murathan mungan

entry481 galeri11
    31.
  1. çelişkilerin/in farkında olarak yaşamak! ne denli güç bir şey bu. ilk zamanlar insanı gönendiren, aklını okşayan bu bilinç, bu farkında olma durumu, bir zaman sonra kişiyi kendine hırpalatıyor, kendiyle yüzyüze bırakıyor. sürekli yüzyüze. ikilemlerin farkında olarak yaşamak. ikilemleriyle birlikte yaşamak. belki dürüst, birebir, ama mutsuz yaşama biçimlerinden biri(mutsuz zekalar)algıladıklarının cehennemini yaşayanlar...diyen, kelimelerle oynamayı sanat haline getirebilen, kurguda ve hayal gücünde aşmış, takdir edilesi, eli öpülesi, saygı duyulası sanat insanı.
    2 ...
  2. 30.
  3. 29.
  4. CUDANA _ Dokuzuncu Lanet

    soyunun ugradigi bütün felaketlere
    yas tutacak kadar uzun olsun ömrün
    insan kalbinin bütün afetlerini yasayasin
    sonsuza dek uyku haram olsun nankör gözlerine
    dostlarinin ihaneti, sevdiklerinin nefreti,
    arkadaslarinin kallesligi
    hayatinin zenginligi olsun
    arafta kalsin ruhun ve bedenin
    ölümün kuytusunda kalmis gölgeni
    yeryüzünün ve gökyüzünün
    bütün kötülükleri kusatsin
    o kadar uzun yasa
    o kadar uzun yasa ki
    görmedigin zulüm, çekmedigin kahir
    duymadigin aci, ugramadigin bela kalmasin
    o kadar uzun yasa
    o kadar uzun yasa kiyüregin duyabilecegi bütün acilari
    gözün görebilecegi bütün zulümleri
    aklin hayal edebilecegi bütün iskenceleri
    duyasin, göresin, bilesin!
    o kadar uzun yasa
    o kadar uzun yasa ki
    bütün sevdiklerinin ölümlerini görsün gözlerin
    bütün yakinlarinin yikimlarina yansin yüregin
    o kadar uzun yasa
    o kadar uzun yasa ki
    ölüm senin için en büyük mutluluk olsun
    o kadar uzun yasa ki
    o kadar!

    Murathan Mungan
    5 ...
  5. 28.
  6. 27.
  7. 26.
  8. 25.
  9. 'üç aynalı 40 oda' 3 tane birbirinden ilginç öyküden oluşan, sıkılmadan okuyacağınız, tahminimce yazar hakkında da ip uçları veren, tavsiye edebileceğim değişik bir kitaptır.
    2 ...
  10. 24.
  11. OMAYRA

    Cevabı ömür süren bir soru bıraktım sana
    Mendili kan kokan sevgili arkadaşım
    Usta bakışların keşfettiği rahatlıkla arkama yaslandım
    elimde şah mat yüzüğümde tek taş siyanür
    adınla bulanan bir aşkın, bir maceranın
    macerasında
    yolun sonunu söylüyordu
    günahkâr iki melek olan sağdıçlarım

    Al birkaç bulutlu sözcük
    atlasını sırtında taşıyan çalınmış bir zaman
    mekik, taflan, kar kesatı bir iklim
    aşk mı, macera mı dersin bu uzun seferberlik
    bu ilişkinin topografyasını
    mezhepler tarihinden bulup çıkardım
    adanan boynunda o gümüş zincir
    bilmiyorsun arması sallanıyor ucunda
    işte yazgının kara zırhlısı!
    Kork! kutsal kitaplardaki kadar kork!
    Çünkü hiçtir bütün duygular
    Korkunun verimi yanında

    Benim ruhum nehirler kadar derin!
    Kızıl kısraklar gibi üstümden geçeceksin!

    Arı bir sessizlik duruyor
    şiddetimizin armaları arasındaki uzaklıkta
    gövdenin demir çekirdeği
    kalkan teninin altında
    sana okunaksız bana saydam giz
    içindeki uğultunun izini sürüyorum
    bir açıklığa taşıyorum ele vermez yerlerini
    harabeler diriliyor
    heykeller tamamlanıyor
    kendi kehanetinden büyülenmiş gözlerimin önünde
    başka çağlara gidip geliyoruz
    aşk tanrısı için
    seviştiğimiz ve uyuduğumuz sahillerde
    aşkın kaplan ve yılan düğümüyle

    Öpüyorum seni boynundaki yaradan
    iniyorum kaynağına
    aydınlanmamış yanların ışığa çıkıyor
    dokunuşlarımın parıltısında
    düğümlü mendilin, gümüş zincirin
    sımsıkı mühürlendiğin bütün kilitler
    çözülüyor avuçlarımda

    Tılsım tamamlanıyor
    ortaçağ kentlerinden geçiyoruz dönüşte
    indiğim kaynakların mezhep değiştiriyor
    zamanın ve uzamın kilitlendiği kara kutuda benim kelimelerim
    tılsım tamamlanıyor
    dudaklarımdan sızan erkek sütünün kara büyüsüyle
    sevgilim oluyorsun
    uyuyor ve yıkanıyoruz ay ışığında
    bakıyorum güneş iniyor yüzünün alacakaranlığına

    Adın yoktu tanıştığımızda
    eksiğini de duymadık
    bazen bir rüzgârı, bazen birkaç zeytini
    adının yerine kullandık

    Adın yoktu tanıştığımızda
    sonra da olmadı
    çünkü başka biri oldun zamanla

    Şimdi adın var
    şimdi ruhumun sislere sarılı derinlikleri
    yükseliyor ve tehdit ediyor
    kıstırılmış varlığımın bütün cephelerini
    yüzümün pususunda geziyor
    sularda bilenmiş bıçaklar
    uyandırılmış acılarım, bulanmış sarnıcım
    etimle ruhum arasında çelişen ilke
    geri döndü bana
    kendi ellerimle kurduğum kara büyüden
    içimdeki tarih bitti
    siliyorum bir aşkı var eden her ayrıntıdaki parmak izlerini
    ve şimdi adın var
    ve şimdi
    ikimizin vaktinde
    intikam saati geldi

    Omayra, bu adı verdim sana
    ve mevsimleri bütün anlamlarıyla
    iki çakılına bir deniz vereyim
    hayallerine mavi buğday
    dokuz yaşamın olsun tek tek öldüreyim
    esmer ve çırılçıplak bir gecede
    bütün düşmanların gelecek
    koynumdaki cenazene

    Seni saran efsane çürüyüp toprağa karışırken
    kucağımda başın
    gümüş bir tarakla tarayacağım saçlarını
    kendi enkazımın üstünde
    kurtlar, çakallar gibi uluyarak ağlayacağım acıdan
    öldürerek yaşatacağım seni kendimde

    Ocağın parıltısıyla aydınlanan yüzün
    gücünden habersiz sakin gülüşün
    kamçılıyor içimdeki bütün köleleri
    ben ki hileli bir oyun,
    birkaç kırık zar
    ve kara muskalı tılsımlarla
    almışken seni kaderinden, kıyasıya bağlamışken kendime
    asıl sen tutsak etmişsin beni
    dünyaya kapalı kapıların ardındaki
    içi boş sessizliğine

    sığlığın, sevgisizliğin
    o sonsuz kendiliğindenliğin
    dünyanın sana değmeyen yerleri
    nasıl da çekici yapıyor seni
    o kadar bağlandım ki
    tutkusuz bedenine
    ya öldüreceğim seni
    ya tunç çağından heykeller indireceğim dökümüne

    Sayıklayan bir ağaç gibiyim Omayra
    uğultusu geliyor ta derinden
    gövdemin geçtiği masalların
    içimdeki deprem ayakta tutuyor beni
    geri dönüp vuruyor çalınmış zaman
    bak sana korkaklığımı veriyorum
    var olmanın bütün varoşlarından
    ben yenildim, işte silahlarım
    tılsım tamamlandı
    sonuna geldim çizgilerini sildiğim
    bir büyük haritanın
    aşkım ölümün sınırında Omayra
    olduğun yerde kal kımıldama!
    murathan mungan
    2 ...
  12. 23.
  13. 22.
  14. antik kent gibi güzel bir şiire imza atmış kişilik...

    mutlu günlerimizdi...
    deniz tuzu,dövme gül
    yanık tarçın gibiydik
    rüzgarın saçlarımızı taradığı yamaçlarda
    ikimizden bir bayrak
    dalgalanırdı
    birbirine bakan
    tarihin ve otların
    arasında
    adı yoktu yaşadığımız şeyin
    bir boşluk bile değildi bu
    onca boşluğun içinde
    yontulmamış birkaç harf
    taşlar kadar tarihe kefil
    günler gibi düşünülmeden akıp giden
    otların gölgesindeki gece kadar derin
    ay ışığıydı her şeyi sessizce bütünleyen

    bir dönüş biletiyle kırıldı gece
    kırıldı mevsim
    kalakaldık
    birbirine bakan sunaklarda
    zehiri giz olan otlar boyverdi
    kırık heykel parçaları dağılmış ten
    zaman tarihe geri çekildi
    kalıntıları ne kadar ipucuysa bir antik kentin
    o kadar biliyoruz nedenlerini ve sonuçlarını
    ayrılınca adını aşk koyduğumuz o şeyin
    4 ...
  15. 21.
  16. muammanın peşrevinde muallakta dolanan bir garip mungandır kendileri... kırk odalı konağında derya köroğlu ile bir yastıkta kocayasıca....
    5 ...
  17. 20.
  18. Bir zamanlar Türkçe öğretmenimin "Mungan - Mırıldandıklarım" kitabına bakarak: "bu yazar mazar değil, israf sadece israf" cümlesine üzücü bir şekilde özne yaptığı şair.
    4 ...
  19. 19.
  20. Aşkın karanlık metali adlı şiiri ile beni benden almış şair...

    Karanlıkta duruyorum aşk vurmasın yüzüme
    Dokunmasın kimse bana
    Kimse ulaşamasın artik tenimin incinen yerlerine...
    Uyanmasın bir daha etimdeki yaralı hayvan
    Zamanın siyah deltasında çürümek istiyorum
    Biliyorum artik kimse yok kimsesizliğime...

    Biliyorum aşka kimse yok
    Aşkın karanlık metali soğuyor yüreğimin derinliklerinde...
    Aşklarım, arkadaşlarım, dostlarım
    Dağılıp gitti herkes
    içimi sızlatacak kimse kalmadı içimde...
    9 ...
  21. 18.
  22. 17.
  23. sairliginin yaninda ayrica cok iyi bir oyku yazari olup * zamaninda saclarini kirmiziya boyatarak ne kadar renkli bir kisilik oldugunu kanitlamistir...
    2 ...
  24. 16.
  25. kırk oda adlı kitabı hararetle tavsiye edilir. Çok iyi yazar şair ve şarkı sözü yazarıdır. Yazdıkları ile sarsmayı beceren dili çok güzel kullanan kitapla okuyucu arasında tutkulu bir ilişki başlatan edebiyatçımızdır. Şarkı sözleri bile edebiyat eserleridir.
    2 ...
  26. 15.
  27. 1955 doğumludur. Ankara devlet tiyatrolarında dramaturg olarak görev almıştır.ilk tiyatro oyunu Mahmut ile yezida dır.Müşfik Kenterden izlemeye ve dinlemeye alıştığımız Bir garip Orhan Veli adlı eser onundur. Yaklaşık 20 yıl boyunca sahnelenmiştir.Atıf Yılmaz\'ın yönettiği başrolünü Müjde Ar\'ın oynadığı Dağınık Yatak adlı filmin senaryosuda ona aittir. Ayrıca pekçok şiir kitabı da vardır. Yaz da geçer adlı şiir kitabında yer alan Yalnız bir opera şiiri şairin en çok sevilen şiirleri arasındadır

    ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
    yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
    oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
    Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
    imrendiğin, öfkelendiğin
    kızdığın ya da kıskandığın diyelim
    yani yaşamışlık sandığın
    Geçmişim
    dile dökülmeyenin tenhalığında
    kaçırılan bakışlarda
    gündeliğin başıboş ayrıntılarında
    zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
    Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha
    fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.

    Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, ratsgele bir ilişki
    gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan ,
    benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
    Ve hala bilmiyordun sevgilim
    Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
    Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
    Bütün kazananlar gibi
    Terk ettin
    6 ...
  28. 14.
  29. yüksek topuklar kitabı brigdet jones'un günlüğüyle çağrışım yaptırsa da beğendiğim iyi yazanlardan biridir...
    2 ...
  30. 13.
  31. 12.
  32. unutma hakiki erkek, yuzlerce erkekten meydana gelir. zaten bir zaman
    sonra, yuzlerce erkegin sana verdigini, bir erkekten beklemeyecek kadar
    olgunlasmis olacaksin sen de... bir kadinin aradigi o bir tek
    erkek, her zaman icin hayali bir varliktir. hic olmamistir.... her
    erkekte, aradigin erkegin yanlizca bir parcasini bulursun.
    gercek bir kadin icin, gercek bir erkek, allah gibidir, her yerdedir ve hicbir
    yerdedir. ask da budur zaten! baska bir sey degil. aramaktan
    vazgec demiyorum, bulmaktan vazgec
    murathan mungan
    19 ...
  33. 11.
  34. yaa biz, binde bir karsimiza çikan sevgililik,dostluk, arkadaslik firsatlarini ne yapiyoruz?
    aksamüstünün bir saatinde yorgun gövdemiziyaslayip miril miril konusabilecegimiz, omuzumuza
    dolanan bir kolun, basimizi yaslayabilecegimiz bir
    omzun, belimizi kavrayacak bir elin, uzunyollara dayanikli asklarin sahibi karsimiza
    çiktiginda taniyabiliyor muyuz onu, degerini biliyor,biricikligini benzersizligini anlayabiliyor
    muyuz? yoksa hayati sonsuz, firsatlari sayisiz sanip kendimizi hep ileride birgün karsilasacagimizi
    sandigimiz bir baskasina, bir yenisine ertelerken hayat yanimizdan geçip gidiyor mu? karsimiza zamansiz çikmis insanlari yolumuzun disina sürerken birgün
    geri dönüp onu deliler gibi arayacagimizi hiç hesaba katiyor muyuz? hayat her zaman cömert davranmaz bize,tersine cogu kez zalimdir, her zaman ayni firsatlari
    sunmaz, toyluk zamanlarini ödetir. hoyratça kullandigimiz arkadasliklarin, eskitmeden
    yiprattigimiz dostluklarin, savurganca harcadigimiz asklarin hazin hatirasiyla yapayalniz
    kaliriz birgün. bir aksamüstü yanimizda kimse olmaz,ya da olanlar olmasi gerekenler degildir. yildizlarin bizim icin parladigini göremeyen gözlerimiz, güngelir hayatimizdan kayan yildizlarin gömüldügü maziye kilitlenir. kedilerin özel bir anini yakalamak
    gibidir, kendi hayatimizdaki olaganüstü anlari olaganüstü kisileri yakalamak. bazilarinin
    gelecekte sandiklari "birgün" gecmiste kalmistir oysa;hani su karsidan karsiya gecerken,trafik isiklarinda rastladigimiz, omuzumuzun üzerinden söyle bir
    baktigimiz sonra da bosverip "nasil olsa ileride birgün tekrar karsima cikar" dediginizdir.
    oysa o gün bu zalim sehri terketmistir o, bosyere busokaklarda aranirsiniz..."
    murathan mungan
    5 ...
  35. 10.
  36. ailesi tarafından eşcinsel olması sebebiyle reddedilmiştir.
    2 ...
  37. 9.
  38. yeni türkünün şiirlerini sarkılastırdıgı,yanlız opera şiiri ile efsaneleşen yazar.
    3 ...
  39. 8.
  40. (bkz: murathan mungan)
    mırıldandıklarım
    "...
    kirdin mi incittin mi birilerini
    kimleri kazandim, yitirdiklerim kimler.
    kendimi yeniledim mi yazdiklarimda?
    yeniden düsünmeliyim
    dostluklarimi, iliskilerimi
    gözlerim çocukluk fotograflarinda mi kaldi
    yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
    borçlarimi ödedim mi?
    dogru seçtim mi sorularin fiillerini?
    tirnaklarim kesilmis, dislerim firçalanmis, saçlarim taranmis,
    giysilerim ütülü, odam düzenli mi?
    geri verdim mi aldiklarimi:
    asklari, dostluklari, sevgileri, güvenleri, baglari,
    kitaplara, sayfalara, satirlara borcumu ödedim mi?
    yokladim mi duygularimi
    hala sevebiliyor muyum insanlari?
    ovmali gümüsleri, bakirlarimi; cila geçmeli ahsaplarima
    ovmali umutlari
    sakli tutmali gelecek inancini, yarinlari eksik etmemeli agzimizdan
    ey uzak akrabalarim, üvey asklarim
    mevsim sonu dostlarim, isporta mali ayriliklar
    arkadas ölümleri, dost hançerleri, talan ettigimiz zulalar
    gece telefonlari, issiz konusmalar
    magrur incelikler, vurgun yemis iliskiler
    uçurum duygusuyla yasadigimiz hayat ey
    o kadar çok anlattim ki
    kendime kaldim anlatmaktan...
    bunaldim kendisiyle bogusmasini
    baskalarinda çözmeye çalisan insanlardan
    usandim sözcük oynamalarindan, tilsimli sifatlardan,
    ofset duyarliliklardan
    kaç zamandir duru, yalin, çaliskan, iyi insanlar özlüyorum
    'içtenligin' yada 'dünya görüsünün' kirletmedigi
    kendime bir yeni yil karti yazarak bunlari diliyorum
    aranip duruyorum adresini yitirdigim insanlari
    vitrin camlarina yansiyan yüzlerde
    bilmiyorum kalmis midir adresini yüzlerinde tasiyan insanlar
    hala bir umut var midir
    çikmaz bir sokaga benzeyen bu avare avunmasi vitrinlerde
    ne çikmaz sokaktayim nede mutsuz
    sadece rüzgarlardan daha güçlü olmak istiyorum o kadar
    açik denizlerde nice yolculuklara yelken açarken
    kis günesinin mutlu ettigi bir kedi gibi mutlu, emin, tasasiz
    sere serpe ve keyifli olmak tek istegim ve dilegim
    senin ve benim , yani bizim için... "

    ... Gibi sayısız güzel şiiri vardır, ama düzyazılarını ya da romanlarını tercih ederim. *Eteğimdeki taşlar, yaz geçer, lal masallar, cenk hikayeleri, gibi aşk temalı kitaplarının yanı sıra "üç aynalı kırk oda" gibi erotik *sayılabilecek bir kitabı vardır; ensest, homoseksüel ilişkileri konu alır, ama yine de anlatımının akıcılığından taviz vermemiştir bu eserinde de. Birkaç yıl önce çıkardığı "yüksek topuklar" isimli kitabıyla ise okurlarını hayalkırıklığına uğratmış, "murathan mungan mı yazmış bunu" diye düşündürmüştür. Son kitabıysa, çeşitli yazılarını topladığı "elli parça" isimli eseridir ki, gerek devasa boyutuyla, gerekse içeriğiyle külliyat niteliğindedir, bir daha bu kitabın basılmayacağı vurgulanmıştır başında. Kaliteli bir yazarımızdır, bir dönemki popülerliği kalitesine gölge vurmamıştır. Ayrıca memleketi mardin'i kitaplarında öyle güzel anlatır ki gidip göresi gelir insanın.

    Tüm bunların dışında söylenecek cinsel tercihi olayı vardır ki, pek deşmemek gerekir, sadece edebi kimliği okurlarını ilgilendirir zira. Ama yine de yeni türkü'nün solisti derya köroğlu ile büyük aşk yaşadıklarını, hatta "istersen hiç başlamasın"ı derya köroğlu için yazdığını söylemeden geçemeyeceğim. ilk duyduğumda büyük hayalkırıklığı yaşamıştım, o anlattığı aşkların kirlendiği hissine kapılmıştım ama, sırf yazılarının hatrına zoraki bir kabullenmeyle okumaya devam ettim, ediyorum, edeceğim...
    8 ...
  41. 7.
  42. kadınların ne düşündüğünü ve ne hissettiğini bu kadar iyi bilen (bkz: yüksek topuklar), bir kadının yaşayacağı/yaşadığı acıyı bu kadar net anlatabilen (bkz: yalnız bir opera) başka bir türk yazar tanımadım ben.
    12 ...
© 2025 uludağ sözlük