kapak konusunda söylenebilecek bir şey yoktur. umarım sonraki baskılara boya kalmaz.
murat uyurkulak'ın diğer kitaplarına nazaran daha hafiftir. evren tunga şöyle diyebilirdi bu kitap için: instagram'a fotoğrafını koyacaksanız arka kapağın fotoğrafını çekin.
işbu entry 12.02.2016 tarihinde ulu bilge yılmaz özdil (!)'in "enterlama" tekniği ile yazılmıştır.
" Günün birinde, nasıl olduğunu anlamadan, nihai çıkışını aldım kitabın... ithafı vardı, ismi yoktu... Ali ve kardeşi Özgür'e gidip ' intikam Kürtçe ne demek ' diye sordum... Söylediler... Söylediklerini ilk sayfaya yazdım. " bir intikam romanı. yakalanmıştım. yaşamayı denerken yakalanmıştım...
"...
-mesela, güzel güzel diyorsun da, nasıl bu güzel, hele onu anlat..
-güzel abi işte..
-kör mü topal mı, uzun mu kısa mı, etli mi butlu mu?
-abi, ayıp oluyo ama..
-tamam peki, onu geçelim.. bari şuu söyle, esmer mi güzel?
-bilmiyorum abi..
-nasıl bilmezsin lan..
-sevmekten dikkat etmemişim abi..
-...
-ama esmerdi herhalde.."
har
--spoiler--
Hep yarım kaldım, hiç tam doymadım, tam bağırmadım, tam dokunmadım. Bıçak ruhumda dehşet bir fısıltı gibi ilerledi ve ben tam ortamdan yarıldım. Ruhuma bir hayat yakıştıramadım.
--spoiler--
insan değil, insanların büyük çoğunluğunu, ezenler sansüre ihtiyaç duyar. Korudukları da tarih, geçmiş, ahlak, gelenekler falan değil. Onlar bunları koruduklarını sanıyor veya öyle gösteriyor. Korudukları envai çeşit iktidar tertibatından ibaret. Burjuva mülkünü, erkek çükünü vs. koruyor. Sansür ufak iş, devletlerin hepsi suç örgütüdür. Onların işlediği cinayetlerin kalitesiyle, kusursuzluğuyla ve miktarıyla en iflah olmaz terör örgütü veya seri katil bile aşık atamaz.
Milliyetçilik zeka geriliği yapar
Murat Uyurkulak
"içimden atamadığım bir yumru, bir ateş, bir lanet var sanki. Başım çok ağrıyor, kalbim çok ağrıyor, gözlerim çok ağrıyor Bildiğim, öğrendiğim, yaşadığım her şey yavaş yavaş siliniyor aklımdan Geceler azap gibi Kâbuslar yakamı bırakmıyor bir türlü Kötü bir şeyler olacakmış gibi bir his var içimde, neyin ne olduğunu kavrayamıyorum çoğu zaman Zaman benim dışımda ilerliyormuş gibi, zaman beni kusacakmış gibi, kelimeler bir araya toplanıp, bir vücud olup beni içinden atacakmış gibi..."
"her tür acının hem başlangıcı hem bitişi aşktan değil midir zaten? aşk değil midir, nihai ismimizi koyup bizi kendimize hamile bırakan, kendi kendimizi doğurmamızı sağlayan ve ortaya çıkan bebeği önce mucize sonra hilkati garip, veya tam tersi kılan?"
daha henüz kitaplarını okuma şerefine erişemediğim ama hakkında hergün çok güzel şeyler duyduğum özel bir yazar ayrıca eski bir afilli filintalar üyesiymiş bu bile okumam için beni cezbeden bir neden.
tol isimli mükemmel kitabı türk edebiyatına ve hatta dünya edebiyatına kazandırmış, gerek düşünceleriyle gerekse eylemleriyle ondan beklenilen her şeyi yerine getirmiş, kendiyle çelişmeyen büyük bir yazar.
kendisinin kitaplarını okurdum.şu çıkışı benim gibi düşüneceksiniz düşünmüyorsanız ben yokum demesi yani faşizmin dik alasıdır. yıllarca faşist devlet diye doktorinel yazılar yazmış birisi için fena halde oksimoron içeriyor yaptığı iş. yolu açık olsun. evet.
"Tol" adlı kitabını okuyup bitirdiğim yazar. Peşinden "Bazuka"sını. sırada "Har" var. Cümleleri o kadar canlı ki, kitabın içinden çıkıp sarıyor sanki. Daha çok yazmalı, hep yazmalı, okurlarını mahrum bırakmamalıdır.
afilli yazar. tol adlı kitabını okudum. bir şey söyleyecem. olurda okursan bunu diye. senin kafa neyle çalışıyor? şimdi gerçekten zor bir kitap, öyle sürükleyici ay çok akıcı diyeceğimiz kitaplardan değil. aksine sindire sindire okumak zorunda bırakmışsın bizi. ama o neyin kafası? sırf otelde geçen muhabbetler 300 sayfa sürse okunur. trendeki o muhabbetler 400 sayfa olsa okunur. tepe diye bahsettiğin mahalle, sanırım çinçin. 100 sayfa sürse o mahalle okunur. hatta hepsi için ayrı ayrı kitaplar yazılır ulen. eline sağlık.