Yazıya konu olan ve bu paragrafın altındaki resimde daha ayrıntılı olarak görülebilecek hadise şu: Resimdeki tiplerin başlarına taktıkları başlığa mevlevi jargonunda sikke deniyor; sikkenin alt kısmındaki yeşil bağa ise destar. Mesele şu ki, mevlevi kültüründe destar sadece şeyhlere mahsus bir emare. Bu açıdan bakarsanız, bu tiplerin hepsi destar bağladığına göre, demek ki hepsi şeyh. Ama hakikat nedir diye soracak olursanız; hali hazırda memleket sathında bu resimdeki sayıda mevlevi şeyhi, muhtemelen yok.
Bir diğer acayiplik, Özbağ'ın, yeniden açılması için bir yürüyüş tertip ettiği Edirne Muradiye Mevlevihanesi hakkındaki bilgilendirici açıklaması. Bu paragrafın altındaki haberde de bir özeti yer alan bu açıklamada Özbağ, mevlevihaneyi yaptıran Osmanlı padişahı 2. Murad'ın, Mevlana torunlarından bir Çelebi Celalettin ile karşılaşmasından (yahut belki de onu rüyasında görmesinden; anlaşılır değil) bahsediyor. Mevlevihanenin, resmi ve gayriresmi kaynaklarda anlatılan yapılış hikayesi bambaşka, o ayrı mesele. Mevleviliğin takribi 700 senelik mazisinde isim bırakan bir tanecik Celalettin Çelebi var, o da şurada 20 sene kadar evvel vefat etti.