insanlar mutlu olmakla ilgili tavsiyede bulunurken dahi mutsuzluklarını dışa vurmaya çalışıyor, bu yaşam koşullarında mutlu olmak bir lüks haline gelmiş tabii, üzülüyorum ülkeme..
herkesin mutluluk kaynağı elbette farklıdır fakat beklentilerini düşük tutmak, hayattan hiçbir şey beklememek, insanlarla iletişimi kesip eve kapanmak yahut bir dağın zirvesine taşınmak mutluluk getirmez. dahası, böyle art arda sıralandığında depresyon belirtilerinin pek çoğunu karşıladığını da görebilirsiniz bu tavsiyelerin. tavsiyelerin her biri '' bana yardım et '' çığlığı, duyabilene..
daha evvel adorno' nun minima moralia' sından bir kesit paylaşmıştım, var olan düzenin bizi mutlu olmaya zorladığıyla ilgili bir bölümdü. yaşadığımız yüzyılda mutluluk bir zorunluluk haline geldi ne yazık ki, bu yüzden onu gerçek tanımından uzaklaştırıp bambaşka bir manaya büründürdük, mutsuz olmamızın en büyük sebebi de bu. telefonunuza elinizi uzattığınız anda sahte sırıtışlarla, sahte mutluluk anlarıyla karşılaşmanız işten bile değil. sonra kendi hayatınıza dönüp bakıyor ve şu soruyu soruyorsunuz '' neden sadece ben mutsuzum ? ''. öyle bir devirde yaşıyoruz ki, mutluluk bile bir silah artık. mutluluk vaatleriyle insanlar ehlileştiriliyor, mutsuzluğu bir sopa gibi sallayarak bizleri terbiye etmeye çalışıyorlar.
bana kalırsa, mutluluğa atılan ilk adım, insanın her anını mutlu geçiremeyeceğini kabullenmektir. sonsuza dek mutsuz olmak nasıl bir çarpıtmaysa, sonsuza dek mutlu olmak da bir o kadar çarpık ve gerçekten uzak bir düşüncedir. beklentilerini düşük tutmaktan ziyade, tırmanmaya ilk basamaktan başlamak mutluluk getirebilir. hepinizden nefret ediyorum kulesine çıkmaktansa, nefret ettiğiniz insanları yaşamınızdan uzaklaştırmak mutluluk getirebilir. koca koca sorumluluklar yüklenip yaşamdan nefret etmektense, yüklenebildiğiniz kadarını taşımak mutluluk getirebilir. mesele bardağın dolu tarafını görmek değil esasında, bir kısmı boş ama bir kısmı da dolu diyebilmektir. en nihayetinde insanız, hepimiz zaman zaman dipte hissederiz kendimizi. mutluluk, o dipte yalnız olmadığını bilmekten geçiyor olabilir.
Sıfır beklenti sıfır mutsuzluk! Sıfır beklenti derken tabiki robot gibi olmayı kast etmiyorum. illaki bir hedefiniz, planınız olacak ama elinizden geleni yaptıktan sonra olmuyorsa olmuyordur. Hadi bir şiirle bitireyim:
Denedin, yenildin.
Olsun!
Bir daha dene, bir daha yenil!
Daha iyi yenil!
Kendinize dönün, kendinizi dinleyin, bi başkasını sevmeden önce kendinizi sevin. Bu dediklerim ilk etapta kişisel gelişim saçmalıkları gibi gelirdi bana da. Ama son zamanlarda anladım ki gerçekten öyleymiş. Ha bir de sosyal medyadan uzak durun. Ben pek duramıyorum.
Başkalarının rızkına gözünüzü dikmeyin, başkalarıyla kendinizi kıyas etmeyin, elinde olanın şükrünü eksik etmeyin, içinden gelmeyene evet demeyin, her şeye yorum yapmayın, konuşmaktan çok dinlemeyi ve insanın kalbini keşfetmeyi sevin, yargılamayın, her yaşadığımızın bizi başka olaylara teslim ettiğini takip edin ve her şeyin bir nedeni olduğunu keşfedin, mutlu olmayı beklemeyin, mutlu etmeyi deneyin, insanların gözlerinin içine bakın, lütfen yapılan kötülüklere küsmeyin, hiçbirini asla unutmayın ama asla kinini güderekte yaşamayın..