80 faşizmi tarafından adana'da idam edilen devrimci yolcu. idam edildikten sonra hücresinde bulunan şiiri, tüyleri diken diken eder. *
o büyük gün geldiğinde
ben kimbilir kaç yıldan beri
ebedi yatağımda toprağın derinliklerinde
sonsuz bir uykuda uyuyor olacağım
fakat alınca ne zamandır beklediğim haberi
uyanıp, sesimi kimse duymadan
o büyük zaferin tarifsiz çoşkusuyla
kara toprağın altından, ben de haykıracağım
unutup geçmişte kalan acı dünü
kim bilir belki bir kış günü
üzerimi yorgan gibi kaplayan
bembeyaz karın soğuğundan...
ya da sonbahar mevsiminde
kemiklerime işleyen yağmurdan duyacağım
ve milyonları saran o doyulmaz sevince
ben de sessizce ortak olacağım
mevsim ilkbahar sıcak bir yaz olsa da
gece gündüz farketmez ben her zaman hazırım
adımın yazıldığı taş bile yıkılsa da
kalmamış da olsa şu dünyada mezarım
hatırlayıp tek canlı gelmese başucuma
o müjdeyi ben doğadan alacağım
nasırlı ellerce yaratılan o görkemli bayrama
hiç kimse farketmeden ben de katılacağım.
1959 samsun doğumlu dev-yollu devrimci. 12 eylül 1980 darbesinin ardından yakalanan özenç, 20 ağustos 1981'de adana 1 no'lu sıkıyönetim mahkemesi'nin kararıyla idam edildi.
idam edilmeden 45 dakika önce yazdığı mektup ailesine yeni ulaştı. 75 yaşındaki kalp hastası babasına mektubu gösteremiyorlar ve o amca bu mektup için hala üzülüyor...
27 yıl sansür yemiş sakıncalı(!) mektup şöyledir:
"sevgili babacığım,
sizlere bu satırları yazmamın en önemli nedeni kendinizi benim için suçlamamanız ve bu konuda soğukkanlı davranmanıza katkıda bulunabilmek istememdir. sizler elinizden geldiğince bana destek olup iyi bir şekilde yetişmeme çalıştınız. ancak içinde bulunulan toplumsal şartlar benim ister istemez bir tercih yapmamı gerektirdi.
bu tercih bir yanda sermaye ve onun uşaklığını yapan faşist güçler, diğer yanda emekten yana olan güçler arasında söz konusu idi. ben de seve seve bugüne kadar uzanan sonuçlarını gördüğüm halde faşizme karşı emekten yana olmayı seçtim. ve doğru bildiğim değerler uğrunda onurluca savaştım. (...)
hiçbir baskı veya cebir karşısında bir an dahi inandığım değerlere ihaneti düşünmedim. sizler beni anlamak için her şeyden önce yaşamalısınız. (...) sömürü ve zulüm düzeni sürdüğü müddetçe bu savaş yok edilemez. inkâr etmek gerçekleri de değiştirmez. er ya da geç bu bozuk düzen tüm pislikleriyle tarihin çöp sepetine atılacaktır. bu uğurda gelen ölüm de, nereden gelirse gelsin hoş geldi, sefa geldi."
baharı örgütleyenlerden.
--spoiler--
sizi yüreğimizde kurşun
sizi mor menekşe karanfil
sizi türkü sizi şiir
sizi hiç solmayan bir yaşam gibi düşünüyoruz
--spoiler--
"Ben hiçbir karşılık gözetmeksizin, kendimi Türkiye emekçi halklarının sömürü, baskı ve zulme karşı verdikleri "insanca yaşama mücadelesine adadım.
Bizatihi emperyalizm tarafından yönlendirilen oligarşinin resmi, sivil tüm güçleriyle halka karşı ilan ettiği sindirme. köleleştirme, yok etme savaşına karşı Türkiye halklarının "DEVRiMCi YOL"unda mücadele ettim.
Yürüdüğüm yolun engebeli. dolambaçlı ve sarp olduğunu biliyordum. Doğruluğuna inandığım bu yolda ilk düşen de ben değilim. Son düşen de olmayacağım. Bu savaş kurtuluşa kadar sürecektir.
insanlığın bu onurlu savaşında bir sıra neferi olarak ölmek, ölümlerin en yücesidir.
Er ya da geç... Zafer Türkiye emekçi halklarının faşizme karşı birleşik devrimci savaşının olacaktır.
Her zaman için onur duyduğum. birlikte olduğumuz Türkiye emekçi halklarının kurtuluşu uğrunda omuz omuza çarpıştığımız Devrimci Yol saflarından beni ancak ve ancak ölüm ayırabilirdi. Ki bu da, geride mücadelemizi "kurtuluşa kadar" sürdürecek yoldaşlar olduğu müddetçe, şerefli bir nöbet teslimi olarak, beni hiçbir şekilde korkutacak bir olay değildir. Ancak istemeyerek bu nöbeti teslim ettiğim için üzüntü duyabilirim. Türkiye'de devrim yapmak için yola çıkan siyasi hareketimiz, izlediği doğru eylem ve mücadele çizgisiyle kısa sürede büyük mesafeler katetmiş ve emekçi kitlelerin büyük sempati ve güvenini kazanabilmiştir. Bu arada çeşitli eksikliklerimiz dolayısıyla sınıflar mücadelesinde yetişmek olanağı bulamadığımız olaylar olmuştur.
Devrimci Hareketimizin kazandığı prestijde hiç kuşkusuz, yiğitçe çatışarak, ya da işkence tezgahlarında direnip sır vermeyerek, ölen, sakat kalan ve zındanlara tıkılan yoldaşlarımızın payı çok büyüktür. Ne yazık ki yiğit yoldaşlarımızın kanı pahasına sağlanan bu prestije gölge düşüren, devrimci hareketimize önemli ölçüde zarar veren dönekler ve hainler de çıkmaktadır. Bunlar zora gelince "paçayı kurtarma" düşüncesiyle bir anda Türkiye emekçi halklarına karşı sorumluluklarını unutmakta ve acizlikleriyle hem kendilerini hem de diğer birçok kişiyi utanacak duruma düşürmektedirler.
işin ilginç yanı böyle alçaklar, genellikle fazla işkence görmekten ziyade, psikolojik zayıflıktan dolayı çözülmektedirler.
Herşeye karşın Devrimci Hareketimizin bu sorunların üstesinden geleceğine ve Türkiye Halklarının kurtuluş bayrağını oligarşinin burçlarına dikeceğine olan inancım tamdır.
Bu inançla sizleri selamlar, devrim yolunda başarılar diler ve satırlarımı büyük devrimci CHE'nin şu sözleriyle bitiririm:
"Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin
savaş sloganlarımız kulaktan kulağa yayılacaksa
ve silahlarımız elden ele geçecekse,
başkaları mitralyoz sesleriyle,
savaş ve de zafer naralarıyla
cenazelerimize ağıt yakacaklarsa,
Bu uğurda ölüm hoş geldi, safa geldi."