mustafa kemal in din ve islam hakkındaki sözleri

entry3 galeri0
    1.
  1. "dinsiz devletler yaşayamaz" dır.
    0 ...
  2. 2.
  3. alıntıdır kaynak belirtileri de var

    --spoiler--
    "Camilerin mukaddes mimberleri halkın ruhi, ahlaki gıdalarına en yüksek, en verimli kaynaklardır. Minberlerden halkın anlayabileceği dille ruh ve beyne hitap edilmekle Müslümanların vücudu canlanır, beyni temizlenir, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 1, s. 225)

    "Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selameti, sevgisi üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası, hepimizce bilinmektedir ki, Yüce Kuran'daki anlamı açık olan ayetlerdir. insanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 93)

    "Bizim dinimiz en makul ve en doğal bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, tekniğe, ilme ve mantığa uygun olması gerekir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. ... islam'ın sosyal hayatı içinde hiç kimsenin, bir özel sınıf halinde varlığını sürdürme hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler dini kurallara uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin kurallarını eşit olarak öğrenmeye mecburuz" (Atatürk"ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c.2, s. 90)

    "Düşmanlarımız, bizi dinin etkisi altında kalmış olmakla itham ediyor, duraklamamızı ve çöküşümüzü buna bağlıyorlar; bu bir hatadır. Bizim dinimiz hiç bir vakit kadınların, erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah'ın emrettiği şey, Müslüman erkekle, Müslüman kadının beraberce din öğrenerek eğitilmesidir. Kadın ve erkek bu ilim ve eğitimi aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla mücehhez olmak zorundadır. islam ve Türk tarihi incelenirse görülür ki, bugün kendimizi bin türlü kuralla bağlanmış zannettiğimiz şey yoktur. Türk sosyal yaşantısında kadınlar bilimsel yönden eğitim ve öğretim görmekte ve diğer konularda erkeklerden katiyen geri kalmamışlardır. Belki daha ileri gitmişlerdir." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c.2, s.86)

    "Türk Milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır, demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Şuura muhalif, terakkiye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor. Halbuki Türkiye istiklalini veren bu Asya milleti içinde daha karışık, sun'i, batıl inanışlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu cahiller, bu acizler sırası gelince aydınlanacaklardır. Eğer ışığa yaklaşamazlarsa kendilerini mahv ve mahkum etmişler demektir. Onları kurtaracağız." (Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürbaş, Diyanet işleri Başkanlığı Yayınları, s.32)
    --spoiler--

    bunlar birkaçı sadece
    0 ...
  4. 3.
  5. atatürk'ün 1925 yılından evvelki beyanatlarını delil getirir ve müslüman olduğunu söylerler. halbuki o beyanatlar, muhafazakar toplumun ve halkın desteğini almak için verilmişti. atatürk'ün o dönemki sözlü açıklamalarına bakarak hüküm vereceksek eğer, onun padişahçı, saltanatçı, hilafetçi, şeriatçı olduğuna da kanaat getirmemiz lazım. zira baktığımızda o dönem padişahı ve hilafeti övmüş, hatta o meşhur balıkesir zağanos paşa camii’nde yaptığı konuşmada, kuran'ın anayasa olduğunu söylemişti.

    -bakınız mesela atatürk, sivas kongresi'nde şöyle and içmiştir:

    "makam-ı celil-i hilâfet ve saltanata, ıslâmiyete, devlete, millete ve memlekete manen ve maddeten hizmetten başka bir gaye takip etmeyerek… çalışacağıma… namusum ve bilcümle mukaddesatım namına vallah, billâh." [1]

    -24 nisan 1920 tarihli meclis konuşmasında:

    ''milletimizde oluşan ve beliren milli kudretimiz, hilâfet makamı ve saltanatı yabancı baskısından kurtaracak ve osmanlı devletini dağılma ve tutsaklıktan kurtarma önlemleri alacaktır. tam bağımsızlığa sahip, hilâfet makamına vicdani bağlılığı ile övünen, islâm dünyası içinde yaşama anlayışını kendinde gören bir milletin tutsak olamayacağı inancıyla, davranışlarımızı adım adım izleyen bütün medeni dünya ve insanlık sizlere yardımcı olacaktır. (hararetli alkışlar başlar)"
    (sadeleştirdim) [2]

    -sultan vahidüddin’e çektiği telgraf:

    "millet bağımsızlığına kavuşsun, saltanat makamı ile yüce ve büyük hilâfet yok olmaktan kurtulsun. sonsuz bağlılığımın daima artmakta olduğunu bildirerek buna inanmanzı rica ederim." [3] (sadeleştirdim)

    söylediğim gibi, atatürk'ün yaptığı bu beyanatları baz alırsak, onu hilafetçi, şeriatçı olarak göstermek gerek. baktığın zaman şeriatı ve hilafeti koruyacağına dair, "namusum ve şerefim üzerine vallah billah" diyerek yemin bile etmiştir... ama hepinizin malumu bu mümkün değildir. zira daha sonrasında o makamları kaldıran, hatta söven bizzat kendisidir. demekki atatürk o dönem yaptığı açıklamalarda gerçek düşüncelerini dillendirmemiştir. hedefi açık şekilde bellidir; hitap ettiği kitleyi genişletmek ve taraf toplamak.

    ben demiyorum, nutuk'unda kendisi söylüyor:

    "gerçek; osmanlı saltanatı'nın ve hilâfetin yıkılmış ve ortadan kalkmış olduğunu düşünerek yeni temellere dayanan, yeni bir devlet kurmaktan ibaretti. fakat durumu olduğu gibi dile getirmek amacın büsbütün kaybedilmesine yol açabilirdi…" [4]

    hatta şurda millete hakaret eder:

    "bulgar'lar, sırp'lar, macar'lar, romenler sabanlarına yapışmışlar, varlıklarını korumuşlar, kuvvetlenmişler; bizim milletimiz de böyle fatihlerin arkasında 'serserilik' etmiş…" [5]

    birazdan söyleyeceklerim sözlük ateistlerinin göğsünü okşayacak. eheh eh

    kuran'ı türkçeye çevirmesi hakkında kazım karabekir'e:

    "evet karabekir, arapoğlunun yavelerini türk oğullarına öğretmek için kuran’ı türkçeye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım, taki budalalık edip aldanmakta devam etsinler." [6]

    devam edelim...

    "arabistan yarımadası'nın kumsal çöllerinden; ıkre, bismi, rabbi safsatasını esas tutmuş olan araplar..." [7]

    "bir emr-i vaki oldu. 'allah gafur ve rahim’dir' de ha! bu bir hezeyandır!" [8]

    ''baştan aşağı araplara ve araplığa ait olan bu tarihin mukaddimesi ise kısas-ı enbiya idi. o kısas-ı enbiya ki, peygamberlerin masalları'ndan başka bir şey değildir." [9]

    "krallar ve padişahların hükümdar olmasına dinler sebep olmuştur." [10]

    "kuran yasalarını muhammed yazmıştır ...muhammed'in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba kuran denir." [11]

    bir de klasik "gökten indiği sanılan kitaplar" [12] muhabbeti var.

    hala o lafı kuran için söylenip söylenmediğini tartışan sığırlar var. beyler felsefe yapmaya gerek yok. atatürk o lafı gayet kuran için söyledi, kıvırmayalım.

    örnekler arttırılabilir...

    kaynak: http://kopmle-insan.blogspot.com.tr/?m=1
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük