mustafa armağan yalanları

entry5 galeri0
    1.
  1. tarihçi olup olmadığına kendisi bile karar veremeyen mustafa armağan yalanlarıdır.

    tarihçilik kişiliği hakkında söylediklerini youtube'den bulabilirsiniz. o konuda bir şey söylemeyeceğim.

    fakat bugün çarşıda gezerken yine bir kitapçıya gittim. hiç sevmediğim halde mustafa armağan'ın kitaplarına göz attım. bu sefer elimde "cumhuriyet efsaneleri" kitabı vardı. içerisinde "serv,lozan" başlığı altında bir bölüm var. ve orada serv'i neden izlamadığımızı söylüyor.

    öncelikle elinize bugünkü sınırlarımızı ve serv anlaşması sonucu elimizde olacak sınırları gösteren bir harita alın. çünkü serv ile lozan'ı çok iyi karşılaştırmaktadır ikisi. her neyse burada "serv'in bir gün içerisinde imzalanması gerektiğini, aksi halde ingilizlerin bize saldıracağı ve elimizde herhangi bir silahta yok" yazılıyor. neden yok? çünkü mondros denen anlaşmada verdik bunları. sadece bir kaç yerde askerimiz var, onlar da teslim olmadılar. tabi kendisi bu askerlerden bahsetmez çünkü bu askerler cumhuriyetin kurtuluşunda rol almışlardır. işine gelmez yani. her neyse. yani biz serv'i imzalamak zorunda kaldık aksi halde ülkemiz işgal edilecekti. işgal edilmesin ama biz bunu imzalayalım dedik. bunlar armağan'ın dedikleri. herhangi bir kitapçıdan kitabı alıp bakabilirsiniz.

    ilk başta serv maddelerine ve bize kalan haritaya bakın arkadaşlar. serv maddeleri için http://tr.wikipedia.org/w...Sevr_Antla%C5%9Fmas%C4%B1 inceleyebilirsiniz.
    inceledikten sonra işin asıl kısmına gelelim.
    ama ne yazık ki iş öyle değil. biz birgün içerisinde imzalamak zorunda kalmadık o anlaşmayı. serv için " ana hatları 24 Nisan 1920'de San Remo Kanferansı'nda kararlaştırılan Sevr Antlaşması, 11 Mayıs 1920'de incelenmek üzere Osmanlı Hükümeti'ne verilmişti". kaynak için: http://www.osmanli700.gen.tr/olaylar/olays6.html
    ve bundan sonra da 23 ağustos 1920'de yunanlılar saldıracaklardır bize. ama biz serv'i 10 ağustos 1920 de imzaladık.

    yani ilk başta 24 nisanda verilen anlaşma bize 10 ağustosta imzalatıldı. aradan mayıs,haziran, temmuuz ayları vardı. ağustos sizin olsun. kısacası 1 gün dediği olay 90 günden fazlaydı. yani mustafa armağan'ın bir yalanı daha.

    ve şimdi işin asıl önemli noktasına gelelim. diyelimki serv'i 1 gün için imzalamak zorunda kaldık. yoksa işgal edilecektik.
    1)mondros'u neden imzaladın o zaman? bir ülke askersiz kalabilir mi? kalsa bile o ülkenin namusu ne olacak?
    2)madem ki elimizde asker yoktu, ülke askersiz ve silahsızdı. bu ülke kurtuluş savaşını nasıl başlattı ve hangi asker ve silah ile kazandı? yoksa yunanlılardan mı aldık bu asker ve silahı?
    3)serv'i imzalamak zorundaydık. hadi kabul ettik. peki serv sonucu elimizde kalacak olan 3-5 ili nasıl koruyacaktık? diğer illeri verdikten sonra ülke kendi bağımsızlığını nasıl sağlayacaktı?

    tabi bu arada bir de dergi çıkarmaktadır kendisi. ve ne kadar yanlış tarihçilik yaptığını biraz araştırırsanız bulursunuz. elimizde olmayan 20bin top ile sakarma meydan muhaberesine nasıl başladığımızı, damat ferit'in olmayan torunlarına kadar. değerlendirmek sizin yüce sözlük yazarları.

    kolay gelsin.
    0 ...
  2. 2.
  3. bir diğer konu (bkz: haim nahum) konusu.

    başta mustafa armağan ve kadir mısıroğlu olmak üzere çoğu kişi haim nahum'u yahudi olarak gösterir. yahudidir ama siyonist değildir. türklerle arası iyidir. hatta bu şekilde yahudiler osmanlı imparatorluğu içerisinde de bulunmuştur. padişahlar bizzat kendileri bazı yerlere yerleştirmiştir. çünkü ticarette çok iyidiler ve bunu herkes bilir kaynak (bkz: erhan afyoncu). haim naum'u ise ismet paşa yanında götürmüştür(yanlış hatırlamıyorsam). çünkü tercümanlık yapıyordur yanında. buradaki amaç atatürk'e direk yahudi-mason-siyonist diyemedikleri için etrafından dolanıp "lozan'da sattık ülkeyi" diyeceklerdir.

    fakat (bkz: ilber ortalı kitabı)'nı okursanız orada bu işin iç yüzünü biraz daha açık bir şekilde görürsünüz. çünkü ilber ortalı bizzat kaldığı israil'de siyonist dönem belgelerini incelemiş ve oradaki yahudiler ile ahbaplığı olmuştur. aslında yahudiler türkler ve ingilizlerle arasının iyi olmasını ve iyi ilişkiler içerisinde olmasını istemektedirler. ve yazılan belgeler de ise "haim nahum'un" siyonist olmadığı hatta siyonist yahudiler tarafından sevilmedigi de belgelerde kayıtlıdır. israil'deki siyonist kesim ve yahudi entelektülleri haim naum'u şikayet etmektedirler bir çeşit. bu işin ilginç tarafı ise (bkz: theodor herzl)'in ibranice bilmemesi ve belgelik(arşivler)de bulunan belgelerin rusça, fransızca, almanca dillerinde olması. yani siyonizmi başlatan kişi kendi asıl dilini bilmiyor.
    0 ...
  4. 3.
  5. Siz hala okul kitaplarındaki tablet bilgileri yutmaya devam edin.
    0 ...
  6. 4.
  7. Bursa''da, Osman Gazi''nin Tophane''deki türbesinin önünde bulunan ve Osmanlı Devleti''ni işgalci gibi gösteren anıt bulunduğu yerden kaldırıldı. Kurtuluş Savaşı''nda Yunanlıların şehirden kovulması sırasında Hacıvat Köprüsü yakınlarında şehit olan Bursalı 14 askerin hatırasına dikilen anıt üzerindeki kitabe, uzun yıllardır tepki görüyordu. Osmanlı Devleti''ni bir işgalci kuvveti gibi gösterdiği gerekçesi ile 2 aydır çeşitli televizyon programı ve toplantılarda yoğun bir şekilde gündeme gelen anıt, tarihçiler, siyasetçiler ve Bursalılar''ın büyük tepkisine sebep oldu. Tarihçiler, medya ve Büyük Birlik Partisi (BBP) Bursa il Başkanı Ömer Ünsal''ın konuyu gündeme taşımasının ardından Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık konuya el attı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Bursa il yöneticilerinin Ankara''daki ziyaretinde konuyu sorup bilgi aldı ve gereğinin yapılması talimatını verdi. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri de, anıtın kaldırılması için yazılı talepte bulunan BBP il Başkanı Ömer Ünsal''ı arayarak bu konuda talimat verildiğini ve konunun gereğinin yapılacağını söyledi. Osmanlı Derneği Başkan Yardımcısı Serdar Adiloğulları ise, gençler adına önemli bir gün olduğunu söyledi. BBP il Başkanı Ömer Ünsal, ''Bu abidenin kaldırılması için büyük mücadele veren Kazım Sert''i (Takkeci Kazım), 1983 yılı Sıkıyönetim Komutanı olan, ''Bunu ben buradan kaldırırım veya da ben buradan giderim'' diyen ama kaldıramayıp giden Tuğgeneral ibrahim Etem Aral''ı, araştırmacı-yazar ilhan Yardımcı''yı, tarihçi Mustafa Armağan ve Mefail Hızlı ile bu konuda çabası olan herkesi minnetle anıyorum'' diye konuştu.

    Mustafa Armağan da konuyu daha önce gündeme getirmiş özetle şunları söylemişti: ''isteyen bir başka yere dikebilir bu sözde anıtı ama ben ve benim gibi düşünenler onun Osman Gazi''nin türbesinin başına dikilmiş, adeta Osmancık''ı böğründen yaralayan bir mızrak gibi orada durmasını istemiyor. Mutlaka kaldırılmasını istiyoruz. isteyen alır, başka bir yere diker, onların sorunudur. Benim sorunum, atalarıma yönelen bu hakaretamiz kitabenin ve anıtın ''oradan'' kalkmasıdır.O anıt orada durdukça her yıl Osmanlı''nın kuruluş yıldönümünü kutlamak da, Söğüt''te Ertuğrul Gazi şenlikleri düzenlemek de birer gösteriden ileri gidemeyecek, geçmişle aramıza giren bu zehirli mızrak oradan çekilip çıkartılmadıkça yaramızın kanı dinmeyecektir.'
    0 ...
  8. 5.
  9. Böyle kansızların tek doğrusu yoktur. Hayatları yalan. Atatürk'e atıp tutan heriften bırakın tarihçiyi, adam bile olmaz! Nerede bir soyu karışık varsa; Osmanlı onu üst başa geçirmiş, zengin etmiştir. Türk evladı savaşlarda mübarek kanını dökerken; geride kalan bu azınlık gününü gün öğününü öğün etmiş, para pulun, malın konumun validelerinin birinin hatrını sorup birini bırakmıştır. Bunu bilmek ve kavramak için tarihçi olmaya dahi gerek yok: Tarihin gördüğü en büyük devlette savaşa giden ecdadımızın ayağında çarık, kıçında don neden yok; bu bile bir şeyler anlatmaktadır. Çevremde, memleketimde ya da akrabalarım arasında şurada şu görevi yapmış diyebileceğim hiçbir kimse yok. Sizin varsa onu bilemem. Neden yok acaba?
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük