mutluluğu başkalarına bağlı sanan insan

entry14 galeri1
    14.
  1. mutluluk neye bağlı gerçekten bilmiyorum ama paran var ya da yok, hayatında yolunda ya da değil insan gerçekten hep mutsuzluğu arıyor. Kendine mutsuzluğunu haklı gösterecek sebepleri ailesinde, geçmişinde hatta önceki soylarında arıyor. mutluluk belki de insanın mutsuzluğu aramayı bırakmasına bağlıdır.
    1 ...
  2. 13.
  3. 12.
  4. mutluluk insanın kendi elindedir.
    1 ...
  5. 11.
  6. En igrenc insandir. Ben gibi. Keske boyle olmasaydi.
    0 ...
  7. 10.
  8. mutluluk da kimsayasal bir olaydır. çok takmamak lazım. zavallı organizmalarımızda oluşan bir süreç.
    0 ...
  9. 9.
  10. yıllarca kardeşleriyle oynayan çocuğun onlar evden gidince ne yapacağını bilemez hale gelmesi gibi bi kalabalığın içine doğan şahsın birey halinde kalınca tökezlemesi durumudur.mutluluğun tanımı öyle kazınmışta olabilir kafasına.
    0 ...
  11. 8.
  12. bunların başarıları da, para kazanmaları da sosyal hayatları da hep başkalarına bağlıdır onlara sorsanız. velhasıl- ı kelam hiç bişe olamazlar o yüzden. görünce kaçınız.
    0 ...
  13. 7.
  14. mutluluğun tadına başkalarının yanında varmış,
    başkaları ile yaşadığı mutluluğu onlardan ayrılınca bulamamış,
    zaman geçtikçe daha başkaları olmuş ve onlarla da mutlu olmuş,
    tekrar yalnız kaldığında yine mutsuz olmuş ve özlemleri artık daha da fazlalaşmış çünkü bu sefer özlediği daha fazla başka varmış.
    başkaları ile mutu olmaya alışmış olan kişi, en son ayrıldığı başkalardan sonra bir daha asla başkaları olsun istememiş, çünkü artık korkuyor ve başkaları çoğaldıkça daha da çok parçaya ayrılacağını düşündüğü kalbi için daha da çok endişeleniyormuş. ama engel olamayacağını bilmiyor ve sürekli başkalarıyla tanışıyormuş. son başkasından ayrıldıktan sonra bu hale gelmiş ve yazmaya karar vermiştir.
    0 ...
  15. 6.
  16. 5.
  17. mutsuzsun.

    kimler mutsuz etti seni, kimler üzdü, kimler uğrattı seni hayalkırıklığına, sahi hayalkırıklıkları hep incitirdi seni değil mi? biraz daha kaybederdin güvenini. hayır sorsam şimdi insanlara olan güvenindi zedelenen, bunu dersin sen. ha sahi sen kendine çok güvenirdin değil mi? mutsuzluğun faturasını dahi başkalarına kesen sen, ne zaman baktın aynaya uzun uzun ama kaçırmadan o gözlerini, aynanın tam da karşısında durarak? göz ucuyla değil daha fazla yaklaşarak kendine, ne zaman baktın o gözlerinin içine? parlamıyordu di mi gözlerin? 16 lı yaşlarını özlerdin sen. umarsızlık o yaşa özel sananlardandın öyle ya. mutluluğun umarsızlıkta gizli olduğuna inananlardan ya da.

    mutsuzsun işte. kabahat sende olamazdı. mutsuzluk içinde varolmazdı çünkü senin. başkaları tüketti hep seni. hadi ordan sende. mutsuzluk senin içinde. gözlerine yerleşmeden çöreklenmiş yüreğine.

    yazık ki mutluyken dahi seni mutlu edenleri sıralarsın bir bir kendine. inanırsın bir de buna iyiden iyiye. "mutluyum"'un ardından mutlaka "çünkü" ile başlayan cümle kurma gereksinimin vardır senin. sebep olmalıdır mutlaka. ah bir de mutlu olduğuna inandırma gayreti yok mu? tanık göstermelisindir söylediklerine.

