muslumanlara maledilemez soyleminden gina gelmesi

entry20 galeri0
    14.
  1. tekrar edelim, burda insan aklının çıkarımı olarak yanlış kabul edilen şeylerin dayanağı bizzat dinler ve onların resmi kitaplarıysa bu dine ve onun kurallarını belirleyen kutsal kitaplara inandığını söyleyen insanlara bu kayıtsız şartsız biatın yanlış olduğu söylenmesine rağmen hala ısrar ediliyorsa, bu çelişkide olan tüm müslümanlara maledilir yapılan yanlışlar (veya hıristiyanlar, veya yahudiler konumuz müslümanlar olduğu için orjini öyle alıyorum, sonra çıkıp demesin kimse müslüman düşmanı diye). yalnızca biri bu kitapda yazılanları katı biçimde uygulamaya koyabilecek gözü karalığa (diğer bir deyişle cesarete) sahiptir, diğerleri ise buna sahip olmasa bile bu kutsal kitapların söylediği ilkeleri içten içe benimsediği için pasif içici gibi, pasif kindardır, olmasa bile bu potansiyele sahiptir. bunu sokaklarda pekala görebiliriz aslında, kahvedeki mehmet emmi'nin gavur düşmanlığı, milli maçta sarı kart yediğimizde hakeme müslüman düşmanı kafir damgası yapıştırmamız, 11 eylül'den sonra avrupa ve amerika'nın en ılımlı insanının bile müslümanlara uzaylı muamelesi yapması gibi.

    artık gözünü kan bürümüşler için zaten yapılacak birşey yoktur, ama sokaktaki insanın bu pasif kin besleyen ve cehaletin de etkisiyle bu tehlikeli oyuna alet olup bi an da eşik noktasını aşıp gözünü kan bürümemesinin mücadelesidir burada yapılan. insanlar mantığıyla hareket edecek seviyeye ulaştıklarından sonra bir yaratıcıya inanıp inanmamak onların kişisel iradesidir. mücadele bunları kurallar bütünü haline getirip birileri tarafından kullanılmasınadır, yasalaştırılmasınadır, kanun hükmünde kararnameleredir, çünkü bu kullananlar kendi çıkarları adına sınıfsal, fiziksel veya zihinsel hiçbir farkı olmayan insanları birbirine kırdırtmak, kendi yarattığı gücün hakim güç olmasını istemekten başka birşey yapmazlar. (bkz: güç istenci)

    burda şunu kabul etmek gerekir. 1500 yıl önce bütün bu yaşananlar doğal kabul ediliyordu. daha doğrusu o zamanki insanın cehaleti o kadar üst düzeye ulaşmıştı ki bir dinin başka bir dini tahakküm altına almaya çalışması ve bu yolda oluk oluk kan akıtmak inananlar için hak yolunda atılan büyük bir adımdı (bu histeri sonraları modern milliyetçilikle de nüksetmiştir bir dipnot). ancak iki taraf da ne zaman dinlerin bu dinleri kullanan ruhban sınıflarının çıkarına olmaktan başka bir işe yaramadığını gark etti, işte o zaman hristiyanlık da ve bikaç yüzyıl sonra islamiyet de gerilemeye başladı. ta ki burjuva sınıfının, daha önce savaşın sancaktırlığını yapan sınıfın bu sömürüden çıkar elde edebileceğini keşfetmesine kadar. o noktadan sonra dinler arap saçına döndü, herkes kendine bir türkü tutturdu gidiyor.

