haftalardır görülemeyen sevilen kişinin aniden, hiç akılda yokken karşına çıkıvermesi. birkaç dakika da olsa onu seyretmek, gidip sohbet etmek değil, evet yalnızca seyretmek.
onu izlerkenki akla kazınan her kare, kişiyi birkaç hafta daha mutlu bir modda yaşatmaya yetiyor.
birkaç haftadan sonrası kötü oluyor ama.
korkulmaması gereken bi histir.
kendini mutsuzluğa şartlayıp, "ben böyleyim, dokunmayın bana" depresifliğiyle seni mutlu edebilecek insanlara kapını kapatmadan...
Mutsuz olmayı, şuna buna söylenmeyi, karamsarlığı öylesine derinden öğrenmişiz ki, Bu ülkede yaşanmaz ve nihayet Batsın bu dünya demeye hakkımız olduğunu düşünüyoruz sonuçta.
Ve daha da kötüsü, iyimser birini gördüklerinde canları sıkılıyor kötümserlerin, adeta Şuna bir şey söyleyeyim de keyfi kaçsın diyorlar içlerinden.
Yıllardır seminerlerimde iyimser olmanın öneminden söz ettiğimde en az bir kişi çıkıp "Hoca iyi de o zaman bu polyannacılık olmaz mı?" der. Bu karamsarlığa prim veren bakış tarzı beni üzüyor. Şimdi söz konusu cümleye tekrar bakalım:
iyimserlik, küçük şeylerden mutlu olmak polyannacılık sayılmaz mı?
Bu görüşte, sanırım iki hata var. Birincisi iyimserlik eşittir polyannacılık iddiasıdır ki bu doğru değildir.
ikincisi böyle söylendiğinde polyannacılığın kötü olduğunu kim söyledi?
Polyannacılık, kayba uğradığımızda, elimizde kalanları fark etme ve sevinme becerisidir.
Polyannacılık bir psikolojik savunma mekanizmasıdır, aşırı olmadan yerinde kullanıldığı sürece, kişiyi kaygıdan, sıkıntıdan korur, kişinin yarına kalma ihtimalini arttırır.
Polyannacılık, kendini avutmak değil, bardağın dolu yanını fark etmektir.
Diyelim ki birisi bir bacağını kaybetti. Şüphesiz bu kötü bir durumdur. Ancak bu kişinin önünde iki yol uzanır:
Birinci yol, bir bacak gittiği için yaşamdan elini çekmek, sürekli üzülmek, artık hiçbir şeyden keyif almamaktır.
ikinci yol ise şudur: Kişi eğer geriye dönüş yoksa, mevcut durumu kabullenir, elinde kalan bacak için sevinir, yaşamdan elini çekmez, yaşama sevincini kaybetmez. ikinci yol polyannacılıktır.
Polyannacının ömrü, birinciye oranla daha kaliteli geçer.
Polyannacı tavır, Çin atasözünü hatırlatıyor. Şöyle demiş Çinli:
Tanrım, bana değişebileceğim şeyleri değiştirme gücü ver. Değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmemi sağla. ikisini ayırt edebilmem için de akıl ver.
Değiştiremeyeceğimiz kayıplar karşısında, yaşama sevincimizi kaybetmemek polyannacılıktır. Karamsarlığa oranla da herhalde daha gerçekçi bir tavırdır. Üstün Dökmen
işsizi işşizlikten memnun değil, işi olan işinden memnun değil, zengin olanda doyumsuzluk, karnı tok olanda hazımsızlık, aç olanda açlık, mide olmayanda namussuzluk.
ya bi hastanız var ya işiniz yok ya zenginsiniz para bile çare olamıyo derdinize ama bakarsınız ki engelli bir insan sizden daha huzurlu. ha ben mutlu muyum değilim öğrenciyim ben de okuldan şikayetçiyim dersler bitse artık diyorum bitince nolacak mına koyım iş bulabilecen mi bulacanda nolacak memnun kalabilecek misin, hadi diyelim memnun kaldın sıkılmayacak mısın.
velhasıl kelam insanoğlu mutlu olmayı öğrenmeli. ben öğrenemedim illa şikayet ve isyan etcek bi bok buluyorum kendime.
günümüzde bu anı yaşarken illa bir ölçütlere tabii tutulmak zorundasınızdır. birine mutluyum dediğinizde size hemen soruyla karşılık verirler ne o işler mi iyi gidiyor ? ya da sevgili mi yaptın ?
bu tarz kısıtlamalar insanın mutluluğunu kısıtlar ne var belki yolda yürüyorken bir köpeğin son anda araba tarafından ezilmediğini görmek beni mutlu etti olamaz mı ? sizin için olamaz sanırım.
delicesine sevilen grubun/sanatçının konserine gidildiğinde çıktıkları ilk an ve konserin bitiş anı. mutluluk az kalır yanında, ağzın kulaklarında şebek gibi bakarsın sahneye.
görecelidir. soyuttur. araştırmalar gösteriyor ki stres ve sıkıntı altında olan insanlar normal yaşantıda olanlara oranla daha kolay mutlu oluyorlarmış.
cebinde para olmasına gerek yok.Evde huzur olsun biraz.Gelecek için pek düşündürmesin çevre seni.Sevdiklerin sağlıklı olsun çoluğun çocuğun varsa onlar mutlu olsun birey otamatikmen mutlu oluyor zaten.He karı-kız mevzularıyla mutlu olanlarda olablir ama ailedeki huzur mutluluktur be abi.*