ketılda beş dakka önce kaynamış suyun sıcak olduğunu unutarak dur lan şunla bi yüzümü yıkıyacam ehe diyip önce elime sonra suratıma çarpmışlığım var.
lan dümbük eline alınca anlamadın mı suyun sıcaklığına da yüzüne çarptın diyenler olur tabi. abi elimde daha fazla tutamadım yüzüme attım ben de anlamadım ki niye böyle yaptım. evet.
şahit olduğum bir olay liste başı olur, şöyle ki;
büyükçe sıcak su kabı devrilir, ayaklar yanar, hoplarken düşülür ve kaynar suyun döküldüğü yere oturulur, kısaca yanmayan yer kalmaz...
bıçak üzerinde kalan az''şokella''yı tadına doyamadığım için dudaklarımla sıyırmaya çalışırken ağzımın içini kesmem. 1 hafta boyunca su içmek bile acı verdi)
bir kase üzüm yıkanmış masanın üzerine konmaya çalışılmıştır, ama kaseyi, masaya bakmadan koymaya çalışırsanız, bir anda yere düşebilir, üzümler her yere serpilir, seramik ve öküz gibi olan kase de ayağa düşer, can havliyle direkt buzu alıp ayağınıza basarsınız, o arada kase yerde hala daireler çizmektedir vrov vrov diye, cehenneme iki defa gidip gelinir, bir de o üzümleri toplamak var ya yerden, ölüm lan!*
yahu manyak mısın, bu eksilenir mi? kötü birisin sen.
özellikle yemek ve bulaşık esnasında yapılabilecek sakarlıklardır. özene bözene hazırladığınız bir tepsi dolusu hamsi buğulamayı fırından çıkartırken mutfak kiliminin ortasına ters döndürüvermek, yıkanan bıçakları duruladıktan sonra kaşıklığa ters koyup tabak alırken elini kesivermek gibi..
bazı munafilarin tüp gazin havasini alirken agizlarinda sigara oldugundan dolayı bu sapsallılklarını önce lale,jale'yi sonra da bütün mahalleyi havaya ucurmakla cenazecilere fazla mesai yaptirmaktadir. peki bunu neresi komik allesen? gayet hazin bir durumdur vesselam.
isteyen bunu reha muhtar haber bülteni 5. sezon 8794 bölüm 5. bapa bakarak tastik edebilirler.
şimdi hollywood romantik-komedi filmlerinde, yönetmen erkek kahramanımızı sempatik göstermek amacıyla, mutfakta muffin yaparken bir takım sakarlıklar yaptırır. yok efendime unlar havada uçuşur, ha yavruma yumurtalar yerlere düşer; musluk contası fırlar, su fışkırır, eleman dans eder; buzdolabı kapağı çıkar, takayım derken üstüne ankastre fırın düşer, onu kaldırırken ev yıkılır, çok analar ağlar... (romantik-komediden çıktı, reality show'a döktü işi) ama sonunda ortaya bir muffin olmasa da, yenebilecek tarzda ecüş bücüş bir kek çıkar. bu yiyeceğe yozgat'ta maffik derler. (bkz: şoraz uzun yolda 2. sezon 4. bölüm)
sonunda adamımızın burunda böyle kremalar falan, saçlar bembeyaz, bu gıda maddesini sevgilisine sunar. sonrası malum, romantik romantik konuşmalar, el ele tutuşmalar vesaire... hoş olmayan şeyler.
gerçek hayat öyle midir a biraderakis? bir kere sen mutfağa, sevgiline muffin değil memleketten gelen halaoğluna melemen yapmak için girersin. ee melemen yapan birinin, bu tarzda sempatik olması imkansızdır. daha farklı şeyler yapmak lazımdır. bir kere, haloğlunun köyden taze getirdiği çift sarılı yumurtaları düşürmeyeceksin arkadaşım. nimet lan o. bütçemizde kısıtlı, biz daa çok domatesin çekirdeği ve yumurta kabuğuyla ilgileniyoruz. en fazla, yumurta kabuğunu burnuna takıp, domatesin kabuklarını da yanaklarına koyar, "haloğlu, bak hele, aynı balyanço oldum eki eki" diyebilirsin, paçalar çorabın içinde.
mutfakta yapılan sakarlıkları, avantaj haline getirmeyi becerenle, beceremeyeni karşılaştırdık. bu ara şoray uzun yolda'nın 3. sezonu olan arkadaşlar, bana özelden ulaşsınlar.