    mezhepler ve gerçek islam meselesine dönersek, empati kurarak kendi üzerimden örneklendirmeye çalışayım bunu. reklama sokacaz gibi algılanacak belki de, neyse.. ben komünizm ve anarşizm'i araştıran ve fikir olarak bu iki ideolojiye yakın olan biriyim, bunu da söylemekten zerre çekinmem. komünizm'in fraksiyonlarını ele alalım. marks ve engels adlı iki filozof amcamız mantıksal çözümlemeler ile bilimsel sosyalizm diye birşey ortaya atmışlar. nedir bu bilimsel sosyalizm? sınıfsız bir topluma nasıl ulaşılacağı konusunda marks ve engels'in yarattığı ve ona şekil verdiği bir çeşit ideoloji. şimdi bu ideoloji ve bu ideolojinin temel hatlarının verildiği kapital'e kayıtsız şartsız biat edenler, orada yazılanları direk doğru kabul edip sorgulayarak kendileri doğruya ulaşmayan kişiler en başta marks tarafından manifestoda gerici sosyalist, diğer bir deyişle sosyalist yobaz olarak kabul edilmiş kişilerdir mesela. gene marks'ın bilimsel sosyalizm'inin pratikte nasıl olması gerektiğini ele alan lenin'in makrsist-leninist ideolojisine de aynı şekilde kayıtsız şartsız biat da bir çeşit yobazlıktır. bu arada bir not koyalım, burdan da şu çıkartılmasın sakın; sosyal demokrat usulü kapitalizmle barış içinde mücadele etmek, onları barış yoluyla yıkmak gibi oportunist bi düşüncede filan değilim, her türlü bilginin sorgulanması gerekliliğinden dem vuruyorum yalnızca.

    şu an ise sol makrsist-leninizm'den troçkizm'e, sosyal demokratlıktan hıristiyan sosyalizmi'ne, stalinizm'dem anarko komünizm'e ve hatta anarşizmi de ele alırsak anarko-komünizm, bireysel anarşizm, anarko-kapitalizm, yıkıcı anarşizm, hıristiyan anarşizmi, anarko-primitizm gibi zilyon fraksiyona ayrılmıştır. tıpkı dinlerdeki mezhepler gibi. peki bu sol fraksiyonlardan hangisi doğrudur? gerçek sol hangisi? hangisinin doğru olduğuna mantık yoluyla, tartışmalarla, sunulan argümanlar ve sorgulamacı bir anlayışla varılabilir ancak. bu doğru çoğunluğun veya azınlığın doğrusu da olabilir, bir bakıma özneldir de aslına bakılırsa (tıpkı dinler ve onları algılayış biçimimiz gibi). ancak tüm ideolojilerin dinlerden en temel farkı burada ortaya çıkar, ideolojiler kendilerini bir kutsal güce dayandırmadıkları için sorgulanabilmektedirler, bu ideolojiyi oluşturan en temel kitaplar bile eleştri bombardımanına uğrayabilir, bir kısım elbet ki buna itiraz edecek, bunu kabul edemeyecektir gene ancak işin içine mantık girdiği için hoşuna gitse de, gitmese de buna pek ses çıkartamaz, daha doğrusu bu eleştrileri ancak aynı düzeydeki argümanlarla, kaynaklarla, pratik tecrübesiyle, mantıksal çıkarımlarla bertaraf edebilir, öbür türlüsü o sürekli bahsettiğimiz ad hominem olur, duymak işine gelmediği için belaltından saldırmak, arkadan hançerlemek olur, bürütüslük olur.

    ideolojilerin temeli felsefeler gibi tıpkı. gene marks'tan örnekleyelim, kendinden bir önceki kuşak efsane filozofu hegel'in diyalektiğini alıp da ''hocam sen bişey bulmuşsun ama, bunu başka tarafından anlamışsın be'' diyerek onun diyalektiğini çürütüp gene aynı hamurdan diyalektik materyalizmi çıkartmıştır. mesela aynı dönemde marks'tan habersiz dietzgen de marks'la aynı sonuca varmıştır, burdan da aklın yolu bir sözünü pekiştirebiliriz pekala.

