mustafa

entry340 galeri3 video1
    215.
  1. izlememin üzerinden biraz zaman geçtikten sonra, eleştirileri ve filmle ilgili tartışmaları izleyip, okuyup, gördükten sonra hakkında tekrar bir değerlendirme yapmayı gerekli gördüğüm film. filmi gören birisi olarak ve hakkında ağır bir eleştiri yazmış birisi olarak hakkında söylenen sözlere inanamadığım film.

    (bkz: mustafa/#4165270)

    Birincisi Koskoca atatürk'e nasıl mustafa dersiniz gibi idiotik bir eleştiri dolaşıyor ortada. Bu konuda mantık sahibi kaç kişi bu düşünceyi paylaşır bilemiyorum, bu bir insanın hayatını anlatan bir film, onu yüceltmeye çalışmak gibi gaye de gütmüyor, eleştirmeye çalışmak gibi bir gaye de. Bu bir insan öyküsü ve tabi ki bu insanın ona annesinin seslendiği gibi "mustafa" diye seslenmek o filmi anlatanın hakkıdır. Filmde, turgut özakman'ın da belirttiği gibi bazı yanlışlıklar ve tarihi gerçeklere uymayan hatalar var, bunların ayıklanması ya da düzeltilmesi lazım. Filmde atatürk'ün dini hurafelere karşı durması onu dine karşı bir duruşu var gibi göstermiş bence filmin ciddi hatalarından biridir, düzeltilmesi lazım. Filmle ilgili okuduğum eleştirilerin çoğu atatürk'ün alkol bağımlısı gibi gösterilmesi hadisesi ve meşhur sofralarıydı. ilk eleştirimde de yazdığım gibi bu konu beni de hayal kırıklığına uğrattı ancak atatürk'ü filmde alkol bağımlısı gibi gördüğüm için değil, namı günümüze kadar ulaşan sofralardan sıkılmış olduğu imasıydı, o sofralarda alınan kararlar, fikir çatışmaları filmde yer almamıştı beni hayal kırıklığına uğratan buydu, filmde kesinlikle atatürk'ün alkolik ve sigara bağımlısı olduğuna dair bir ima yok bu da filme yapılan haksız eleştirilerden birisi. Gelelim en meşhur konuya, diktatörlük mevzusuna, evet filmde böyle bir ima var, her ne kadar can dündar bunu bir yabancı gazetenin yaptığı bir haberden kaynaklandığını söylese de filmin genelinde atatürk'ün idealleri uğruna en yakınlarına bile acımayacağını anlatan imalar vardı bence bu da filmin önemli yanlışlarından birisi. Sonra atatürk'ün bir bayanla mektuplaşması hadisesi çok gündeme geldi bence filmin en ilgi çekici yönlerinden biriydi. Atatürk'ün özel hayatı bizi ilgilendirmez biz onu bunlarla tanımak istemiyoruz diyenlerimiz var ama atatürk'ün bir gece fena dağıttıktan sonra, hayatınızı yazmak isteriz paşam diyen bir arkadaşına, "peki bu geceyi yazacak mısınız ?" diye sorması ve "eğer bu geceyi yazmazsanız beni tam anlamında değerlendirmiş olmazsınız." demesi -bu hikayeyi can dündar bir iki defa anlattı- onun gizleyecek, utanacak, sakınacak hiç bir şeyi olmadığını göstermiyor mu? peki onun adına bizim saklama derdimiz neden? Bunlarla birlikte bir çok eleştiri okudum bir çoğu da haksız yere ve bilgi eksikliğinden kaynaklanan eleştirlerdi. Film olumsuz eleştirileri hakedecek düzeyde ve benim için hayal kırıklığıydı ama yapılan eleştirilerin de mantık çerçevesinde olması lazım, film hakkında neden yunan çocuk oynattınız, atatürk neden kısa gösterilmiş hatta hatta filmin sonunda çalan şarkıda umutsuzluğa düşme, çaresizliğe kapılma gibi sözler olmasını, atatürk'ü anlatan filme umutsuzluk ve çaresizlik temalı şarkı koymuşsunuz diye eleştiren bile gördüm. -abbas güçlü ile genç bakış programında bir öğrenci sorusudur.- Dediğim gibi filmde eleştirecek çok yön var bence en ağır eleştiri bazı konular es geçilmiş veya kısa kısa anlatılmış olması ve atatürk'ün anlatılan kısımda yalnız ve mutsuz gibi gösterilmesidir, ben bunun filme senaryo yazılırken yada film montajlanırken, bir tema üzerinde durulmasına bağlamıştım ki zaten can dündar'da bu konuda eleştirleri kabul etti ve filmin 5 saatlik bir versiyonunun olduğunu, bunun bir iki bölüm halinde tv'de yayınlanacağını söyledi, ayrıca kitap olarak da çıkacağını söyledi. Ben inanıyorum ki film ile ilgili bazı eksikler uzun versiyonda ve kitapta kendini kapatacaktır.
    1 ...
  2. 214.
  3. atatürk'ü insan gibi göstermiş filmdir. bu yüzden nefret ediyorum bu filmden.

