Türkiyemizin, yavru vatan Kıbrısımızın gururu, olmasaydı olmazdık, sana o kadar gereksinimimiz var ki eğer şu an olsaydın bu felaketlerin hiç biri olmayacaktı, senin kurduğun güzelim devleti, kurduğun güzelim cumhuriyeti mahvettiler, islam, dincilik aldı başını yürüdü, andımızı kaldırdılar, doğruyu söyleyenleri, Kemalist olanları içeri tıktırdılar, sen olmadığın için ülke perişan, seni kırk yıl taşısak hakkını ödeyemeyiz, yüce insan, büyük kurtarıcı, ne mutlu seni sevene, senin yolundan gidene.
Kendisini sevmem ülkeye dışarıdan sokulmuş fitne ateşi gibi görürüm lakin 45 yaşında adam ülke kurmuş bazen düşünüyorum da zamanın ruhu var ya bizi bayağı cocuklastirmis eskiler daha olgunmus millet neler başarıyor adam 45 yaşında ülke kurmuş aq misal t. Erdoğan da başbakan olmuş 40 yaşında ulan millet 40 yaşında hala sanrilar içinde kıvranıp beni seviyor mu sevmiyor mu diye düşünmekten işine odaklanamiyor anasının tisortunu utulemesini bekliyor bak bende az şey başarmadim yarın inş 29 yasına
Basacagim ve on sene sonra hiç basbakan olacak durumum yok millet neler başarıyor aga helal olsun ikisine de büyük adam büyük adamdır hangi görüşte olursa olsun
cuhapelilerin yere göre sığdıramadığı kannas cananın söyleyiş şeklidir. bunlara iyi oluyor içlerinden vurulması o kadar keyifli ki paradan maldan mülkten bile keyifli..
izlediğim belgesele göre camii ziyaretinde sakal i Şerif hakkında bunlara tapmayın deyip azarı cektikten sonra birkaç merdivenden düşüp battaniyeye sarılı halde oradan cıkarıldığı ve 2 gün sonra ölüm haberi cıktığı söyleniyor.
“kasım 1938 türkiye’nin şefi kemal atatürk’ün vefat ettiği tarihtir. o, 15 senelik katı diktatörlüğü döneminde türkiye’yi, halkı istemediği halde cebir ile garb medeniyetine götürmeye çalışmıştı. o, sarık ve çarşafı men etmiş, islam’ın kuvvet ve kudretini kırmış, hatta latin alfabesini bile kabul ettirmişti.”
martin gilbert, the sunday times (london), february 11, 1968. “How Our Man Declined To Rule Turkey” başlıklı makalenin giriş cümlesi.
Bu milletin çok iyi, kahraman bir devrimci olarak inandığı zâttır. Hatta bazı andavallar baya ileri gitmiştir. Bu insanlara biricik tavsiyem; hiçbirşeye körü körüne inanmamaları ve baglanmamalarıdır. Biz allah a bile körü körüne inanmıyoruz kardeşlerim. Öyle inanarak ölürsek imanımız şüpheli gidiyor. Adı taklidi iman oluyor.
Lütfen hiçbirşeye veya kimseye körü körüne bağlanmayın, siz bizim canımızsınız.
Yılmaz özdilin yeni kitabı. Engin Ardıçtan feci ayar yemiş;
Kemalist'e Kemalizm propagandası
"Türkiye'nin kurtuluş reçetesi Mustafa Kemal'in hayat hikâyesidir."
Böyle demiş arkadaş.
Evet, tastamam böyle demiş.
Reçete verecek sandık, meğer herkes gibi o da bir Atatürk kitabı yazmış da onu satıyormuş...
Ballandırıyor da, kaç bin sayfa okumuş, kaç yıl kafa patlatmış...
Bize "yazdığın kitabın reklamını köşende yapmak ayıptır" diye öğretmişlerdi meslek büyükleri... Dokuz kitap yayınladım, bir kere lafını etmedim.
Ama sonra baktık, "bugün şu saatte şurada imza günüm var, annem de börek yaptı, ay vallahi beklerim şekerim" diyenler türedi...
