doğru bildiğin şekilde yaşayıp sinek vızıltılarına kulak kapamak. ha bu arada yapıcı eleştirilere de açık olmak. tevazu, açık fikirlilik, mücadele gücünü elden bırakmamak ve sadece bir insan olduğunu unutmamak. en baba plazalarda yaşayan, şık takımlar ve elbiseler giyen insanların bile bir nefeslik canı olduğunu unutmamak. Allah'a yakın, hırs ve kibire uzak olmak. ya da sadece aptal olmak, o da geçici mutluluk getiriyor.
hakkında bilmemkaç tane kitap yazılan(muhtemelen hava karardıktan sonra ve yoğun sigara dumanı, efkâr kokusu karışımı ile) koşullardır.
ama mutlu olmanın tek bir koşulu vardır ki o da beklentileri sıfırlamak. evet, doğru okudunuz canlarım.
eğer kimseden ve hiç bir şey beklememeyi başarabiliyorsanız, hayatın sunduğu en ufak şeyde dahi mutlu oluyor, seviniyorsunuz. hele bir de size sunduğu, arayıp da bulamadıklarından biriyse; bildiğin çıldırıyorsunuz.
hiç birşeyi siklememek, gamsız olmak. her olayda kendini düşünecek kadar egoist bir yapıya sahip olmak. karşındakinin mutluluğu için değil, kendi mutluluğun için çaba sarfetmek, bunu yaparken de karşındakinin ağzına sıçacaksın ki, sana " neden böyle? niye şunu şöyle yapmıyoruz?" gibisorular sorup o güzel canını sıkmasın aman haortada kötü giden bişeyler varsa bunun sorumlusu olarak sürekli karşı tarafı görmek, sanki sen herşeyi dört ikilik yapabiliyormuşçasına. bak dikkatedersen dört ikilik dedim. dört dörtlükten vaz geçeli çok oldu çünkü. bencil olacaksın arkadaşım dünya sikine minare götüne bir hayat süreceksin. bilmeyeceksin. bildikçe mutsuz oluyorsun çünkü. herşeyde sorumlu karşı tarafı görüp buna inanacaksın, inandıracaksın. verdiğin sözleri unutacaksın, söünün ardında dırmak için kendini yotmayacaksın. eğer verdiğin söz olacaksa oluri olmayacaksa olmaz, olması için didinmeyeceksin. karşındaki ne bok yerse yesin, nasıl bir ruh halinebürünürse bürünsün siktir et gitsin. en birinci sen olup en uzağa sen işeyeceksin.
helal benim koçuma.