içim sızlıyor sözlük, içim yanıyor. göğsümün sol tarafına doğru oluyor bu sızı hemde, kalbime yakın olduğunu hissediyorum. Sonra düşünüyorum benim kalbim var mıydı? Ya da eskiden kalpdi de şimdi başka bir şeymi? Tarif edemiyorum sözlük, kelime bulamıyorum, gözlerimden süzülen yaşlara engel olamıyorum. Ne oluyor bana sözlük, artık hiç gülemiyorum. Eskiden yalandan da olsa sırıtırdım azıcık, en azından kendimi kandırırdım, şimdi olmuyor zorla da gülümseyemiyorum. Mutluluğu unuttum sözlük, eski günlerimi özledim. Eski, küçük şeylerle mutlu olduğum zamanları özledim. Babamın bir çikolata getirdiğinde ki gülüşümü özledim, annemle misafirliğe gittiğimiz zamanki sevincimi özledim, en önemlisi masumiyetimi, saflığımı özledim ben sözlük. Nerede onlar? mutluluğum, sevincim, masumiyetim... Bakın, neredeler? yoklar işte gittiler bir daha dönmezler, dönseler bile beni bulamayacaklar.
Eskiden yaş sadece gözlerimden akar ve akıp giderdi. Neden artık öyle değil? Artık gözyaşları içime işliyor sözlük, bitiriyor beni, eritiyor. Yaşamayı unuttum ben sözlük, gülmeyi, mutlu olmayı unuttum, bir daha hatırlamak için her şeyi yaptım ama zaman beni hiçbir zaman affetmedi. Eskiden rakı kadehleriyle konuşurdum, kadehlerin üzerinde onu görürdüm. Şimdi onu bile çok görüyorlar bana ne rakı şişesi konuşuyor benle, nede onu görebiliyorum sözlük. Oturuyorum ve saatlerce duvara bakıyorum, eskisi gibi hayalini görmeyi umuyorum. Olmuyor, artık onu göremiyorum, yaşama onun hayalleriyle tutunurken onlarda kayboluyor gözümün önünden sessizliğin uğultusuyla kalıyorum baş başa. Bazen birisini görüyorum ama, acıyarak bakıyorum ona, erimiş aciz bedenini inceliyorum, çaresizliğine hayret ediyorum, 36 yaşında nasıl tükendiğine şaşırıyorum. Sonra farkediyorum aynaya baktığımı, o şahsın eskiden ben olduğumu anlıyorum. Şimdi başka birisi o, yaşayan bir ölüden farkı yok, sadece nefes alıp veriyor. Onu yaparken bile çok zorlanıyor ama, günde içtiği 4 paket sigara belki de zorlaştırıyor hayatta yaptığı tek şeyi. Yardım istiyor yalvararak, yaşamak istediğini söylüyor, hala bir umut arıyor ama kendini kandırdığını biliyor.
Nefes alamıyorum artık sözlük, uyuyamıyorum, yemek yiyemiyorum. Sürekli bir sancı bir ağrı var bedenimde ama nerede bilmiyorum. Dayanamıyorum artık sözlük, anlıyorum artık kaybettiğim her şeyden sonra, bir de yaşamımı kaybediyorum. Küçükken minik bir polis arabam vardı, bahçede oynuyordum annem içeri çağırdı. Dışarı çıktığımda yoktu. Hayatımda kaybettiğim ilk şey oydu. Çok üzülmüştüm, çok seviyordum o oyuncağı. Sonra ertesi gün babam işten gelirken aynısından getirdi, tam kaybolduğu yere koydu arabayı ve hiç kaybolmamış gibi oynamaya devam et dedi. Gittikçe kaybettiğim şeyler büyüdü ve yerine bir daha koyulamayacak bir haldı. Her kaybettiğim şeyden sonra arabam gibi geri gelir umuduyla bekledim ama hiçbiri gelmedi. Hala yaşamımın geri gelmesini bekliyorum, yalvararak bekliyorum, bir mucize bekliyorum aslında ben sözlük, haykırıyorum ama sesim çıkmıyor. Yardım istiyorum ben sözlük, yardım istiyorum. Biliyorum sona geldim, ben ölüyorum.
Yaşayan insan ölür, yaşamayan bir insan ölümden neden korkar ki? ölmesi zaten yeni bir yaşama başlaması demek değil midir? Ölüyken, tekrar yaşamaya başlatacaksa ölüm neden korksun ki ölümden?