    ideolojik, bilimsel ve felsefi akımlarda gerçeğe ulaşmak tartışmalarla, kafa yormalarla yani en özetle sorgulamayla, düşünceleri veya ortaya atılan istatistiki verileri nicel ve nitel eleklerden geçirmeyle sağlanır. ancak tıpkı ideolojilerle ve feslefeyle çok benzerlikler gösteren dinlerin onlardan çok temel ve bir o kadar da keskin bir kırılma noktası vardır, sorgulamaya değil biata dayanması. gerçi buna rağmen sorgulayarak mezheplere ayrılmıştır dinler, ancak bu sorgulama da ne kadar mantıklı olursa olsun inanılan kutsal kitap'ın farklı yorumlanmasıyla oluşmuştur ancak. sonuç olarak ortada kesin ve keskin hükümler ve bu hükümlerin dayandığı kutsal bir güç vadır, siz ne kadar bunu farklı yorumlayın belli bir eşik sınırının üstüne çıkamazsınız. siz muhammed'e veya kuran'a marks'ın hegel'e dediği gibi ''ya hocam sen bişey yapmışsın eyvallah da, yanlış olmuş bu be'' diyebilir misiniz? diyemezsiniz çünkü muhammed onu direkt allah'a bağlamıştır, bunu dediğiniz zaman direk inandığınız din sizin allah'a şirk koştuğunuzu bildirir. ancak muhammed'in sözleri ve onun yazdığı (gökten indirilme tartışmalarına girmiyorum) kitaptaki ayetleri farklı yorumlayabilirsiniz. ''hocam sen bunu böyle demişsin ama birileri başka tarafından algıladı'' dan öteye geçemezsiniz.

    özetle, sözlükte eurasian'dı sanırım sürekli ağzından düşürmeyen bunu; din bir dogmadır, istemeyen inanmaz. gerçek islam'ın hangisi olduğunu yalnızca allah bilir islamiyet'e göre, bu konuda hemfikirim. buna rağmen yorum farkıyla mezhepler doğmuştur ama ötesine geçemezsiniz, ve dini yani bir dogmayı mantıkla açıklamaya çalışmak, gerçek islam'ı arama çabasını mantıksal esaslarla yapmaya çalışmak en başta dinle bir çelişki içinde olmaktır. bu yazılara kayıtsız şartsız biat etmek ise insanı köleleştirmeye götürür. işte bu yüzden kayıtsız şartsız biat edenler ne kadar başka müslümanların yaptıklarını yanlış kabul etseler de özünde aynı inancı paylaştıklarından aynı kefeye konurlar, bu kaçınılmazdır. sorgulayacağım diyerek gerçek islamı yorumlamaya çalışanlar ise -bana göre- arada kalmışlardır, mantıkla dogmanın arasında sıkışmıştır bu kişiler. gerçek islam hem çok nettir, kuran'da yazar hem de muğlaktır çünkü yalnız allah bilir. böyle bir çelişki ise insan zihnini gereksiz yere meşgul eden bir sorundan ötesi değildir.
    1 ...
  2. 13.
  3. zoraki tanım, evet gelmiştir hatta mecburiyettir.
    öncelikle wikipedia'ya selam eder, arkadaşın gözlerinden öperim. ama anlamamış beni yine, gerçek islam dedim. islam'ın siyasi yönünü demedim, islam'ın yaşayışa, kültüre, topluma olan etkisinden dem vurdum. antitez olarak sunulan argümanlar iran islam cumhuriyeti'nin yasama-yargı maddelerini sıralamış arkadaş.
    aslında demek istediği, sürekli vurguladığı bir "dini lider" kavramı var. kısaca islam'daki halife kavramına gönderme yapmak istiyor. ama hala şu gerçek islam'dan bahsetmemişsin. bak ama ben sana iran'dan biraz bahsedeyim sen ona göre bir yorum yapabilirsin.

