kadınlar mutlu olmaya değil, son nefesine kadar mutluluğun peşinden koşmaya göre kodlandığından devamlı daha fazlasını arayıp durur. yani kısacası rahat batar, bunlara. oysa mutluluk gökkuşağı gibidir, içinden geçerken görülemez.
herşeyi, herkesi kendi dizayn etmek ister. mümkün olmayınca da hem kendisini hem de çevresini yıpratmaya başlar. bu noktada da doğa devreye girip, ona çocuk yaratma gücü vererek bu arızayı o an için faydalı bir işlevsel hale sokar ve bu şekilde arıza gelecek nesillere doğru ötelenip durur. bu da doğanın bize bir cilvesidir, belkide.
erkekler de arızalı varlıklardır ama tarih boyunca doğayla mücadele ederken aynı zamanda bir takım şeylerle barışık olmayı ve iş bölümü yapmayı da öğrenmişlerdir.
yalancılık meselesine gelince, bir erkek yalandan ağlayabilir mi? değil ağlamak, hatta yalandan gülmeyi bile becerebildiği şüphelidir. yalan, kadınların kendi aralarında veya erkeklere karşı en büyük kozudur.