bile gülüp geçiyor. insan son gününü gülüp eğlenerek geçirmek istiyor. ölümü düşünmek insanı başka bir boyuta taşıyor. ölümü düşünmek bize ne kadar anlamsızca şeylerden ötürü küstüğümüzü, kalp kırdığımızı, birbirimizi incittiğimi öğretiyor.
Formülünü bilemem ama nerede olduğunu çok iyi bilirim.
Mutluluk Uçsuz Bucaksız Ormanlardadır
Bomboş Sahillerdeki Çoşkudadır
insan Elinin Değmediği Bir Yerdedir
Denizin Diplerinde ve Gürlemesindedir
insanları Severim Ama Doğayı Daha çok.
gizli formül hayatta dengeyi sağlayabilmektir, bu dengeyi en iyi aşağıda ki hesaptaki f değeri sağlayabilir.
mutluluk=iş ve sosyal hayat/eş ilişkisixf(sabit değer)
Önce gidip bir abdest alın- Gece vaktiyse şüpheye mahal vermeyecek emin bir abdest alın-.
Sonra sessiz sakin bir odaya geçin.
kur'an-ı kerim evde varsa bulun.
önüne bir masa çekin ve üzerine koyun(dikkat edin göbek hizasından yukarıda olursa iyi olur).
Sonra Yusuf suresini açın.
Okumayı biliyorsanız siz hüzünlü bir sesle, ağlamaya çalışarak okuyun.
okumayı bilmiyorsanız, açın internetten sayfasını bulunuz ve bir hafızdan dinleyiniz.
Kur'an okunurken insanın kendini ağlamaya zorlaması çok önemlidir.
gözlerinizi yaş dökmesi için zorlayın.
yusuf suresi hüzünlüdür, hem dertlidir, hem insanı anlatır.
Kur'an-ı okuduktan veya dinledikten sonra açın bir seccade ya da temiz bir yerde olur.
iki rekatlık dört kere namaza durun.
teheccüd namazı bu namazın adı.
Bu namazda da bol bol ağlamaya çalışın.
Hatta bu namazda bol bol dua edin.
secdeye vardığınızda durun yalvarın Allah'a.
Kulun rabbine en yakın olduğu yer secdedir unutmayın.
Ve şunu unutmayın:
Gözlerinizi ıslatabilirseniz, mutluluğun formülünü anlayacaksınız...
Her şeyi kafaya takmamak, hayatı gereğinden fazla ciddiye almamak sonuç olarak tatlı boşvermişlik hali.
Not: uzun yıllar ileri düzeyde varoluş bunalımı yaşamış birisi olarak söylüyorum, ezbere değil.
Edit: yinede çok eskiden Avrupa'da oynayan bütün futbolcuların adını ezbere bildiğim, şimdiki gibi futbol maçı seyrederken rutin bir yol çalışmasını izler gibi izlemediğim,
Avrupa halter-güreş şampiyonalarında Türk sporcunun madalya aldığına en az onun kadar sevindiğim, şimdiki gibi; ulan madalya aldıysa bana mi aldı adam köşeyi döndü, hadi lan moldovalı bu maçıda sen kazan gözüm seni tuttu! demediğim zamanları özlüyorum arada bir.