    şimdi iran'dan bahsediyoruz. zorla islam'ı kabul etmiş bir tarihten, iran tarihinden... iran tarihini de birazcık incelersen Sünni toplumlara bir tepki oluşturmak amacıyla oluşan bir Şii toplumuna rastlarsın. mezhepçilik üst seviyededir ve bağnaz bir anlayışa sahiptirler. kendi mezheplerini ve kendi yorumlarını gerçek islam'ın önünde tutarlar bu yüzden. Şii olmayan bir müslümanı müslüman saymayacak kadar ilerlemiştir bu bağnazlık hatta. küfrünü açıklamamış bir kafire bile "kafir" demekten inananları çekindiren bir din, gerçek islam, nasıl oluyor da iran'da yaşanan islam'la aynı olabiliyor?

    iki, iran'da ali sevgisi meşhurdur. ama ali'yi severken hz.ebubekir'i hz.ömer'i düşman görür şii. şii'yi ayakta tutan ali sevgisi olduğu kadar ebubekir-ömer düşmanlığıdır.

    ya da bunların hiçbir önemi yok, bir sünni olarak bana göre şia'nın daha çok yanlışı var. benim anlatmak istediğim farklılıklardı. sünni ve şia arasında uygulama farklılığıydı.

    hemen wikipedia'ya bakıyoruz, farklılıklar için :

    --spoiler--
    Şiiler, Muhammed'den sonra hilafet'in Ali ve soyuna ait olduğunu savunur ve sünnilerin meşru ve dince makbul kabul ettikleri ilk üç halife (Ebu Bekir, Ömer ve Osman'ın) hilafeti Ali'den gasp ettiklerine inanırlar. Yezid'in babası Muaviye konusunda ise bir ayrılık vardır. Şiiler Yezid hakkındaki görüşlerin benzerini Ali'nin hilafetine karşı çıktığı için Muaviye için de sürdürürler ancak Sünniler Muaviye'nin bir "ictihad" yaptığını ve görüşünde yanılsa bile vahiy katibi ve Peygamberin sahabesinden olduğu gerekçesiyle hakkında kötü ifadede bulunmaktan kaçınırlar. şiiler ise peygamberin sahabesinden olmasının daha sonra yaptığı çirkinlikleri örtemeyeceğini anlatmaktadırlar.
    --spoiler--

    --spoiler--
    Şiiler'e göre Sunnilikte iktidar siyasi bir meseledir. Peygamberi bile ilgilendirse dahi bir soy meselesi olarak değil, ümmetin kendi içinde istişare ile çözeceği bir konu olarak görülür ve genellikle "devlet başkanına itaat" kültürü hakimdir. Şiilerde ise iktidar inanç meselesidir ve meşru siyasi lider aynı zamanda ruhani liderliği de elinde bulunduran Ali ve soyundan gelen imamlara aittir. Caferi şiasında kıyamete kadar gizli kalan Mehdi dahil 12 imamın günahsız olduğuna, "vahiy alma" hariç, "günahsızlık" ve benzeri konularda peygambere benzediğine inanılır.
    --spoiler--

    --spoiler--

    Muta nikahının (belirli bir süreyle sınırlandırılmış evlilik) sünnilerin kabulünün aksine dinen uygun (caiz) olduğuna inanırlar. Şiilere göre bunun peygamber zamanında yapılması uygun görülmüş, Kur'an-ı Kerim'de de onaylanmıştır. Anadolu da Türk şiilerinde de bu nikah vardır. Ancak Zaza ve Kürt şiilerinde bu uygulama yoktur.
    --spoiler--

    sırf senin hatrın için wikipedia'dan alıntı yaptım bak! sırf ad hominem yapma diye.