Tevazu prim yapmıyor.
iyi. Güzel. Yazsın da satsın da. Nasıl olsa emekli memurlar alırlar.
"Farklı" ne söyleyecek, onu merak ettim.
Hadi Lord Kinross'u, Şevket Süreyya'yı falan boşver de (onlar "kadük" oldular), Atatürk'ü niçin Andrew Mango'dan ya da ipek Çalışlar'dan okumak yerine bunu tercih edeyim?
Yoksa "zamanlamayı" mı tutturamadılar? Çalışlar erken davrandı.
Bakacağız. Önce bir karıştıracağız, "fotoroman" düzeyini aşıyor mu?
Daha doğrusu, "bu saatten sonra" Atatürk'ün nesini bilmiyorum da okuyup öğreneceğim?
Ama "hedef kitle" biz değiliz herhalde. Sabah akşam Tayyip Erdoğan'a küfür eden, sürekli gaz verdikleri kendi müşterileri.
Alsınlar, kuponla aldıkları diğer Atatürk kitaplarının yanına koysunlar.
Çocuğa ya da toruna derslerinde yardımcı olur!
***
Bir de şu "reçete" konusunu merak ettim.
Atatürk'ün hayat hikâyesi nasıl Türkiye'nin kurtuluşu için reçete olur?
Kurtuluştan kasıt, bu saatten sonra herhalde "ekonomik" kurtuluş falan olsa gerek...
Yoksa Yunan ordusu izmir'e çıkmış değil...
"Otarşi politikasını" yani kendi kendine yetmeyi savunuyorsa bu arkadaş, bunun Atatürk'ün hayatında son birkaç yıllık yeri var.
Günümüzde o politikayla bir yere varmak da mümkün değil. Üstelik inönü politikasıdır.
Yok o değilse, ne?
Peki şimdi biz ne yapalım, evden kaçıp askeri okula mı yazılalım?
Çanakkale'ye saldıran kimse yok, Troya'yı gezen ingiliz turistlerini mi sopalayalım?
Türk Hava Yolları'ndan bilet alıp Samsun'a mı gidelim?
Tavuklu börek ve italyan soslu makarna mı yiyelim?
Birtakım devrimler yapalım... Örneğin Latin alfabesini bırakıp Göktürk alfabesini alalım...
Şapkayı çıkaralım (zaten giymiyoruz), kafamızda "börk"...
Kımız içelim. Ama o zaman rakıyı bırakmamız gerekecek, hiç uymayacak.
Bizim hanımı da boşamak gerekecek ama hiç niyetim yok, eşimle mutluyum.
Benim kafam karıştı, şu reçeteyi yazıp verin de bir de eczacı baksın. SGK sigortası geçer mi?
her türk gencinin örnek alması gereken insandır. bize okula başladığımızdan itibaren dikte edilen "atatürk geldi düşmanı kovdu" algısıyla asla anlaşılmayacak ve bu algının sonucu olarak asla hak ettiği değeri görmeyecek liderdir. onu anlamanın yolu siyasi-askeri yönünü anlamaktan ziyade fikirlerini anlamaktan geçer. "iki Mustafa Kemal vardır. Biri ben, fâni Mustafa Kemal; diğeri milletin içinde yaşattığı Mustafa Kemaller idealidir. Ben onu temsil ediyorum" derken aslında tam olarak bunu kastetmiştir. o sadece biyografisi okunacak bir lider değil, arkasında bir öğreti, yeni bir felsefe bırakan liderdir. bahsettiği faniyi değil ideali anlamak, onu anlayıp yaşatmaktır. herkesin onu anlaması dileğiyle.
maalesef hatasız olarak gösterilmekte eleştirilmesi bile koruma kanununa takılmakta. bu ülke nasıl kuruldu bilinmesi istenmiyor sadece uydurulan tarihe inanmamızı istiyorlar. boş beleş cumhuriyet ahlaksızlığın timsali olmaktan başka iş yaramamıştır.