    mutsuzsun mutlusun. sanarsın ki mutsuzken mutlu olamazsın. mutluyken mutsuz... en öfkeli zamanında gülmemişsindir hiç içten, kahkahalarla inletirken ortalığı akmamıştır gözünden hiç yaş, birinden nefret ederken bir başkasını deli gibi sevmemişsindir ya da birini severken ondan ne kadar uzaklaştığını farketmemişsindir sen. öyle ya her şey uyumlu olmalı tutarlı olmalı. biri varsa tam zıttı barınmamalı zihninde.

    mutsuzluklarıyla mutlu olan değil, mutsuzken dahi mutlu olan insanlar tanıdım. elbet sende tanıdın. inandın inanmadın ama denk geldin mutlaka. mutsuzluğu yaşamayı bilmek bir beceri aslında. sahi kim kabullenmiş ki beceriksiz olduğunu çoğu zaman? "beceremedim" derken dahi dert yanmamış mı kendisine engel olanlardan?

    sebep olmalı hep, hep bir bahane. olmalı ki tutunabilsin insan söylediğine. üzülecekse de hafifletebilmeli acısını. acı çekmeyi bilmeyenler başkasını ortak ederse acısına rahatlayacağına inanır çünkü. rahatlatır da kendini bakma. inandıktan sonra buna zor değil onun için.

    mutluluğunu başkalarına bağlı sanan insan, mutsuzluğunu da başkalarına bağlayandır sözün özü. öfkesini, sevincini, şansını, kısmetini, nefretini, özlemini hep bağlar başkalarına. bağlar ki garantiye alır kendisini. netice kötü olursa kolay atlatacaktır böylelikle. ufak hesaplar işte.

    budur işte mutluyum derken dahi o aynaya bakamamalarının sebebi.
    5 ...
  18. 4.
  19. 3.
  20. Mutluluk insanın hayata bakış açısında saklıdır. Bazen çok saçma en ufacık şeyler bile mutlu eder insanı eğer gerçekten mutlu olmasını biliyorsan ve istiyorsan. Bazen martının süzülüşünde, bazen sevgilinin ufacık bir gülüşünde, bazen bir kedinin miyavlamasında gizlidir. Eğer olumluysan ve kendini seviyorsan, insanı seviyorsan en önemlisi hayatı seviyorsan attığın adım bile mutlu eder seni. Mutluluk insanın kendisine bağlıdır başka hiçbir şeye değil...
    1 ...
  21. 2.
  22. mutlu olmak için mutlu etmek şart dedi ...

    bir şarkının sözümüydü bu birden girmişti kulaklarıma,

    kulaklarımda yankılanıp duruyordu, kulaklarımı tıkıyordum olmuyordu,

    kulaklarımı tıkamaktan vezgeçtim,

    ve mutlu ettim hayatıma giren, hayatımda var olan herkesi !

    mutlu ettim etmesine de bana mutsuzluklarını emanet edip gittiler...

    kimileriyse beni hep mutsuz olduklarında hatırlarlar ararlar,

    bilirim bütün mutsuzlukların bende birikeceğini ve gene mutsuzluklarını emanet edip gideceklerini...

    hangi filmde takılı kalmıştı yüreğim, hangi anı hangi senaryoyu izledikten sonra bu hale gelmiştim hatırlamıyorum,

    yoksa çocukken defalarca ağlayarak izlediğim o yeşilçamlar mı yaratmıştı beni, bu halimi...

    24 senemin 24 senesini aşkı arayarak geçirdim,

    o kadar hayal kırıklığına, avuç kanamalarına, kalp herzenişlerine rest çektim,

    rest çektim yeter ben mutlu olacağım dedim ,

    rest çektim çekmesine, küfrettim etmesine de aradığım aşkı hiç bulamadım...

    küçükken geceleri uyuyamaz ağlardım,

    Düşler kurardım uyumak için,

    Beni birisinin kurtarmasını beklerdim...

    Yalnızlığı sevmeyen bir ruhtum ben,

    her zaman aradım o inandığım diğer yarımı,

    Ağaçlara bezler bağladım,

    Mutluluğumu ona bağladım,

    Ona Masallar yazdım,

    Şiirler okudum geceleri,

    Gelip beni bul dedim,

    Aşka inandım,

    Sevgiye ,

    Ben mutluluğumu ona bağladım,

    Beni mutlu etmesine...