    sonuç olarak,
    iki taraf da kendine islam'ın gerçek sahibi biziz! derler, sorarsanız. ama insanların kalkıp iran'daki dini lider otoritesini örnek göstererek iran'daki islam gerçek islamdır! yaklaşımı çok mantıksızdır ve hatta bilinçli yapılmış bir komplodur. türkiye'de yaşanan insanların blinçaltına empoze edilen ,recm-şeriat-türban üçlüsüyle hatırlanan iran! devletinde yaşanan dini gerçek islam diye adlandırmak, kalleşçe ve alçakça bakın islam'ın gerçek yüzü bu! demeye getirtmektir lafı. gerçek islam ki bunu yalnız allahu teala bilir, senin ne haddine gerçek islam'ı tanımlamak. boşuna uğraşma dedim sana, anlamıyorsun işte.
    3 ...
  4. 12.
  5. birşeyin islam'a maledilebilmesi için o şeyin bizzat Kur'an-ı Kerim'de ya da Sünnette yer alması gerekir,aksi taktirde islam'a atfedilerek yapılan icraatların her biri birer karalama kampanyası malzemesi olma adayıdır.

    Nasıl ki bir öğretmenin öğrencisini dövmesi tüm öğretmenlere maledilemez,nasıl ki malzemeden çalan bir müteahhitin bu kötü davranışı tüm inşaat sektörüne maledilemez,bir insanın Müslümanlığına atıfta bulunularak o insanı eleştirmek saçma olsa gerektir.
    1 ...
  6. 11.
  7. çok gerçek bir geliştir. diyorum ki, müslümanlığa mâl etmeyin, bana mal edin artık. değişik olur hem.
    3 ...
  8. 10.
  9. wikipedia'nın objektifliği oraya yazılan yazıda sözlük formatı gibi işkembe-i kübradan sallamanın bir hükmü olmaması, kaynak gösterme mecburiyetidir. elbette bu konuda tek değildir, ancak herkese açık olması ile güvenilirliğe en yakın kaynaklardandır. kalkıp da yazılanların değiştirilememesi ve mutlak doğruluğu gibi bir hükmü yoktur. bu birincisiydi.

    örnek maide suresiydi, ikinci alıntı konuyla ilgili kişisel görüşümdü. ancak anlayamamışız galiba bunu ya da burda anlamamakdan da ötesi, işine geleni gene işine geldiği gibi yorumlama kabiliyeti ortaya çıkıyor. bu ikincisi.

    iran'ın yönetimine bir bakalım;

    iran'ın en tepesindeki adam dini lider olarak tanımlanıyor, yani şeyhülislam. şeyhülislam ahmedinecad'ın bile üstündeki bir mevkide. bakalım bu kişinin yetkilerine bi hele;

    --alıntı--
    iran dini lideri iran islam Cumhuriyeti'nin genel politikalarının tanımlanmasından ve denetiminden sorumludur. [72]Dini lider, silahlı kuvvetlerin Başkomutanıdır, askeri istihbaratı ve güvenlik operasyonlarını kontrol eder ve savaş açmada veya barış kabul etmede tek yetkilidir.[72] Yargının, devlet radyo ve televizyonunun, emniyet genel müdürlüğünün, silahlı kuvvetlerin baş yöneticileri ve 12 üyeli ''Anayasa Koruma Konseyi''nin 6 üyesi Dini Lider tarafından atanır.
    --alıntı--

    gene vikipedi, ah şu vikipedi, kafirlerin sitesi vallahi.

    dini lider tarafından atanan ''şeriat anayasası''nı korumakla görevli anayasa koruma konseyi. bakalım bakalım;

    --alıntı--
    Anayasa Koruma Konseyi altı tanesi Dini Lider tarafından atanan oniki üyeden oluşmaktadır. Diğerleri iran Yargı'sı tarafından aday gösterilen hukukçular arasından iran Meclisi tarafından seçilmektedir.[83][75]Konsey anayasayı yorumlar ve Meclis kararlarını iptal edebilir. Eğer bir yasa anayasa veya Şeriat ile uyumlu değilse Meclis'e düzeltilmesi için tekrar geri gönderilmektedir.[75]
    --alıntı--

    yagı sistemine bakalım;