    atatürk insan değildi. bunu anla artık caaaayn! bi' daha da belgesel çekmeni istemiyorum. o kadar!
    4 ...
  4. 213.
  5. izledikten sonra can dündar'a yapılan haksız eleştirilere güldüğüm belgeseldir.
    8 ...
  6. 212.
  7. atatürk'ün neden kötü bir insanmış izlenimi verilerek anlatılmaya çalışıldığı anlaşılamamış belgeseldir.

    müziklerin iniş çıkışları bile atatürk'ün kötülendiği sahnelere denk geliyordu.
    5 ...
  8. 211.
  9. teknik açıdan gayet güzel ve emek harcanmış belgesel. filme gitmeden önce önyargı ile bakıyordum filme; fakat izledikten sonra anladım ki meyve veren ağaç taşlanır sözü bir gerçekmiş. can dündar profesyonelliğini konuşturmuş. keşke dediğim tek konu müziğin daha falza olması konusunda.
    3 ...
  10. 210.
  11. can dündar ın büyük tepkiler alacağını bile bile heyecanlanıp hata yaptığı belgesel film. yılların gazetecisi, cartı curtu ama amatörce yaklaştığı ortada. "yapalım bakalım olcak mı?" demiş, çekmiştir. atatürk e olan sevgisi yadsınamaz bir gerçektir.
    1 ...
  12. 209.
  13. öküz altında buzağı aramadan izlemeye çalıştım.
    şahsen beklentilerimin altındaydı, kıyaslamak belki doğru değil ancak sarı zeybekten kesinlikle daha çok etkilenmiştim, o kadar belgeyle biraz daha ayrıntı beklerdim, yüzeysel kalmış birçok şey, konudan konuya geçişlerde çok zorlanmış gibiler, daha akıcı beklerdim, çok kopuktu bir olay anlatılırken bir bakıyorsun hop başka bir yere geçmiş, belki tüm hayatını 2 saate sığdırmaya çalıştıkları için, biraz kopuk ve sığ kalmış...
    alkol, karanlık korkusu, gece hayatı bilmemneye gelirsek gündemde olması bile bana komik geldi izledikten sonra, fransız gazetesinde çıkan haberlerde gece hayatına ve alkole düşkün olduğu söyleniliyor, bir belgeselci elindeki bu kaynağı neyi yansıtırsa yansıtsın kullanmalıydı, kullanmış da.bir de tek bir sahnede mustafa'nın önünde rakı var o da afedersiniz ama sirozdan ölen bir adamın hayatının belgeselinde azdı bile.
    goran bregovice gelirsek, fragmandaki harika müziği duyunca çok heveslenmiştim, ancak filmde o kadar başarılı değil...
    4 ...
  14. 208.
  15. Utandım çocuk

