insan şehirlerin hayhuyu içinde ömrünün hangi emeller peşinde tükenip gittiğini pek fark edemiyor . Çünkü kendi kendisi ile baş başa kalma imkanı yok . Araya mutlaka bir unsur , bir kıvılcım , bir korna sesi , bir görüntü , bir komisyoncu karışıyor .
Türk öykücülüğünün kilometre taşlarından biri olan mustafa kutlu üzerine yapılmış en kapsamlı çalışmalardan biri olan kentle kavga: mustafa kutlu öykücülüğünde mekan, bilal can'ın ilk kitabı.
(bkz: bilal can)
tek beğenmediğim yönü bazı hikayelerinde okuyucuyla sohbete geçer. "ee bakalım ne olacak sayın okur" "onu ben de bilmiyorum okur" gibi.bu yönü haricinde gerçekten harika bir üsluba sahip her kesimden insanı kendine çekebilecek bir yazardır.içtendir,sıcaktır bazen acıklıdır ama samimidir mustafa kutlu.
özellikle siyaset hakkındaki görüşleriyle beni benden almıştır.
Huzursuz Bacak kitabını neden yazdığını açıklarken:
"Sanat eserlerinin içine fikir yaymak çok zordur. Çünkü sanat eserleri hissiyat üzerine yükselir, beyinden ziyade kalbe seslenir. Fikir koyduğunuz an, o çalışmanın makaleye, denemeye dönüşmesi tehlikesi vardır. Fikrinizi belirttiğiniz an, "otur, bilimsel makale, denem yaz" derler adama. Bir daha böyle bir kitap yazacağımı sanmıyorum ama eteğimdeki taşı dökmek zorundaydım."