    --alıntı--
    Dini Lider, sırayla Üst Mahkeme ve Başsavcı'yı atayan Yargı Sistemi Başkanı atar. [74] Sulh ve ceza konuları ile ilgilenen mahkemeleri de içine alan çeşitli tipte mahkemeler ve ulusal güvenlik gibi önemli güvenlik konularına bakan ''devrim mahkemeler'' de vardır. Devrim mahkemelerinin kararları kesindir ve temyiz edilemez.[74]Özel Din Adamları Yargılama Mahkemesi, dinle ilgili konulara baktığı gibi, din adamları tarafından işlendiği öne sürülen suçlara bakar. Normal yargı işleyişinin dışında çalışır ve sadece Dini Lider'e karşı sorumludur. Mahkemelerinin kararları kesindir ve temyiz edilemez.[74]
    --alıntı--

    iran'daki din adamlarını yargılayan sistem bizdeki ve diğer dünya ülkeleri (başta amerika olmak üzere) nin askeri mahkemeler sistemine benziyor dikkat edilirse, yani sen bir bok yersen bunu halk değil senin kendi yarattığın hukukun yargılar. neden? çünkü sen din adamısın, sadrazamın sol erbeziyle yakın ilişki içindesin de ondan. islam devrimi'ni korumakla yükümlü mahkemeler de sıkıyönetim mahkemeleri veya cumhuriyet yönetiminin ilk yıllarındaki istiklal mahkemeleriyle son derece benzeşiyor.

    haliyle iran'da atılan her adım, yapılan her icraat, görülen her dava islamiyet'e uygunluk bakımından islam ve kuran konusunda kılı kırk yaracak bilgiye sahip kişiler tarafından denetleniyor, akla ve mantığa değil, kuran'a uygunluğuna göre karar alınıyor. hadi ben bilmiyorum diyelim, bu adamların bilmediğini ima etmek en hafif tabiriyle alzheimer belirtisidir, zora gelince küfüre dayanmak yerine en yakın hastaneye başvurunuz bi zahmet şekerler.

    şimdi, ortada babalar gibi bir şeriat var. bu şeriat nerden çıktı peki? kuran'ın içinden. şeriat ile diğer bir deyişle kuran ile yönetilen bir ülkeyse iran (ki öyle) hangi islamiyet doğru peki ulan güzel kardeşim diye sormak gerekir.

    tekrar ediyorum, onların yaptıkları dine gayet uygundur. burda bir çelişki var demiyorum. sorun islamiyet'in de diğer dinler gibi insanoğlunun fikri gelişmesiyle birlikte geri kalmasıdır. dinin dogmalar üstüne kurulu olması ama insanın bu dogmaları yıkıp ilerlemesiyle alakalıdır. haliyle insanoğlunu bu kadar ilerlemişken 1500 yıl öncesinin kurallarıyla yönetmeye kalkarsanız bu o kuralların kaynak kitabı ve ideolojisi için doğru ancak günümüz beşer seviyesine göre akıl dışıdır.

    bazı şeyler anlatmakla anlaşılmaz, çünkü anlatımlar kanıtlarla desteklenmezse soyutlaşır, hayalin yarattığı sahte bir dünya'dan başka birşey olmaz bu. sonuç olarak bu gına gelen arkadaşlar ağlasa da, zırlasa da bir şey değişmez, çünkü ortada yaklaşık 1500 sene önce yazılmış bir kitap ve 1500 senede sistemler yıkıp, sistemler kuracak kadar, uzaya çıkacak, yaşadığı dünya'yı keşfetmeye başlayacak, aristo felsefesini itin götüne sokacak kadar gelişmiş bir insanoğlu soyundan kişiler var. maide örneğini bu yüzden verdim. usama bin laden ikiz kulelere uçak sokarken bu yaptığı dine göre doğru ancak mantığa göre yanlıştır. bunu yanlış bulan müslümanlar da mantığına göre hareket eden ama hala dinin etkisinden çıkamamış insanlardır. onlar kendilerini inanan kabul ettikçe usama bin laden'den bir farkı yoktur, ikisi de müslümandır çünkü.