    Beni anlatan bir film yapmışsın .
    Kızgınım, utanç içindeyim.
    Sana değildir kızgınlığım. Filmdeki Mustafa'dan da utanmış değilim.
    Başaramamışım, bundandır utancım.
    Komutam altında, bu vatan için kanını akıtan Türk askerlerinden utandım.
    "Özgürlük" demiştim, benim karakterimdir..
    "Bilim" demiştim, tek yol göstericidir.
    Sen, "Karanlıktan korkardı" demişsin benim için.
    Korkardım evet. Bu ulusu boğmak isteyen karanlıklardan çok korktum.
    Ama insaf be çocuk, korkup da kaçmadım ya.
    Söküp atmadım mı o karanlığı bu ülkenin üzerinden?
    Diktatör demişsin bir de. Hiç okumadın mı çocuk?
    Nerde benim nesilleri emanet ettiğim öğretmenler?
    Anlatmadılar mı sana?
    Başkomutan olarak cepheden cepheye koşarken, ve bütün kararları tek başıma alabilecekken neden bir meclis kurdum ben çocuk? Böyle diktatör olur mu?
    Ah be çocuğum.
    Neden, nasıl düşman ettiler seni bana?
    Baktım aşktan, sevgiden, aileden bahseden güzel şeyler yazmışsın bugüne kadar. Belli ki, Çalışkansın, zekisin. Kara cüppeleri ile milletin ümüğüne çökmüş olan yobazları çok iyi anlarım da çocuk, seni anlayamıyorum. Onlar zaten hiç sevmedi beni. Yüzyıllardır süren iktidarlarını çekip almıştım ellerinden. Sevmeyecekler beni elbette..
    Peki sen çocuk, sen neden kol kola girdin bu kara kalplilerle?
    Dedim ya, sana değil kızgınlığım.
    Başaramamışım. Anlatamamışım demek ki özgürlüğün kıymetini, bağımsız bir ulusun, onurlu özgür bireyi olmanın ne büyük bir nimet olduğunu.
    Yazık olmuş, onca vatan evladının kanına, onca ananın göz yaşına. Veremem ki şimdi hesabı, ne o gencecik bedenlere, ne de gözü yaşlı analara.
    "Bu muydu uğruna bizi ölüme gönderdiğin vatan?" derlerse,
    "bu nesiller miydi, ölen evlatlarımızın kanıyla kurduğun ülkeyi emanet ettiğin?" diye sorarlarsa
    ne derim ben onlara be çocuk?
    Olmadı be çocuk... olmadı.

    kaynak:forward mail
    1 ...
  16. 207.
  17. Can Dündar'ın dekemalizasyon projesidir. Sözde Atatürk'ü seviyor, onu yüceltiyor gibi görünerek Atatürk'ü mevcut olduğu yerden düşürmek amaçlanmıştır. Çünkü yasalarımıza göre Atatürk'e hakaret büyük bir suçtur. Bir Atatürk düşmanı düz bir şekilde bu yüzden Atatürk'e sövemez. Bu yüzden içindeki kini bu şekilde süsleyerek ortaya koyar.
    2 ...
  18. 206.
  19. mustafa kemal atatürk'ün yaşamını anlatan; goran bregovic müzikleriyle bezenmiş "güzel" bir belgesel.

    filme, daha ortalıkta hiç yorum yokken, ilk seansına gitmiş biri olarak; film bittiğinde yaşlı amcalarla beraber gözlerimizi kurulayarak çıktığımızı belirtmek isterim. zaten her şey o ilk seanstan sonrakilerle başladı. nedense ilk seanstan çıkan herkeste bir hüzün, ama biraz da memnuniyet vardı. evet, bu filmde atatürk bir "tanrı" gibi, "kutsal" bir varlık gibi anlatılmamıştı. onun bir insan olduğu, onun da hatalar yaptığı ve onun da yalnızlık çektiği, ağladığı anlatılmıştı. evet, bu filmden sonra; bir başka "atatürk" daha olabilir, neden olmasın! diye düşündüm.

    her büyük insanın ardına sığındığı ve onla büyüdüğü bir şey var dostlar! o da "sevgi"dir.
    7 ...
  20. 205.
  21. atatürkçülerin mustafa kemal'i değil imajını sevdiğini tanıtlayan film.
    4 ...
  22. 204.
  23. Kesinlikle eleştirilmemesi gereken film. Atatürk içki içiyordu sigara da içiyordu bunu zaten herkes biliyor ya da eğlenceye düşkün de olabilirdi. Neden bu kadar tepki yaratıldı. Yıllardır kurduğumuz tabular yüzünden Atatürk'ü putlaştırdık, ona insanüstü güçleri olan, mükemmel insan muamelesi yaptık ama yok böyle birşey evet Atatürk sıfırdan bir devlet kurdu, çok iyi bir askerdi ve siyasetçiydi ama mükemmel bir insan değildi. Hangimiz mükemmeliz, hangi türk genci içki içmiyor ki ya da hangi türk gencinin sevgilisi yok. Atatürk'ün cepheden sevgilisine gönderdiği mektup mu gözümüze batıyor. Her şeye tek taraflı baktığımız için böyleyiz, zamanında bize Atatürk'ü doğaüstü bir insan gibi öğrettikleri için hazmedemiyoruz bunları. Zaten Can Dündar'da filmin kendisinde çok güzel anlatıyor olayı şu sözleriyle
    Atatürk'ün eğlenceye ve zevke olan düşkünlüğü ne bağımsız bir Türk devleti kurmasına ne de savaşı kazanmasına engel olmuştur!
    Bizi ilgilendiren kısmı da budur zaten gerisi boş...
    9 ...
  24. 203.
  25. sanki atatürk'ün aziz hatırasını yad ediyormuş gibi cumhuriyetimizin kuruluşunun 85. yıldönümünde gösterime giren film.

