Bu durum bir kez daha kanıtlıyor ki edebiyat yeryüzündeki en mühim ilimdir.
Algoritmalardan, denklemlerden, deneylerden, karmaşık matematiksel hesaplardan hiç anlamayan birine bu alanda uzman olan birinin öğretilerini anlatabilirsiniz.
iTÜ'yü birincilikle bitirip doktorasını dünyanın en iyi teknik üniversitelerinden biri olan ETH Zürih'te yapmıştır. Tekrar geri döndüğü iTÜ'de rektörlük görevinde bulunmuştur. Kendisini bilime adamış, sadece öğrencilerini yani Türkiye'nin geleceğini düşünen vatansever bir insandır. Kendi ağzından birkaç sözünü de yazmazsam olmaz.
"Bilim uzun ve çetin bir yoldur çocuklar. Bilimi yarı yolda bırakmayın, olur mu çocuklar? Oppenheimer gibi hissediyorsanız, bırakın yüksek binaları başkası yapsın, büyük barajlarda başkası çalışsın. Bazılarına çok uzaklardan bile görünen yüksek yapılar kurmak çekici gelecektir. Bırakınız bu işleri öyleleri yapsın. Bazıları da insanları çalıştırmak, büyük teşebbüsleri idare etmek ihtirası ile yanarak kuvvetli olmak isteyeceklerdir. Bırakınız parayla da onlar uğraşsın. Sizin kuvvetli olmak gibi bir derdiniz yoksa, siz de Leonardo Da Vinci gibi 'Kuvvet nedir?' diye merak ediyorsanız buyrun sizleri Mekanik kürsüsüne beklerim. Çünkü bazılarına göre 'Kuvvet' para ile organizasyonun çarpımına eşittir; bize göre de kuvvet ivme ve kütleyi ilgilendiren bir büyüklüktür. Bu iki formülü birbiriyle karıştırmayın olur mu çocuklar?"
kendisi türkiye'de yetişen çok büyük bilim adamlarından birisidir. adam üniversite hayatı boyunca hiç defter kullanmamış, o derece hayvani bir hafızaya sahipmiş. şimdi bakıyorumda dersimize giren efsane hocaların hemen hemen hepsinin hocası. çok büyük adammış vesselam.
24 ağustos 1911 de adana'da doğup.türkiye'nin yetiştirdiği en büyük bilim adamlarından biridir ancak çok genç yaşta 56 yaşında 5 ağustos 1967 yılında vefat etti.halbuki bilime hizmet etmek istiyordu.daha çok öğrenci yetiştirmek istiyordu yazdığı kitap mukavemet kitabının 2. cildini yayımlamak istiyordu.yetiştiridği kişilerden biri süleyman demirel ona bayındırlık bakanlığını teklif etmişti o ise ben bilime hizmet etmek istiyorum demişti.dışardaki gazeteciler bakanlık size mi teklif edildi deyince hayır şu beye dedi.hayatı boyunca maddi sıkıntı çekti asistanlarından dahi borç aldığını söylerdi almanyada öldüğü zaman eşi jale inan'a anında faturalar yağmıştı.jale inan yıkanması gereek bizim gelenklerimiz öyel diyince hoca bulunamadı ve oğlu hüseyin inan ben yıkarım bu benim görevim diyerek babasını yıkamıştır.1971 yılında ölümünden 4 yıl sonra bilim hizmet ödülü veridi.öğrencisi oğuz atay hocasının hayatını romanlaştırarak bir bilim adamının romanını yazdı.
oğuz atay'ın kitabında hakkında şöyle bir olayı anlattığı bilim adamı:
ingiltere'den gelen bir adamın mustafa inan'ın sınıfına ilk dersidir. derste mustafa'nın hiç not almadığını gören adam ona kızar, dersi takmadığını düşünür. mustafa inan hocanın anlattığı her şeyi kelimesi kelimesine tekrar edince hoca görevinden istifa eder.
hayatı çalışmak ve öğretmekle geçmiş çok zor şartlar altında yılmadan ülkemizde bilimi geliştirmeye çalışmış bilim adamıdır. özellikle isviçre'de bulunduğu sırada doktora tezi olan fotoelastisite kavramı üzerine çalışması ve mekanik üzerine yazdığı ''cisimlerin mukavemeti'' adlı kitabıyla dikkat çekmiştir. ayrıca mustafa inan'ın hayatı üzerine yazılan biyografik roman (bkz: bir bilim adamının romanı)kitabı kesinlikle okunmalıdır.