    ek/düz: apostrof hataları düzeltildi.
    4 ...
  10. 9.
  11. basbaya da maledilebilir müslümanlara, kendini müslüman addeden birinin yaptığı bir kötülük müslümanlara mal edilebilir. bakın müslümanlara diyorum, ama islamiyet'e mal edilemez. bizim/çoğu arkadaşın karşı çıktığı durum aslında budur.

    ayrıca benim kitabımda zilyon tane ofsayt varmış, örnek vere vere kendi yazdıklarını referans gösteriyor insanlar. sonra nerden yapmış bu çıkarımı bilmiyorum ama iran'da yaşanan islam gerçek islammış. lan islam'ı ne biliyorsun ki sen, gerçek islam'ın iran'da uygulandığını zannediyorsun ve savunuyorsun. daha ayetlerin nasıl okunacağı nasıl tefsir edileceğini bilmiyorsun kalkmış gerçek islam'ı anlatıyor bana hırbo.

    ama yüzbin kere anlatsak da yine anlamaz. illa wikipedia'da yazması lazım ki bazıları inanabilsin. çok objektif ya, insan eli değmemiş gibi sanki. sen onun bunun müslümanlığını sorgulayacağına insanlık adına ne yaptın onu söyle? boş boş konuşmaktan başka birşey bilmiyorsun küçük. haydi yoluna!
    5 ...
  12. 8.
  13. aşağıdaki konuşmalara sebep olabilecek hadisedir.

    - anne gınam geldi.
    * kaç defa söyledim sana evden çıkmadan gınanı sözlüğe yaz diye.
    - ama anne geldi işte yaaa.
    * sus. nerden bulacağız şimdi içindeki gınayı kusacağın masum ve dindar bir müslümanı!!!
    2 ...
  14. 7.
  15. aslı, işine/düşüncesine geldiğinde genelleme, gelmediğinde "örnek" olarak adlandırılanlar listesinden sıkılmak olan gidiş geliş olayı. örneklerin sayısının artması 30 milyon bilmem ne, %99'u müslüman, 2 milyar falan filanlar da pek önemli değildir. istatistik vermek objektif bakabilen birinin yetkisindedir. bu yöntemle her fikri kısa ya da uzun süre yaşatıcısının eylemleri üzerinden, fraksiyonların çeşitliliğinden, titr sahiplerinin stilinden, avamın davranışlarından yolla bir kalıba oturtabiliriz. vicdansız ve şuursuzsak küçük örneklerle herkesi suçlu kılabiliriz.

    bugün içinde bulunulan rejime 17 aylık bebeklere tecavüz ettirecek ortamı sağladığı için, pezevenk, orospu, orospu çocuğu sayısını artırdığı için, talan, yağma, katliam, tecavüz geçmişi olduğu için ne demeli? münferit-geneli etkilemeyecek miktarda örnekler mesabesine indirgeyip masumiyet yüklemeliyiz değil mi?

    mal etmenin sağlaması her halükarda bu şekilde yapılacaktır. elindeki gözleri kamaştıran aynayı çevirdiğinde gördüğünü beğenmeyebilirsin. o yüzden gına'n öyle her yerde gelmesin.
    4 ...
  16. 6.
  17. şeriat gelmeyince malum kitleye mensup imansız bireylerin uydurdukları saçmalıklarla inananlara gına getirmeye çalışması hadisesidir. islam hakkında bir kuş kadar bilgisi olmayan veya okuduğunu anlamaktan aciz kişilerin zırvalamasına vesile olan hadisedir.
    1 ...
  18. 5.
  19. maide 51;

    --alıntı--
    Ey iman edenler, yahudilerle hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, birbirlerinin dostlarıdırlar. içinizden her kim onlara yardaklık ederse, muhakkak o da onlardandır. Allah ise zulmedenleri doğru yola çıkarmaz.
    --alıntı--

    bu konuyla da ilgili daha önce flörtün zina olması başlığına yazdığım bir yazının son kısmı;