    atatürk'ün, genç dimağlara yanlış tanıtılması için akp zihniyetinin eline verilmiş eşsiz bir fırsat.
    2 ...
  26. 202.
  27. daha önce de yazdım daha net yazayım.
    benim çok duygulandığım, neredeyse ağladığım, ne kadar güzel anlatmış o yüce insanı diye düşündüğüm sahneye, bir başka kişi atatürk'e nasıl böyle dersiniz diyor. anlamıyorum bir türlü. ya benim algılamam problemli ya başkalarının. ya da her iki tarafın da.
    sonuçta çıkar çıkmaz dvd'sini alıp arşivime koyacağım eşsiz bir yapım.
    4 ...
  28. 201.
  29. can dündar beni neden elestiriyolar anlamiyorum demis bir programda ben atatürk ile ilgili hayati ile ilgili seyler yansittim demis.

    bu arkadas yaptigi luzumsuzlugun farkinda degil sanirim filmin icinde bahsi gecen atatürk su sekilde tesvir ediliyoe; diktatör, çok yalnız, dengesiz, herkesi kullanıp atan,maskeli,hergece bir 70 lik deviren bir alkolik, kadın düşkünü, sürekli alem yapan, din karşıtı, herkesi idam ettiren, sürekli açlık içinde yaşamış, tavlada kaybedince çok sinirlenecek kadar kişiliksiz, etrafındaki insanları azarlayan, çok boş vakti olan, boş vakti olduğu için salıncağa binen falan filan...

    simdi sayin dündar bu sekilde bir portre ile karsimize cikiyor, bu portre kimin isine yariyor tabi ki memleketimizin odun ve örümcek kafali atatürk düsmanlarina yariyor, tabi ki atatürk'ü sevmiyorum humeyni'yi seviyorum diyen asagilik sürtüklere yariyor, tabi ki ingilizler olsaydi benim haklarim korunurdu keske atatürk olmasaydi diyen embesillere yariyor...

    bu embesillerin, sürtüklerin, serefsizlerin agzina gercek disi seyleri sakiz edip. Hayati boyunca yeni seyler ögrenmek icin degilde bildiklerini pekistirmek icin kulaktan dolma bilgilerle atatürkcülük, laiklik, cumhuriyet düsmani kisilerin eline atatürk'ü sacma sapan sacmaliklerla oyuncak ettigi icin sayin dündar'a tesekkür etmek mi gerekiyor sahiden...
    4 ...
  30. 200.
  31. can dündar'in miladi olan filmdir , basarmis ve kendini tarihe yazdirmistir ancak altin harflerle degil kursun kalemle ...
    4 ...
  32. 199.
  33. herkesin bir ucundan tutmaya çalıştığı can dündar filmi. sanırım bu durumdan en çok filmin yapımcısı memnundur, an itibariyle 770 000 den fazla insan filmi izlemiş.

    bu arada film, atatürk'ü her yönüyle anlatmaya çalıştığı için rahatsız olanlar olmuş, benimseyenler olmuş, yorumsuz kalanlar(filmi anlamayanlar) bile olmuş. geçen haftaydı galiba, ruhat mengi televizyonda, "benim atatürk'üm karanlıkta uyumaktan kormaz, zaten atatürk uyumaz ki. mustafa kemal bir yere yürüyerek gitmez, direkt uçuşa geçer!" falan gibi bişeyler söylüyodu, hemen değiştirdim kanalı, ucuz atlattım.

    neyse konuya gelelim: düne kadar atatürkçü olduğunu iddia eden insanların bağırlarına bastığı, milliyet gazetesinde köşe yazarlığı yapan, türkiye'deki ilköğretim öğrencilerinin tamamına yakınının en az bir defa izlediği belgeselleri çeken, atatürk aşığı can dündar kişisi bugün atatürk'ü farklı bir bakış açısıyla anlattığı için yerden yere vuruluyor, ilginç...

    bense filme şöyle bir bakınca gayet farklı, özgün, pekçok kusurun yanında ayakta durabilen bir belgesel görüyorum. benim ne gördüğümün ne gibi bir önemi var, onu bilemem.

    yine de şunu söyleyebilrim adamım: biraz fazla eleştirel bir gözle filme yaklaştık, haliyle gözümüz bozuldu, bütün olay bu.

