sinemadayken sanki bir ömür geçirmişsiniz gibi hissetmenize yol açan, "işte budur" dedirten film. zira birebir yaşıyorsunuz acıyı, kızgınlıgı, sevgiyi, eglenceyi.
--spoiler--
teknede cemal'in (bkz: murat han) sarhoş olup yere düştügü sahne ve yüzündeki gülümseme pek bir akıllarda kalıcıdır.
--spoiler-- ya da akılda kalan yeni keşif aktörün hepten kendisidir.
uzun süredir ortalarda görünmeyen duygu.
sebep yok mutsuzluk için ama bir türlü elde edilemiyor mutluluk. öğrendiklerimiz farklı, yaşadıklarımız farklı. ya doğrular değişti ya da bize yanlışları öğrettiler. çapkınlık, marka giyinmek, saatlerce müzikte dans etmek, düşünmekten kaçınmak, kısacası sığ yaşamak ve tüketmek. piyasa olmakla özdeş populariten, kaypak biriysen değerlisin ve altında a3'ün varsa daha çekicisin. bu koca şehirdeyken sen de, ben de kaptırıyoruz kendimizi ama böyle değil ya.. böyle değil demi gerçekten? bu yüzden mi sebepsiz mutsuzluklarımız? kronik depresif halimiz, yersiz yere attığımız kahkahalar ve ilgisiz bir anda gözlerimizden akan yaşlar bundan mi?
-baştan sona özgü namaldikkatle izlenip az mimikle çok şey ifade edilebildiği her sahnede tekrar anlaşılabilir.
-film çok doğa görüntüsüyle süslenmiş. bir ara belgesel mi izliyorum dedim kendi kendime ama gördüğüm her karede kendimi hayal ettim. huzurlu görüntülerdi.
-filmin asıl takdir edilmesi gereken oyuncusu murat han dır. yıllarca amerikada yaşayıp oyunculuk eğitimi almasına rağmen yüzlerce meridyen doğuya gidip oraların konuşmasına adapte olması takdire şayan. oray eğin bence biraz bakıp örnek almalı. demek ki amerikada yaşamak hamburgerle birlikte r yutmayı gerektirmiyormuş.
çok etkileyici olan filmdir... talat bulut'un oyunculuğunu yargılayacak düzeyde değiliz ancak, çok yapmacık oynamış, çok kültürlü biri gibi gösterilmesi amacıyla yapmacıklaştırıldıysa da bu abdullah oğuz'un bana göre hatasıdır... cemal'in birayı twist off kapağı çevirip açmayıp, açacak istemesi ve irfan karakterinin şişenin açılışını göstermesi daha etkili olurdu... günümüzde şehirde yaşayan insanların bile pekçoğunun bilmediği bir kapağın açılma tarzını, doğunun ücra yerlerinden birinde yaşayan birinin bilmesi tuhaf görünmekte -bu arada kimeyi aşağılamıyorum, sadece daha etkili olabilecek bir sahneden bahsediyorum- türk filmi olarak çok iyi... özellikle özgü namal her şeyiyle mükemmel oynamış...
otobüs durağında otururken siz, önünüzden geçen, bir eliyle anneannesinin elinden tutup diğeriyle de kırakerini yiyen küçük kız çocuğuna sevgi dolu gözlerle baktığınızda onun da size bakıp o güzel yüzündeki gülleri açtırmasıyla içinize yerleşen duygudur.
sevdiceğinizin size bakarken suratında ve gözlerinde gördüğünüz gülümsemedir mutluluk. siz de ona gülümsersiniz. kalabalık bir ortamda paylaştığınızdır. **
mutluluk; bulutların arasından süzülen ve her yeri aydınlatan güneştir,
mutluluk; sokak kedisinin kafasını okşayan eldir,
mutluluk; 3 saniyelik dilimde savunmadan sekerek ağlara giden toptur,
mutluluk; izmirli bir güzelin inci gibi dişleri ortada, insana gülümsemesidir,
mutluluk; yakamozda çarşaf gibi uzanan denizdir,
mutluluk; kapıdan çıkarken komşuya verilen sıcak bir selamdır,
mutluluk; bira şişelerini tokuşturup bağıra bağıra şarkı söylemektir,
mutluluk; sürdüğü tarlasına gururla bakan çiftçinin alnından süzülen terdir,
mutluluk; mezuniyet töreninde havaya atılan keptir,
mutluluğun yeri ve zamanı yoktur, anlatılmaz, sadece yaşanır, yaşatılır.
mutluluk yalnızca yaşanıp bittikten sonra varlığı anlaşılan bi şeydir... yoksa şu an hangimiz dolu dolu mutluyuz diyebiliriz, öyledir, geçip giden zamandan kalan hâlâ ışıyor olsa da yüzlerce yıl önce sönmüş bir yıldızdır?
mutluluk tutmak isteyip tutamadığımız, tuttuğumuz anda da elimizden kayıp giden bir yıldızdır. göz kırpıyor olsa da yüzlerce yıl önce sönmüş bir yıldızdır.
"mutluluk mavi çocuk oynardı bahçemizde" kim demişti sahi, yine geçip giden günlerde yaşanmış bi şey değil mi bu, aslında şimdi içinde bulunulan durum bir hüzün değil mi, yani bir hüznü anlatma değil mi bu mutluluk dizeleri?
1-) Tanrı'nın bize duyduğu Sevgi kişiye, yere şarta ve ortama bağlı değildir.
2-) Kendi kendimize koyduğumuz sınırlamaları ortadan kaldırıp Sonsuz'un bizde hüküm sürmesine izin vermek yine kendi elimizdedir.
3-) Her insan sonsuzluğu kendi sözleriyle birleştirir.
4-) Kural şudur: Düşündüğümüz, inandığımız ve güvenle beklediğimiz her şey mutlaka gerçekleşir.
5-) Verdiğiniz ölçüde Hayat'tan geri alırsınız ; Hayat'la bir bütünsünüz.
mutluluk,her şeye rağmen kendini iyi hissetme çabasından doğan bir yanılgıdır.
gürültülü bir ortamda rahatsız bir biçimde oturan birinin kulaklarını kapatmasıyla kendini iyi hissederek elde ettiği avuntudur.gürültü devam etmektedir;ama kişi bunu duymadığı için kendini mutlu sanmaktadır.
gürültü dursa da kişi kulaklarını kapattığından bunu fark etmeyecektir ve kendi yanılgı dünyasında yaşamaya devam edecektir.
farklı yerlerden, üç farklı karakterin yollarının kesiştiği,amerikada bile satışlarda üst sıralarda yer almış bir zülfü livaneli eseridir.akıcılığı ve etkileyiciliğle sevdirir kitap kendini.bittiği zaman üzülürsünüz hatta.