    Büyüdüm,

    Anladım ki o düşlediğim kişi aslında yoktu,

    ve düşler gerçek olmuyordu...

    Büyüdüm ,

    Anladım ki mutlu olmak için önce kendini sevmek gerekti,

    Sevdim kendimi...

    Büyüdüm ,

    Anladım ki mutlu olmak için bir başkasına ihtiyaç yoktu,

    insan mutluluğunu kendisi yaratıyordu...

    Büyüdüm,

    Büyüdüm,

    ve diğer yarımı aramaktan vazgeçtim

    ve ben bugün yalnızlığı seçtim ...
    8 ...
  23. 1.
  24. ömrüm, çile çeken keşişlerin ömrüyle bedel. ve yaşım yirmi sekiz. geçmişle bugün arasında sıkılıp kalmış bir ruh benimkisi. biraz öfkeli. biraz somurtkan. biraz masum. biraz cesur. biraz da insan..

    nasıl ki her şeyi bir sancıyla başladıysa tanrı da evreni varederken büyük sancılar çekti. eminim bundan. nasıl ki, her hareketimizden sonra neler olacağını bilmediğimiz için binlerce olasılıkla yaşıyorsak hayatı ve düşündüklerimizin bir çoğunu yapamıyorsak tanrı da trilyonlarca olasılıklardan bunu başardı. bu varoluşu varedebildi.
    istediği an olduracak olan ancak bu kadar oldurabildi. ötesi yok.

    limit biziz. limit benim. ben her şeyi kendimden bilirim. ama kendimi bilmem. kimliğimi yakalı çok oldu. hiçbir resmi kurumla tek bi alakam yok.
    mutlu olmak adına denemediğim kalmadı. banklarda yattım. pezevenklerle arkadaş oldum. dinci takıldım. camiye, kiliseye, havraya gidip de saatlerce dua ettim. ağladım. bağırdım.
    bir gece kovuldum ilahi mekanlardan. bir cuma namazı sonrası, kucağımda onlarca ayakkabı ile linç edilmek istendim, dinin temeli hoşgörüye dayalı olan insancıklar tarafından.

    insanların inançları ve o inançlarından vazgeçme bedeli bir çift kösele yayakkabı ile eş değerdi. bu yüzden de sordum. en hassas noktalardandı sorularım; "dinini kaç liraya değiştirirsin?" ya da "kendi cinsiyetinden bi insanla kaç liraya sevişirsin?"

    herkesin bir bedeli vardı. bunu kendimce ıspat ettim. bir çocuğunun karşılığını verip seviştim. orgazlarım kulak tırmaladığında bir kadın hayal ettim.
    gazete bayisinden bir kaç gazete alıp da bir çay bahçesinde kahvesini yudumlayıp, gazetelere göz atan, arada bir de sigarasından uzun soluklar çeken bir kadın. rüzgarın saçlarını uçuşturduğu bir melek.

    ömrüm; bu ütopik canlıyı aramakla geçti. yoktu böyle birisi. toplum, böyle bir varlığın varolmasına izin vermiyordu. bu yüzden de vazgeçtim aramaktan. bir zamanlar kollarımı açarak yürürken, şimdi ellerim ceplerimde.
    biliyorum; mutluluğun arifesi yok. biliyorum; mutluluk yok. biliyorum; bazı şeylerin adı var sadece. ama kendisi yok.
    aşk gibi. sevgi gibi. huzur. ve tanrı gibi!

    biliyorum. ve ben biliyorum dedikçe öğrenebileceğim her şeyi bilinçli olarak öldürüyorum. yalnızken asla ve asla mutlu olamayan ruhum, bir başka bedendeki mutluluğun sancılarını çekerken, yine biliyorum ben.
    yalnızken mutlu olamayan başka bir bedenle mutlu olunmaz ki.

    işte bu sırada vazgeçiyorum. aşktan. sevgiden. saygıdan. ve tanrı'dan!

    ve bildiği tek şey hiçbir şey bilmediği olan o bunağa tecavüz etmek istiyorum.
    9 ...
© 2025 uludağ sözlük