    bir tane "gökten indiği sanılan dogmalar" lafını insanlar nerelerinden anladı. hatta önce anlamadılar, "atatürk böyle bir şey demez!" gibisinden bir şeyler dedi kimisi; sonradan anlaşıldı cümlenin kuruluş amacı. herkes biraz olsun rahatladı falan. bazıları da atatürk devriminin özünü, temelini anlayamadığından afalladı filmi izleyince.

    atatürk devriminin özü, dini birey seviyesine getirmek ve devleti uygar medeniyet olma yoluna yönelebilmekti. dinin devlet işlerinden tasfiye edilmesini henüz hazmedemeyen adam filmi izlerse donup kalır zaten, ne bekliyodunuz. olayın bu açıdan ele alınması oldukça güzel bir yorum. bu bakımdan can dündar'ı tebrik etmek lazım. bu filmi bu şekilde izleyiciye sunmanın zamanı mıdır, değil midir bilemiyorum ama kesinlikle orijinal bir belgesel olmuş diyebilirim.

    can dündar yıllar önce (20 ağustos 1998'de) yazdığı bir köşe yazısında, cumhuriyetin 100. yılına kadar bir "atatürk" filmi çekilemeyeceğini söylüyordu. can dündar bir "mustafa" filmi çekti.

    türkiye cumhuriyeti'nde bir "atatürk" filmi hala çekilemedi.
    5 ...
  34. 198.
  35. ne dersek diyelim atamız böyle tanıtılmış ve bunun gibi bir başka belgeselimiz yok, sene 2008...
    yazık hepimize.
    1 ...
  36. 197.
  37. can dündarın atatürk hakkında -mustafa demek bile tabu yapıldığına göre atatürk hakkında demeliyiz- çektiği belgesel filmidir. * * koskoca göya kurumsal firmamızın yönetim kurulu'nda dahi tartışmalara neden olan bu filme kulakları tıkamak imkansız lakin sırf bu kadar konuşuldu diye görmesem de olur ben de konuşayım diyenlerin -o yüksek seslerine aldanmamak gerek siz mutlaka sorun izledin mi diye- filmi izlemediklerini öğrendiğimizde ettikleri kelamı nasıl kaale alırız bilemiyorum! negatif önyargılarını kırmaya müsait biriyimdir lakin pozitif önyargılarım daha sağlamdır dolayısıyla bu kadar bok atıldıktan sonra can çekişen can dündar hakkında endişeler içine düştüm önyargıları bunca gürültüden sonra başarmak ne kadar mümkünse o kadar başarıyla dışarda bırakarak filme gittim. *

    --spoiler--
    çıktığımda özetle; bu denli eleştiriyi haksız buldum mutlaka izlenmeli demiyorum -ama tabii hakkında konuşmayı zevk edinmişler önce bir izlemeli- etkileyici birkaç sahnesi var; dağ başını duman almış marşı sahnesi, çakalların sahnesi, 4 mevsim tablosuyla filmin başlangıcı güzel bir görsellik sunuyor. kronolojik bir özet olması açısından öncesinin es geçildiği sadece cumhuriyet ilanı ve meclis görüntülerinden oluşan belgesellere kıyasla bir eksiği kapatmış. zaten başlıbaşına yola çıkış düşüncesiyle de bir eksiği kapatmak istemiş filmi eksik bulanlara filmin yerini doldurmalarını tavsiye ediyoruz.

    arkadaşlarla film çıkışı yapılan yorumlardan toplama olarak; tabii çok eksik var tam işte burda demişti herhalde şu özlü sözünü diye beklerken başka sahneye geçiyor, nutuk'un birazı veriliyor lakin 'ne mutlu türküm diyene' yi duymuyoruz bildiklerimizi zihnimizden tamamlamamız istenmiş belki de, filmin bazı yerlerde de 'eee yani' diyoruz bulgar güzeliyle yazışmaları yerine hayatında çok önemli yeri olan fikriye'nin varlığına daha çok değinilseydi diye hayıflanıyoruz sözkonusu kişi bazılarınca peygamberleştirilmiş, bazılarınca hala tehlikeli bir düşman bellenmiş ve insani yönü saptırılmış bir kişi hal böyle olunca atatürkü putlaştıranlar onun için nasıl böyle derler 'ah atam göreydin bu halleri vah vah püü yazıklar olsun' diye dövünmekteler çok korktukları karşı cephe onlar kadar bağırmıyor 'atatürkün içkiciliğini, dine dair göndermelerini, yalnızlığını'. can dündar'ın bu filme dair en büyük yanlışı bence şudur; yıllardır taraf olmaya çağrılan düşünmesi, yargılaması, yorumlaması kısır bir halka ben sana belgelerin içinden seçtiklerimi sunuyorum -bu seçimin nedenleri can dündar'ın bakışı sponsorlar etkileyen faktörler vs. tartışılabilir- sakin sesimle olanı anlatıyorum ayrıca yorumlamıyor sana bırakıyorum demesidir bu yaptığı hatayla kendi ipini çekmiştir çünkü illa ki onun taraf olmasını bekleyenler hayalkırıklığına uğramışlardır.

