atatürk'ün, amasya protokolleri ve izmit'te dönemin ünlü gazetecileriyle yaptığı sohbet toplantısında, kürt sorununa, kürtlere ilişkin söylediği şeyler nutuk'ta neden sansürlü bir biçimde yer aldı?
mustafa kemal'in heyet-i temsiliye adına komutanlıklara ve valiliklere çektiği telgraflarda, büyük millet meclisi adına rusya sovyet cumhuriyeti dışişleri komiseri çiçerin'e gönderdiği mektuplarda ya da meclis'teki konuşmalarında "kürt", "kürdistan" gibi terimleri kullandığını biliyoruz. mustafa kemal'in kürt politikasına dair pek bilinmeyen ya da bilmezden gelinen belge ise amasya protokolleri (buluşması, mülakatı) diye bilinen siyasi metin. sıklıkla amasya tamimi (genelgesi, kararları) ile karıştırılan bu belge, istanbul ile milli mücadele kadrolarının bir uzlaşma girişiminin sonucu olarak 20-23 ekim 1919 tarihlerinde hazırlandı. bilindiği gibi, 4-11 eylül 1919 tarihleri arasında toplanan sivas kongresi'nden hemen sonra mustafa kemal'in örgütlediği haberleşme ambargosu sonucu işbirlikçi damat ferit paşa hükümeti düşürülmüş, kuvayi millicilere sempatiyle bakan ali rıza paşa yeni kabineyi kurmakla görevlendirilmişti. ilişkilerin normale dönmesini takiben istanbul adına bahriye nazırı salih paşa ve padişahın başyaveri naci (eldeniz) paşa ile anadolu ve rumeli müdafaa-i hukuk cemiyeti adına mustafa kemal, rauf (orbay) ve bekir sami (kunduh) paşalar ülke meselelerini, bu arada kürt meselesini konuşmak için amasya'da buluştular. nutuk'tan (tdk yayınları, 1965, s.176-181) öğrendiğimize göre üçü kayıt ve imza altına alınmış, ikisi gizli sayıldığı için kayıt altına alınmamış beş protokol hazırladılar. bunlardan kürt meselesine değinen 22 ekim 1919 tarihli ikinci protokol'ün hikâyesi oldukça ilginç.
hazırlanması en çok zaman alan bu protokolde kürtlerle ilgili maddede, günümüz türkçesi ile, "beyannamenin birinci maddesinde osmanlı devleti'nin düşünülen ve kabul edilen sınırının (türk ve kürtlerin oturduğu araziyi kapsadığı ve kürtlerin osmanlı toplumundan ayrılmasının imkansızlığı izah edildikten sonra bu sınırın) en asgari bir talep olarak kabul edilmesinin temini lüzumu müştereken kabul edildi.(bununla birlikte, kürtlerin gelişme serbestliğini sağlayacak şekilde ırk hukuku ve sosyal haklar bakımından desteklenmelerine, daha iyi duruma getirilmelerine izin verilmesine ve yabancılar tarafından) kürtlerin bağımsızlığını gerçekleştirme amacını güder gibi görünerek yapılmakta olunan karıştırıcılığın önüne geçmek için bu hususun şimdiden kürtlerce bilinmesi hususu uygun görüldü..." deniyordu. ancak bu paragrafta parantez içinde gösterdiğimiz cümleler 'nutuk'un türkçe harflerle basıldığı 1934, 1938, 1963 ve 1965 tarihli baskıları ile bunları esas alan hiçbir eserde yer almadı. bu sansürü gün ışığına çıkaran ünlü tarihçi faik reşit unat, başbakanlık arşivi'ndeki belgenin aslını 1961'de tarih vesikaları dergisi'nde (s.18, s. 359-365) yayınladığında ya da 1968'de mazhar müfit kansu "erzurum'da ölümüne kadar atatürk'le beraber" adlı kitabında tam metne yer verdikten sonra bir tartışma oldu mu bilmiyorum, ama son yıllarda kürt aydınları ısrarla şu soruyu soruyor: ikinci protokol'ün bu bölümleri neden gözlerden kaçırılmak istendi?
gazetecilerle sohbet
'nutuk'ta yer almayan bir şeyin, aslında hiç olmadığını, yer alanların ise tartışılmaz gerçekler olduğunu düşünenlere hatırlatmakta yarar var: 'nutuk', mustafa kemal atatürk'ün 15-20 ekim 1927 tarihleri arasında cumhuriyet halk partisi'nin 1. kurultayı'nda yaptığı 36,5 saatlik konuşmanın metnidir. yani 'nutuk' bir tarih kitabı değil, siyasi bir metindir. dahası konuşma yapıldığı sırada zabıt tutulmadı. 'nutuk'ta ocak 1920'de gelibolu'daki fransız cephaneliğinden 8 bin tüfek, 40 makineli tüfek, 20 bin sandık cephanenin kaçırıldığı şanlı akbaş baskınına da değinilmez, ama bu konumuzla ilgili değil. buna karşılık mustafa kemal'in 14 ocak 1923'de başlayan batı anadolu gezisi kapsamında, 16 ocak akşamı başlayıp 17 ocak sabahına kadar, izmit kasrı'na davet ettiği dönemin ünlü gazetecileriyle yaptığı sohbet toplantısının tam metninin 'nutuk'ta yer almaması konumuzla ilgilidir.
vakit'ten ahmet emin (yalman), tevhid-i efkar'dan velit ebuzziya, ileri'den suphi nuri (ileri), tanin'den ismail müştak (mayakon), akşam'dan falih rıfkı (atay), ikdam'dan yakup kadri (karaosmanoğlu), izmit ileri'den kılıçzade ismail hakkı ile dr. adnan (adıvar) ve halide edip'in (adıvar) katıldığı bu toplantı tbmm'nin yeminli dört katibi tarafından zabıt altına alındı ancak konuşmaların yayınlanmaması kararlaştırıldı. yine de bazı gazeteciler dönüşlerinde toplantıdan genel olarak söz eden yazılar kaleme aldılar. sohbette azınlıklardan rusya türklerine, alkollü içkilerden kadın mebuslara kadar 64 konu başlığı varken, 'nutuk'ta sadece hilafet ve laiklikle ilgili bölümlere yer verildi. atlanan bölümlerden biri, kürtlerle ilgili web sitelerinde ve yayınlarda sıkça karşımıza çıkan (günümüz türkçesi ile,) "bu nedenle başlı başına bir kürtlük düşünmektense, bizim teşkilat-ı esasiye kanunu gereğince zaten bir tür yerel özellikler oluşacaktır. o halde hangi livanın halkı kürt ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir. bundan başka türkiye'nin halkı söz konusu olurken onları da beraber ifade etmek gerekir. ifade olunmadıkları zaman bundan kendilerine ait sorun yaratmaları daima mümkündür. şimdi türkiye büyük millet meclisi, hem kürtlerin hem de türklerin yetki sahibi vekillerinden oluşmuştur. ve bu iki unsur, bütün çıkarlarını ve kaderlerini birleştirmişlerdir. yani onlar bilirler ki, bu ortak bir şeydir. ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olmaz" ifadesi idi. bunun nedenini anlamak zor, çünkü toplantının tam metni, mustafa kemal'in iznini aldığını söyleyen siirt milletvekili mahmut soydan tarafından milliyet gazetesinde 26 kasım 1929'dan 7 şubat 1930'a kadar süren 75 bölümlük 'gazi ve inkılap' dizisinde yayınlandı. eski devlet bakanlarından kocaeli milletvekili ismail arar bunlardan yararlanarak 1969'da bastırdığı 'atatürk'ün izmit basın toplantısı' adlı kitabının önsözünde "[bu önemli belge] öyle unutuldu ki türk devrim tarihi enstitüsü tarafından yayınlanan 'atatürk'ün söylev ve demeçleri' ve 'atatürk'ün tamim, telgraf ve beyannameleri' adlı kitaba bile alınmadı" dedi ve "belgeyi gün ışığına çıkardığını" iddia etti. 1982'de konuşma metinlerini türk tarih kurumu (ttk) adına basıma hazırlayan arı inan ise ismail arar'ın yayınladığı belgelerin eksik olduğuna değindikten sonra ttk'nin metninin "noksansız, tam olduğunu" özenle vurguladı. ama bu bilgi de doğru değildi çünkü "noksansız metin" ancak 1993 yılında kaynak yayınları tarafından 'mustafa kemal atatürk, eskişehir-izmit konuşmaları, 1923' adlı kitapta yayınlanabildi. kitaba önsöz yazan doğu perinçek'e göre, asıl metin anıtkabir arşivinde, kopyaları ise genelkurmay ve ttk arşivlerinde idi ve yayınevi kitabı kopyalardan basmıştı. (kitabın arkasında nasıl temin edildiği belirtilmeyen bu kopyaların fotokopisi var.) doğu perinçek adı temkinli olmama neden oluyor, ancak bildiğim kadarıyla bugüne dek herhangi bir itiraz olmadı. "noksansız" baskıya göre, mustafa kemal de, ismail arar da, ttk da bazı bölümleri sansür etmiş görünüyor. kürt çevreleri de sansürcü geleneği izleyerek mustafa kemal'in konuya girişte söylediği şu cümleleri es geçiyor: "kürt meselesi, bizim yani türklerin menfaatine olarak da katiyen mevzubahis olamaz. çünkü bildiğiniz gibi, bizim milli hudutlarımız dahilinde kürt unsurlar öyle yayılmışlardır ki, pek sınırlı yerlerde yoğundurlar. fakat yoğunluklarını kaybede ede ve türk unsurların içine gire gire öyle bir hudut ortaya çıkmıştır ki, kürtlük namına bir hudut çizmek istesek türklüğü ve türkiye'yi mahvetmek gerekir."
arşivlerde keşfedilmeyi bekleyen daha kaç belge var bilmiyoruz.ama bu iki belgeden anlaşıldığı kadarıyla mustafa kemal bir "kürt sorunu" olduğunu kabul ediyor, çözümü de kürtlerin yoğun olduğu bölgelere özerklik vermekte görüyordu. ancak sonra ne oldu da 1924 anayasası'nın 88. maddesiyle "türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (türk) ıtlak olunur" denilerek farklı bir yola girildi? bu dönemi, cumhuriyet'in ilk 25 yılında yaşanan 16 kürt ayaklanmasını ve devletin bunlara verdiği cevabı irdelemeden ortada "80 yıllık bir kürt sorunu" mu, yoksa "20 yıllık bir terör sorunu" mu var sorusuna cevap vermek doğru görünmüyor.
ayşe hür, mustafa kemal ve kürt sorunu, radikal iki, 25 aralık 2005
cumhuriyet doneminde buyuk bir isyanin bas rolunu oynayan halka karsi asimile politikasi gutmustur. Bolgede arastirma yapma yetki ve gorevini ismet inonu'ye vermistir.
(bkz: saygi ozturk)
(bkz: kasadaki dosyalar)