Hayatın sizin için her açıdan anlamını yitirdiği bir anda, zamanın bile gereksizliğini düşündüğünüz bir yerde bulundunuz mu hiç?
Önceleri renkleri kaybedip kavramları siyahtır ya da beyazdır diye ayrımsayabildiğiniz daha sonra ise herşeyin grileştiğini, ne beyazın eskisi kadar beyaz ne de siyahın ne kadar açılsa da griden öteye gidemeyeceğine inanabildiniz mi hiç?
Ne olacağım dediniz mi hiç?
Bir on sene sonra kendinizi nerde ve nasıl hayal edip daha sonra bunun gerçekleşmemesi durumunda yaşayacağınız hayal kırıklığını on sene geçmeden duyumsadınız mı?
Saniyelerin hızla aktığı, her geçen saniye biyolojik olarak yaşlandığınızı ve aynı zamanda sıradanlaştığınız korkusunu yaşayıp ürperdiniz mi hiç?
Genelimiz aynı olacak, istisnalar kaideyi bozmayacak!!!
Bir gün gelip herkes tüm heyecanını kaybedip sıradanlaşacak.
Kurulmuş makinaler gibi tekdüze bir hayat içinde yaşadığını ve en büyük dostuna (kendine) bile o aslında varlığı kesin olmayan ''mutluyum'' yalanını söyleyecek!!!
genelde içki masasında karşınızda sizi bilmem kaç saat dinlemiş ve içtiğiniz sıgaranın dumanından dolayı gözleri kızarmı arkadaşınıza sorabilitesi yüksek soru. Ya da alkolun vucudu esir aldıktan sonra dışarı çıkma isteğine cevap verdiğiniz tuvalette kendi kendinize sorduğunuz sorudur. Bu soru ne şekilde olursa olsun aklına gelmişse kesinlikle mutlu değilsinizdir. olsaydınız bunu düşünmezdiniz bile bir çok şeyi düşünemeyeceğiniz gibi.
Adam : Mutlu muyum?
duvar : Eğer olsaydın beni umursamazdın.
ADam : o halde değilim...
toplumun karmaşık yapısı ve saptırılmış normlarla yozlaşmanın dayatması sırasında özgünlüğünü yitiren insanın çaresiz ama kesin olarak ' hayır ' cevabını vereceği soru.