    zira sığ beyinler çevrelerine baktıklarında aslında herkesin özellikle başarılı insanların -işyerinizdeki başarılı yöneticilere bakın kaç dostu vardır işyerinden- yalnızlık yazgısını, kafası düşüncelerden yorgun düşmüş bedeni yorgun ama beyni genç yapacakları çok ama zamanı kısıtlı birinin içkiyle bir nebze teselli buluşunu, -sahi hangi lider içkiyle bozulmuş ben bile ne kadar içersem içeyim midemden fire veriyorum ya da uyukluyorum lakin süper egom beni koruyorken bir lider içip kendini bozabilir mi içki onun duruşunu ne kadar etkileyebilirki- yıllarca erkeklerle içiçe anasına ve kardeşine bile uzak bir askerin kadınlara merakını ve bir o kadar onlara karşı beceriksizliğini -çevresi kadınlarla dolu ben bilirim adamları bile çözemezken kadınları asker biri ne kadar anlayabilirki kadın ruhundan-, dönemin şartları gereği öyle söylenen bugün için bu hale getirdiğimizden ötürü çözümsüzleşen sorunların o dönemde farklı bakış açısıyla değerlendirilişini, lale devirleri yaşamış bir halkın torunları topkapı sarayının ihtişamlı altından çanakların mirascıları olarak atatürkün bulunduğu yere nazaran zevk düşkünü değil aksine ne kadar yalın sade yaşadığını -bugünkü liderlerin lüksüne bakılıp dahi anlaşılabilir osmanlı ihtişamından sonra ve döneminin avrupadaki liderlerine kıyasla atatürkün lüksü nedirki- vs. insani ayrıntıları kendilerine bile açıklayamazlar ve parlattıkları putlarının zarar gördüklerini düşünüp dövünürler.

    kendi adıma putlaştırmadığımdan saygıyla eleştiri yapmam gerekirse atatürk'ün militarist kişiliğini eleştirebilirim filmde avrupada yüzyıllarda yapılan devrimlerin türkiyede on yıldan kısa sürede gerçekleştirildiği söyleniyor buna çoğu kişi gülümserken ben vahlanıyorum işte onun içindir ki bugün buralardayız birşeyleri kanıksamadan sindirmeden dikta ile taklit ile üstüne giyinen halk yıllar sonra bugün geriye dönüşte de aynısını yapmaktadır. zamanında paşa sevdasına kitaplara, dile, müziğe, sanata ilgi duymazken -o zamanların aydınlarını ve bu zamanların bir avuç aydınını dışında tutarak- sadece giyinip kuşanıp şapka takınanların torunları şimdi de türban takınmaktadırlar belkide... bu ülkede eğer afife jalenin kıymeti bilinseydi şapka kanunu çıkarıldığı zamanlarda bir baba kızı sahneye çıktı diye ona fahişe demesiydi kesinlikle bugün farklı olurduk pek tabii günün şartlarıyla ortamıyla halkın dini inançlarıyla bir fransız ihtilali beklenemezdi ancak şu günlere gelmemizde hızlandırılmış değişimin geri tepmesi var diye düşünmekteyim.

    ata'nın mirasçıları şimdi rejimi korumak için ne diyorlar 'yaşasın asker' 'gerekirse darbe' 'cumhuriyet için yürüyelim' bu ülkede ne zamanki kalemle, düşünceyle değişir birşeyler topukların vurulması kaşların çatılması komik bir geçmiş olur ancak o zaman gerçek değişim yaşanır. atatürk'ün kısa ömrüne sığdırdığı görmek istediği toplumun başlangıcını yaptığı gerçekten cumhuriyetci, ileri halk o zaman hayalden veya göstermelikten gerçeğe dönüşür.

    umarım film öncesi konuşurken 'kara çarşaflıları sallandıralım' diyen arkadaşıma çözümün bu olmadığını insancıl yolla olması gereği konusundaki derdimi yukarıda yazdığım üzre anlatabildiğim gibi okuyanlara da anlatabilmişimdir...

    filmi izlerken bir kez daha anladım ve yineliyorum şu anda ülkemizin başındaki iktidar -ki monarşi- zeki ve planlı hareket etmektedir. amaçlarını atatürk'ün devrimlerini geriye sararak planlı bir şekilde gerçekleştirmektedirler neyse ki onun kadar hızlı ve başarılı değiller ancak korktuğumuz bu gerileme onların istediği gibi gerçekleşse dahi birgün geri tepecektir çünkü geçmişimizde şapkanın altındakini geliştirmeden şapka takınanlar bugün inanç ne bilmeden örtünmektedirler.

    tepki çekeceğimi, anlaşılmayacağımı, suya yazı yazdığımı biliyorum sanıyorum uyutulmalıyım...
    --spoiler--
    2 ...
  38. 196.
  39. kötü niyetli olmayan insanların içinden pis bir şey bulamayacağı filmdir.
    6 ...
  40. 195.
  41. ürdün'ün önemli bir tarihçisidir. bu adam ürdün'ü ürdün yapan tarih kitaplarına imza atmış ve halk tarafından çok sempatik bulunan anlatımıyla gönüllerde taht kurmuştur. herkes de onu yakın hissettiğinden dolayı "mustafa" diye çağırır.
    1 ...
  42. 194.
  43. gitmeyecektim aslında. pek merak etmiyordum, hep söylenen şeylerin anlatıldığını düşünüyordum ki bence gerçekten de öyleydi. ancak 2 gün önce neredeyse her gazetede filmle ilgili hala haberler çıkması üzerine, bir film vizyona girdikten 2 hafta sonra ilk kez izlemek için sinemaya gittim. sonuç dediğim gibi, hep anlatılan şeylerdi.

    tartışmalara gelmek istiyorum. yiğit bulut'un yazısı geldi aklıma. bu adama saygım var, ekonomi bilgisi gerçekten çok şık. ama film yorumu yapma be abi sen. neymiş 12'den küçükler gitmesinmiş, atatürk'ü diktator gibi tanıtıyormuş. hocam atatürk diktatör gibi davranmadıysa bir dönem söyle de açık açık biz de vizyonumuzu geliştirelim. filmde anlatılan alkolik, ateist, yalnız ve duygusal olduğu zaten bilinenlerdi, eğer çocuğunun bunları öğrenmeden onu putlaştırarak yaşamasını istiyorsan o senin bileceğin iş. yok eğer sana atatürk'ün karakteri battıysa ve bunu kapalı bir üslupla ancak bu şekilde ifade edebiliyorsan, ben ozaman senin gazeteci kimliğine sokayım afedersin.

    filmin tek atladığı nokta, kanımca atatürk'ün ölmeye yakın canlandırıldığı zamanlarda yaklaşık 100 kiloluk bir dublörün kullanılmasıydı. olmamış.
    1 ...
  44. 193.
  45. son dönemlerde izlediğim "iyi film" kategorisine rahat rahat sokabileceğim başarılı yapıt. açıkcası televizyonlarda da geniş geniş reklamı yapıldı, yapılıyorda. atatürk'ün gündemin ortasına oturması ilginç bir o kadar da karizmatik de olmadı değil hani. neyse, film çoğu çehreler tarafından çok farklı gözlerle izlenip yorum yapıldığından izlemeden yorum yapanları da göz önünde bulundurursak son derece ilginç duygular uyandırmıştı. izlemeden önce okuduğum köşe yazarları ve dinlediğim televizyon programları neticesinde can dündar'ın yapıtına "ön yargı" muhasebesi oldu fakat yine bu ön yargının ne kadar gereksiz ve boş iş olduğunu izledikten sonra anlamış bulundum.

    atatürk'ün bilinmeyen yönlerini gözler önüne seren bu film için alavere yapacak pek bir şey yok. fakat entry'mdeki ana düşünceye geleyim;

    atatürk sevgisi rakı masasıyla, çapkınlık hikayeleriyle gözden düşmez, aksine "insan" olmanın herkes gibi atatürk üzerinde görünen etkilerini görüp de yaptıklarıyla kıyaslarsak başarılarını bir daha alkışlatır. yine film neticesinde atatürk'ü gözünden düşüren cahil ve yobaz kesim -bu yobaz kesim radikal entellerin muhafazakar kesime karşı kullanıldığı gibi anlam taşımamaktadır.- atatürk'ü gözünden düşürmeye bahane arayanlardır muhakkak.

