Ötelerde bir yerlerde ziyaretinizi bekleyen ve sizi çok seven insan gibidir mutluluk.
Hep gitmek istersiniz, çok gitmek istersiniz. Kokusu burnunuzda tüter ama gidemezsiniz çünkü öyle gerekir ya bazen işte mutluluk da bizi
ötelerde sevdiğini bildiğimiz, bizim de onu buralarda sevdiğimizdir.
Mutluluk serotonindir hacilar. Para, kadinlar, arabalar, guzel kiyafetler vs vs. Hepsi mutlu olmaniza birer sebep olabilir. Ama beyinde serotonin denen lanet salgilanmiyorsa pilin bitti demektir. Bunu soyle orneklendirebiliriz. Tum gece 5 posta fuckbody e abanip hemen akabinde hayatinin kadiniyla sevisme firsati sunulmasi gibi. Deliler gibi yapmak istersin ama son derece keyifsizdir cunku bitmissindir artik. Serotonin yoksa mutluluk yok o halde mutluluk=serotonin. gecmis olsun
Apansız yüreğinizin pencerelerine konan bir kuş. Yüzünüzü döndüğünüz yerdeki küçük insan. Paçalarınızdan tutunan. Yaz günü esen ılık rüzgar. Beklenmedik anda beliren yaz yağmuru. Köşeyi dönünce karşıda beliren gökkuşağı. Uçsuz bucaksız bir deniz. Kıyıda sen.
Mutluluk alışkanlık yaratır. Alışkanlık ise insanı oyalar. Mutlu olan insan hayatını değiştirmek için çabalamayan insandır. Ve mutluluğun kötü tarafı da bir gün onu kaybedecek olmanın endişesidir.
Mutsuz olmaktan korkmayın. Mutsuzluk size bir şeyleri değiştirmek için çabalama gücü verir...
mutluluk hakkındaki en farklı ve en güzel tanımlardan birini zülfü livaneli yapmıştır bence "bir kedi, bir adam, bir ölüm" kitabında:
"herhalde mutluluk dedikleri de bu olsa gerek: biraz güvenlik, biraz can sıkıntısı."
Üzgünken uyuşturucu kullanıp, sevişip ya da alkol alındıgında o an dünyadaki en mutlu kişi olunabiliyorsa mutluluk hazdır. Lakin hayatı hazzın peşine düşerek geçirmek beraberinde acı bi yok oluşu getirecek ne yazık ki, bu yüzden mutluluğa ulaşmak için haz arayışını hızlandırmamalı aksine yavaşlatmalı insan.
Aynı zamanda mutluluk bizi yarışa zorlayan en temel etken, her gün işe gidip daha iyi bi araba, daha güzel bi eş, daha iyi bi hayat için çalışıyorsak bunun temelinde hazza ulaşma amacı var. Buda'ya göre zihnimizi tüm arzuların geçiciliğine inanacak şekilde eğitebiliriz. beynimiz hazların geçici titreşimler olduğunu anladığında belki onların peşinden koşmayı bırakabilir ama böyle bi şeyi kim ister ki? Haz olmadan sade mutluluğun nasıl bi anlamı olacaktır?
Neyse ben tüm hazlardan arınmalıyız diyen buda'yı değil, ölçüsüz haz arayışının mutluluktan çok sefalet getireceğini düşünen epikür'ü tutuyorum.
Bir insanı kendinden daha fazla kimseler mutlu edemezmiş. Beni en çok mutsuz eden insanların en iyi öğrettiği şey bana. Yeniden toparlanmaya başlayınca kendimle çok iyi geçinir oldum. Herkese herşeye rağmen mutlu olmak var inanıyorum artık. Olmasan bile var olduğunu bilmek ümit veriyor.
günümüzde insanların mutluluğu ve mutluluğa yükledikleri anlam daha farklı ve daha maddesel sanki. hedefsiz ve hesapsız bir arayışın altında, var olanlara ve somuta yönelmek daha önemliler arasında yer alabilmekte. eğlenmek, eğlendirmek ve günübirlik hazlara önem vermek daha da ön plana çıkmış durumda. eğlenmenin altında ise almanın, tüketmenin doygunluğu yatmaktadır. dünya bizim açlığımızı giderecek büyük bir nesne, bir elma şekeri, bir memedir… bizler durmadan bir şeyler emer bir şeyler bekleriz… ve sürekli düş kırıklıklarına uğrarız. özellikle rüyamızda ateşimiz yüksek olduğunda hararetimizi söndürmek için pınarlardan içtiğimiz kana kana sular nasıl fayda vermez ise bizde serap vari bir mutluluğun peşindeyiz.
herkesin aradığı ama aradığı sürece bulamadığı ruhsal durum. Mutluluk aranmaz yaşanır. O yüzden şimdiki zamandadır. Geniş zamanlı tanımlarsak, hayal edilen hayat ile yaşanan hayat arasındaki açı farkının 0 dereceye yakın olması.