    --alıntı--
    bazı gerçekleri derinlemesine araştırarak öğrenmek haliyle çok zor ve sağolsun devletimizin sorgulamaya dayalı değil koyunlaştırmaya dayalı eğitimi yüzünden kıçını kaldırıp araştıran da çok az. bu noktada hükümet ve onun eline geçen devlet aygıtları bunları yüzümüze tokat gibi çarpıyor, biz kıçımızı kaldırıp soğuk bir duş yapmaya üşendiğimizden o bir kova suyu getirip bizzat kendi eliyle boca ediyor kafamızdan aşağıya. gerçek islam budur arkadaşlar, şu an türkiye'de uygulanan değil iran'da uygulanan islam gerçek islam, akp'nin bize tanıştırdığıdır islam'ın gerçek yüzü, yalnızca biz ''aa bak ne kaka, zayten işlam ayşlıynda öyle deyil aybi'' diyerek zihinsel mastürbasyon yapıyoruz, kendimizi kandırıyoruz. hazır diyorum ayılanlarımız varsa kalksak, şu kirli sakalı bi kessek, bi yüzümüz, gözümüz açılsa, ha nasıl olur? haydi hayırlı traşlar...
    --alıntı--

    sonuç olarak, islamiyet buyken ben müslümanım yani islamiyet dinine inanan birisiyim diyen herkese yapılan yanlışlar pekala maledilir. en başta kitabınızın zilyon adet ofsaytı var canlar, siz bu ofsaytlara inanmıyorsanız, islamiyet bu değildir diyorsanız hala, gene aynı kitap ve onun yazarı peygamberiniz sizi müslüman yerine koymuyor zaten. ya bu yanlışlara körü körüne inanın, en azından tutarlı olun ya da, ya dasını anlayın artık. tüm bunlara rağmen daha neden bahsediyorsunuz cemaat-i beşer?
    4 ...
  20. 4.
  21. Akıllara içinde 99 suçlu 1 suçsuz yolcuyu taşıyan geminin batırılması gerekir mi sorusunu hatırlatan düşünce. Sayısı çok mu önemli ben bunu hiç bir zaman anlayamadım. Ben müslümanım, hiç kimseyi öldürmedim, kimseyi taşlamadım, kimseyi yakmadım, kimseyi dolandırmadım, kimseye tecavüz etmedim, hatta bunları fikir olarak kafamda hiç bulundurmadım. Bre cahil sen beni nasıl böyle olmakla itham edersin. sadece Benim bu topluluk içinde bu şekilde "temiz" kalmış olmamam bu topluluğun kimliğini mi zedeler yoksa birebir o topluluğu mu zedeler. Sen bir kimliğe nasıl yakıştırma yapabilirsin. Benim ülkeme gelen turistlere, barış yanlısı sanatçılara birileri tarafından tecavüz ediliyor. Bunlar batıdan bakılınca türk kimliği altında yargılanıyor ve imaj olarak herkes bu şekilde sanılıyor. Bre kafasız sen yapmadığın tecavüz eylemini de kabul ediyor musun aynı vicdani yargı mekanizmanla?
    1 ...
  22. 3.
  23. 2.
  24. bir kişinin yaptığı tüm topluma maledilemez denerek karşı çıkılıyor ama sorun da o sayıda be güzel kardeşim. ne biri, ne on biri, ne bin biri.. hayır cidden diyorsan "bunları yapanlar azınlıktır" diyecek laf kalmıyor o zaman. adamlar atom bombası bile patlatsalar bunlar hala "münferit" demeye devam edecek demek ki.

    daha ayrıntılısı için (bkz: turban takmayi reddeden genc kizin oldurulmesi/#3596913)
    4 ...
  25. 1.
  26. dawkins bu durumu kuzey yayınlarından çevrisi çıkan güzelim kitabında anlatıyor. okuyabilirsiniz bolca.
    2 ...