    iyi film olmuş iyi, atatürk'ün rakı masasının konuşulması bile kurmaca ergenekondan iyidir!
    3 ...
  46. 192.
  47. * Biz O'nu


    Biz, O'nu mısır tarlasında karga kovalamasıyla değil, topraklarımız üzerinden leş kargalarını kovalamasıyla;

    Biz, O'nu "Fikriye"siyle denil, emperyalizmin ezmeye çalıştığı tüm uluslara örnek olan fikirleriyle;

    Biz, O'nu kendisini çaresiz hisseden birisi olarak değil, tüm gücünü Milli Mücadele döneminde kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına tek yumruk olan ulusundan alan yüceler yücesi yüreğiyle;

    Biz, O'nu içki masasından kalkmayan bir "ayyaş" olarak değil, üzerinde güneş batmayan topraklara hükmedenlerle oturduğu masaya yumruğunu vurup Sevr'i parçalayarak suratlarına fırlatan kararlılığıyla;


    Biz, O'nu küçük yaşta hocasına beslediği kini ileride devlet yönetimine karıştıracak denli "sığ" bir lider olarak değil; tüm dünyanın takdir ettiği ilerici görüşlerini silah yapıp bir ulusun makûs talihine meydan okuyan büyük devrimci kişiliğiyle;


    Biz, O'nu kimseleri ilgilendirmeyecek "özel hayatını "insan yanı" olarak sunma şaklabanlığı ile değil; örneğin 1936'da Yalova'daki köşkü bir ağacın kesilmesini önlemek için rayların üzerinde 4.80 metre kaydıracak kadar dahi ve insan yani ile


    Biz, O'nu "Mustafa" olarak değil, bazı canlara inat, canımızın parçası, ruhumuzun ta kendisi Mustafa Kemal Atatürk'ümüz olarak anladık, anlatıyoruz.


    KAYNAK: Prof. Fethi Murat DOĞAN
    4 ...
  48. 191.
  49. Beni anlatan bir film yapmışsın çocuk.
    Kızgınım, utanç içindeyim. Sana

    değildir kızgınlığım. Filmdeki Mustafa?dan da utanmış değilim.

    Başaramamışım. Bundandır utancım. Komutam altında bu vatan için

    kanını akıtan mehmetlerden utandım. Özgürlük demiştim çocuk, benim karakterimdir.



    ilim demiştim çocuk, tek yol göstericidir. Karanlıktan korkardı

    demişsin benim için. Korkardım evet. Bu ulusu boğmak üzere olan

    karanlıktan korktum. Ama insaf be çocuk, korkup da kaçmadım ya. Söküp

    atmadım mı o karanlığı bu ülkenin üzerinden?



    Diktatör demişsin bir de. Hiç okumadın mı çocuk? Nerede benim nesilleri

    emanet ettiğim öğretmenler? Anlatmadılar mı sana? Başkomutan olarak

    cepheden cepheye koşarken, ülkede hala padişahlık rejimi varken ve bütün kararları tek başıma verebilecekken neden bir meclis kurdum ben çocuk?

    Böyle diktatör olur mu?



    Ah be çocuğum. Neden ve nasıl düşman ettiler seni bana? Baktım aşktan, sevgiden, aileden bahseden güzel şeyler yazmışsın bugüne kadar. Belli

    iyi bir insansın. Çalışkansın, zekisin. Hacıları, hocaları anlarım da

    çocuk, seni anlayamıyorum.



    Onlar hiç sevmedi beni.

    Yüzyıllardır süren iktidarlarını aldım ellerinden. Kara cüppeleri ile

    çöktükleri milletin ümüğünden çekip aldım hepsini. Sevmeyecekler beni

    elbette çocuk. Peki sen çocuk, sen neden kol kola girdin bu kara

    kalplilerle?



    Dedim ya çocuk sana değil kızgınlığım. Başaramamışım. Anlatamamışım

    demek ki özgürlüğün kıymetini, bağımsız bir ulusun onurlu bir bireyi

    olmanın ne büyük bir nimet olduğunu bunca konuşmamda. Yazık olmuş be çocuk.

    Onca vatan evladının kanına, onca ananın göz yaşına.Veremem ki şimdi hesabı çocuk, ne o gencecik bedenlere, ne gözü yaşlı annelere. Bu muydu uğruna bizi ölüme gönderdiğin vatan derlerse, bu nesiller miydi ölü evlatlarımızın kanıyla kurduğun ülkeyi emanet ettiğin diye sorarlarsa ne derim ben onlara be çocuk?

    Olmadı be çocuk olmadı
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük