Trabzon da bir efsane gibi anlatılan, dini sorulara nükteyle, küfürle
cevap vermesiyle meşhur hoca. yaşar nuri öztürk öğrencilerinden biridir.
nüktelerinden biri,
izmirli bir avukat dava için Trabzon'a gelmiş. Sohbet esnasında, okunan duaların ölünün ruhuna gidip gitmeyeceği
tartışılmış. Avukat, okunan duaların ölülerin ruhuna gitmeyeceğine inanıyormuş.
'Seni ancak Cansız Hoca ikna edebilir' demişler.
Hocanın tavla oynadığı kahveye gidilmiş.
Adam sorusunu yineleyince, aralarında şu diyalog geçmiş.
- Elbette gider.
- Peki nasıl gider?
- Senin anan, eşin, kızın var mı?
- Var.
- Nerede oturuyorlar?
- izmir'de.
- Senin ananı, avradını, kızını...
- (Adam sinirlenerek hocanın üzerine yürümüş) Ne biçim konuşuyorsun sen?
- Niye sinirleniyorsun? Duaların buradan ahirete gittiğine inanmıyorsun da, küfürlerin buradan izmir'e gittiğine niye
inanıyorsun?
islam adına sergilenen saptırma, uydurma ve yanlışların altını bazı insanların anlayacağı di
lden çizer. hazırcevap, dini bilgiler alanında uzman, felsefi bilgisi ve derinliği olan, herkesin kanısına göre o dönemde emsali olmayan bir bilgin, bir fenomendir. Arapça, Farsça, Rumca ve Türkçeye mükemmel derecede hâkim, siyaset, felsefe, edebiyat konularında da söz sahibi, konuşurken ağzından bal akan, espritüel, gözlerinden zekâ pırıltıları fışkıran, sırası geldiğinde hiç sakınmadan, esirgemeden küfreden, kendinden emin, görünüşü ile uyumlu, gerçekten bilge biriydi. Ama dini konularda saçma sorular soranlara da yüz vermez, soranı azarlamaktan çekinmezdi. Her türlü haksızlığa karşı koyduğu tavırla yerel bürokratların çekindiği biriydi. Aynı zamanda eski başbakanlardan Hasan Saka' nın çok değer verdiği, Trabzon' a geldiğinde mutlaka tavla oynadığı yakın dostuydu.
Kahramanmaraş Sütçü imam Üniversitesi Öğretim Üyesi Mehmet Günaydın' ın yazdığı Cansız Hoca kitabından öğreniyoruz ki, o, bulunduğu her yerde etrafını saran insanlarla birlikte bir okul, bir ekol, bir ayaklı kütüphaneydi. Yaz ayları onu Trabzon Meydan Parkı' nda Atatürk heykelinin arkasındaki manolya ağacının altında, etrafında oluşan geniş bir halkanın ortasında insanlarla sohbet ederken görürdük. Onun okulu, üniversitesi orasıydı. Dini grupların hepsine karşı idi. Ama onun yanında gruplardan birinin aleyhine konuşan ve dine lakayt davranan kimseye karşı da adeta aslan kesilirdi. O´nun böyle bir özelliği vardı. Tenkit eden kişinin tavrını ve niyetinin bozuk olduğunu anlayınca hemen onun karşısına geçer, diğer tarafı savunurdu. Dine kliklerin ve cemaatlerin bakışından bakılmasına tamamen karşı idi. Dinin esas kaynağından öğrenilmesinin gerektiğini, dini menfaatlerine kullananlara çok karşı idi. Dini politik, şöhret veya servet amaçlı kullananların da karşısında idi.
Demokrat Partisi kurulduğu zaman Cansız Hocaya, Halk Partisi ile Demokrat Parti arasında ne fark var diye bir soru yöneltmişler. O da şu cevabı vermiş
-Hayvan dışkısının üzerinden manda arabasının tekeri geçti. Yarısı bir tarafa, öbür yarısı da öbür tarafa kaldı. Aradaki fark budur.
Bir şahıs rüşvet vermediği için ´bu gün git yarın gel´ diye oyalanıyormuş. Durumu Cansız hoca ya anlatmışlar.
bir zarf ve kâğıt istemiş. Kâğıdı makasla parçalar ve zarfa koymuş.
Niçin böyle yaptığı sorulunca ne yazdığın söyler: ´ Bu adamın rüşvet verecek kuruşu yoktur. nufüs Cüzdanını verin.´
Adam bu şekilde cüzdanını alır.