anı yaşayamayan insandır. bolluk bereket içinde de olsa ya da tam tersi sefalet yokluk içinde bile yaşasa anın değerini anlayamaz. bu gerçek, ölüme yakın, iş işten geçtikten sonra fark edilir genelde. yoksa her zaman bekler insan. zengin olmak için, büyümek için, evlenmek için, askere gitmek için, çocuk yapmak için, iş bulmak için, gitmek için, yeni bir hayata başlamak için, mutlu olmak için hep doğru zamanı bekler. her seferinde de sıradaki yapılacak şey ne ise - sınavı kazanmak, çalışmaya başlamak gibi- ondan sonra mutlu olabileceğini düşünür. halbuki hayatın özünün aslında bir anlık mutluluklardan ibaret olduğunu fark etmez. cezalandırır kendini insan. gülümsemez, o en zor olduğunu düşündüğü anlarda gülümsemeyi akıl da edemez zaten, saçma gelir. basit ve sıradan bi düşünce belki ama bkz:
''başarı bir seyahattir, hedef değil. mutluluk, gidilen yolun üzerindedir, yolun sonunda değil. yolun sonunda olsa, ona varıldığında yol bitmiş ve vakit de geçmiş olurdu. mutlu olmanın zamanı ise bugündür, yarın değil.''
''uzun zamandan beridir hayatın -gerçek hayatın- başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım. fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken bir şey, bitmemiş bir iş, hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu. sonra hayat başlayacaktı. sonunda anladım ki bu engeller benim hayatımdı''
hiçbir zaman da mutlu olamayacak kişidir. düşündüğümüz zaman olaylar her zaman iyi yönde ilerlemeyebilir. mesela hayatında aslında onu mutlu eden bir şey vardır ama o sadece farkında değildir. yakınmaya devam etmektedir. fakat o mutlu eden şey gitti mi değeri anlaşılır. aa ben aslında ne kadar mutluymuşum ya da ne kadar mutlu olmalıymışım. aslında o varken her şey daha güzelmiş ve benzeri. bu olay hep böyledir.