sırf müslüman olduğu için, konser aralarında seccadesini serip namazını kılıyor diye, gruba yüreğini, vaktini, herşeyini vermiş murat çelik'e tekmeyi basmıştır bu adam. bastıktan sonra da hakkında onlarca iftira ve hakarette bulunmuştur murat çelik'in. buna rağmen murat çelik bir kez bile onun seviyesine inip de cevap verme tenezzülünde bulunmadı. iyi ki de öyle yaptı.
hele bir de düş sokağı sakinleri ismini sahiplenme hikayesi vardır ki sormayın gitsin. haşmetleri murat çelik'e tekme bastıktan sonra grup dağılmış olmasına rağmen "düş sokağı" ismiyle albümler yapmaya, konserler vermeye devam etti tabi. kendisine "grup dağılmasına rağmen niye grubun ismini kullanıyorsunuz?" diye sorulduğunda "düş sokağı sakinlerinin 'düş sokağı' kısmını ben bulmuştum, 'sakinleri'ni çelik bulmuştu onun için bu isim benim hakkım" diye cevap vermişti! ha biz yedik mi bu çevir kazı yanmasınları, asla!
murat çelik'in yazdığı "gülziya-masalını arayan kahraman" isimli romanından sonra haşmetleri kıskanıp kendisi de dandirik bir kitabını piyasaya sürdüler vakit geçirmeden. kimse de takıp da almadı zaten saçma kitabını.
bu serüvende ne oldu derseniz, murat çelik müslüman olduktan sonra "hiç" olmak için uğraştı durdu, o "hiç" olmak için uğraştıkça büyüdü, sevildi. murat yılmazyıldırım grup dağıldıktan sonra iyice kendini beğenmiş adamın biri oldu, hatta hatırlıyorum da gittiğim tek konserinde bir hayranının ondan istediği parçayı "hayır öyle keyfimize göre çalmıyoruz burada" deyip geri çevirmişti."gözyaşı ağacı" konseptine ters tabi, beyfendi artistlik yapacak illa. tutup bi de konsere kartondan "gözyaşı ağacı" getirip mevlevilerin sema ayinine benzer bi haltlar yapmaya çalışmış ama kendisinin yaptığı ayin daha çok beş yaşındaki çocukların salon ortasında kendi etrafında dönüp kahkahalar atmalarına benzemişti. etraftaki mumlara ve tütsülere hiç girmek istemiyorum. ha ne oldu murat yılmazyıldırım, elin günün eğlencesi oldu. ne duruşu kaldı ne de sözlerinde anlam. murat çelik'in yazdığı bir tane şarkıya murat yılmazyıldırım'ın tüm şarkılarındaki saçmalıkları değişmem.
"Oysa ben gözlerindeki sarhoşun
Cebinde duran son şişesindeyim
Al beni çek damarlarına.."
bilmem kaçıncı albümünü yayınlamış yine. albümün adı da 'Üç Mevsim Bir Ölüm Üç Ölüm Bir Mevsim'
tam 12 cdden oluşan bir albüm. evet evet bu adam çıldırmış olmalı. tam 12 cd. muhtemelen hepsi tek trackten oluşuyor.
CD 01 - Bir Mart
CD 02 - iki Nisan
CD 03 - Üç Mayıs
CD 04 - Dört Haziran
CD 05 - Beş Temmuz
CD 06 - Altı Ağustos
CD 07 - Yedi Eylül
CD 08 - Sekiz Ekim
CD 09 - Dokuz Kasım
CD 10 - On Aralık
CD 11 - On Bir Ocak
CD 12 - On iki Şubat
kafayı ölümle bozmuş biri. şarkıları da acayip negatif. insana kendisini kötü hissettiriyor. uzak durun böyle adamlardan. elektronik müzik dinleyin.
şarkıları ile büyüleyici bir insandır. bir saatten fazla dinlediğiniz zaman ruhsal çöküntü, dünyayı boşvermişlik, bi karamsarlık filan kaplar bünyeyi.
dozunu fazla kaçırmadan dinlemek en makuludur. bokunu çıkarmayın lan!
10 sene filan önceydi. şehirden ve de medeniyetten epeyce uzak bi kasabada, pazar (cumartesi de olabilir) geceleri 23-02 arasında güven erkin erkal'la maximum rock programının dinlenilebilmesini sağlıyordu sony marka walkman. içimdeki alternatif müzik aşkını karşılayabildiğim tek yer o programdı. zira yatılı okuldaydım ve lisenin kantininde kral tv'nin lütfettiği saçmalıklardan başka müzik sesi duyulmuyordu. duyulsa bile üç beş kurtcuk 'bu ne laaa, skerim böyle müziği! değiştirin la şunu' diye vakit kaybetmeden müdahalede bulunarak o uzun saçlı zibidilerden koruyordu muhteşem kültürümüzü...
maximum rock'ta duyup da karışık kaset listeme eklediğim gruplardan biri de düş sokağı sakinleriydi. boktan arabesk-fantezik yurt ortamında ilaç gibiydi bunlar. rock müzik diye sarıldığım adamların arasında haluk levent, kıraç ve hatta murat göğebakan bile vardı. gülme arkadaşım! yokluktan bahsediyorum. yaşamayan bilmez. sayın genç arkadaşım, gülme bak! senin gibi elimizin altında yüzbinlerce şarkıyı indirebileceğimiz internet ortamlarımız filan yoktu. elektro gitarın duhul ettiği her şarkıya çölde şaşal su görmüş gibi saldırıyorduk!
sonra o skindirik kasabadan eskişehir'e büyük bi sıçrama gerçekleştirdim. şehir süperdi. lakin serde o yaşların olmazsa olmazı bir melankoli vardı ve bir de aşık olunca düş sokağı sakinleri kaçınılmaz sonum oldu. sevdam bir ateş oldu, gayret et güzelim elini uzat diyerek aşk hususunda iyice rezilliklere koştum. o kadar boktan hissediyodum ki kendimi, birinin (onun) elini uzatmasını tek kurtuluşum olarak görüyordum. nitekim uzattı da. ve yavaş yavaş kayboldu gitti murat yılmazyıldırım. onunla birlikte ezginin günlüğü'nü, cezmi ersözü de gönderdim.
iyi de etmişim. lan sktiniz attınız hayatımı. melankoli melankoli melankoli! gözlerimin etrafında 9'ar tane çizgim oldu genç yaşta. ölüm, ayrılık, ölüm ayrılık, ölüm ayrılık..
şimdi duyunca eski günlerin hatrına bi 20 saniye filan dinliyorum. ne de olsa sabaha kadar tavana bakarak geçirdiğim gecelerde yanımdaydı. açık konuşayım, ben zaten o günlerde de murat çelik'i daha çok seviyordum.
büyük üstad. ağlatır, düşündürür, güldürür sözleriyle, şarkılarıyla.. solo albümlerinden yelkenin gözyaşları albümü çok güzel ve hoştur. hele o albümden bir şarkı vardır ki;
(bkz: al götür günahlarımı)
dss nden ayrıldıktan sonra kendi müzik kalitesini ortaya koyan her albümüyle düşlerin ve bilinmezin kapılarını açan ve düşlerin ressamı olarak dinleyenlerine bilinenden ötesini sunan gerçek sanatçı.
kent ozanları albümü'ndeki ağladıkça şarkısının içinde geçen sözler dehşet ül vahşet'dir.
--spoiler--
bağışlayın kuşlar gördüm acıları,
kurban verdim şeytanlara küçük canımı
--spoiler--
--spoiler--
doğadır büyülü yaşama hayat veren
yelleri aşıkların koynunda seviştiren
vurgunmudur gozlerim güzelin yaşlanışına
günahın eridiği tende kurtuluşum olan
ölümü beklerim...
--spoiler--
kendi tarzını yaratmış, değişik bir ses tonuna sahip şarkılarında sesiyle çok iyi oynayabilen ayrıca çok anlamlı şarkı sözleri yazan düş sokağı sakinleri grubunun eski ve en ünlü üyesidir.konserlerinde mekanın dekorasyonunu kendisi planladığı için değişik bir atamosfer oluşur.dinleyiciler etnik bir ortamda hoş bir ayin tadında hoş dakikalar geçirirler.en güzel şarkısı hiç şüphesiz 'adsız özlem' dir.
düş sokağı sakinleri adlı grubu murat çelik ile birlikte kurmuşlardır.yazarın mükemmel sözlere sahip şarkıları vardır.ilk dinlediğinizde biraz yadırgayabilirsiniz alışıldık diildir.fakat dinledikçe tatlanır.2008 yılında çıkardığı solo albümündeki "adsız özlem","adsız hüzün" şarkıları en güzellerindendir.
"bir gün ölümün mavi yüzünü bedenimde hissettiğimde dünya gözü yaşlı bakacak şarkılarıma. ve o şarkılar ki, sıcak dudaklarınızdan yayılacak ruhumun dolaşacağı düşler diyarına..."
gibi muhteşem bir sözü, cennet albümünün kapağından düşseverlere armağan eden aşmış müzisyen.