bugün

s-400 gibi göğüsleri olan bir hatun olduğuna dair dedikodular dolaşmaktadır.

yani ablamız erik gibi olduğundan kobra vaziyetleri falan olmasın.
yanlış anlamayın,
kardeşimiz taş gibi olduğundan götürürler yani.
isterse ben başında nöbet tutabilirim, hani yalamasınlar karambolde.

http://www.youtube.com/watch?v=qN2ybLGhZ2Y
http://www.youtube.com/watch?v=qmPjyXCRFNg
Birisinin feyki olabilir. Gerçi bundan olsa olsa feyk olur. Kıvırışları yabancı gelmiyor.
reisin izinde olan bir kullanıcıdır. aynı reisi gibi dönektir, tertemiz kıvırır.

bakın, şimdi size 4 günde nasıl döneklik yapılır isimli eserini sunuyorum;

(#40166903) işbu entryde atatürk yüzünden kemalistlerden soğuduğunu yazmış,
(#40192571) çok değil, 4 gün sonra da kendi nick altına tam zıddını, atatürk değil atatürkçü düşmanı olduğunu, adam sevilmiyorsa sebebinin kemalistler olduğunu yazmıştır.

kendisini ciddiye alıp tüm entrylerini araştırsam bunun gibi kendisiyle çelişen bir sürü entry bulacağıma da eminim.

tipik tayyipçi de aynı tayyip gibi oluyor işte. bugün dediğinin 2 gün sonra aksini söyler, 2 gün önce düşündüğünü düşünenleri de vatan haini falan ilan eder.

cem yılmaz'ın dediğinin tam tersi bu da, beyni var fikri yok. ama nicki fikir iscisi, bak burada bile kendisiyle çelişiyor.
Hapşırsa beyni burnundan düşecek olan zevat.
Kendisinin yakın zamanda silik yiyeceğini belirtmek isterim.
beyni ve bedeni semitik inanclarla carpilmis yazar. (bkz: yahudi)
(img:#1734957)
görsel
https://www.uludagsozluk.com/e/40138583/

tıpası yememiş, canım benim.

adam oluyor yavaş yavaş. iki gözümün çiçeği. yobazı böyle böyle yavaş yavaş.... doğru yola sevkederler.
Severim ve tanırım iyi uşaktır
Evet:
Atatürk fotoları atıldı, tam Atatürkçü oldunuz vatan kurtarıldı. Tebrikler.
kendisini tanımıyorum ama, nick altına yazılanlara bakılırsa doğru yolda olan yazar.
böyle devam et kardeşim.
çaylak olmuş, hakikatleri yazan bir yazardı. asıl çaylak olması gereken ona küfür edenlerdir.
gerçeklerin cezalandırıldığı sözlükte o da bir kurban olmuştur.
Çaylak yemiş çomar olan yazar.
görsel
sözlüğün anal açıklığı. ona laf yok!

anal açıklık ne mi? aha bu:

görsel
(soner yalçın^dan alıntıdır)

Osmanzade Taib Ahmed (1660-1724). Şairliği, padişah özel kátipliği ve tarihçiliği vardı. 11 kitap yazdı:

"Hadikatü’l-müluk" adlı eserinde; Sultan I. Osman’dan II. Mustafa’ya kadar 22 padişahın hayatını kaleme aldı.

"Hadikatü’l-vüzera" adlı kitabında ise, ilk Osmanlı veziri Alaaddin Paşa’dan, Rami Mehmed Paşa’ya kadar 108 sadrazamının hal tercümelerini yazdı.

Bizim yararlanacağımız kitabının adı ise "Telhisü Mehasini’l-adab".

Kitabın adından da anlaşıldığı gibi Taib Ahmed Efendi’nin bu eseri; meşhur Arap ilahiyatçı/edebiyatçı Cahiz’in (776-868) "Minhacü’s-süluk" ile tarihçi Mustafa Ali Efendi’nin (1541-1600) "Mehasinü’l-adab" isimli kitaplarının sadeleştirilmiş bir özetiydi.

Sadrazam Damat ibrahim Paşa’ya takdim edilen bu eser 15 bölümden oluşuyordu. 3’üncü bölümde, islam halifeleri ve Osmanlı padişahlarının özel hayatlarına ilişkin bilgiler mevcuttu.

BAYEZiD’i iÇKiYE EŞi ALIŞTIRIYOR

"Telhisü Mehasini’l-adab" adlı esere göre, Osmanlı’nın ilk sultanları ağızlarına içki koymamışlardı.

ilk padişah Osman Gazi, dini bütün Şeyh Edebali’nin damadı olduğundan "kadehin gül rengine rağbet etmemişti".

Ancak: Bu eserin aksine, bazı tarihçilere göre, Osman Gazi Bizanslı beylerle (tekfur) şarap içmişti. Taib Ahmed’e göre, Osman Gazi’nin oğlu Orhan da içkiden uzaktı.

Her iki padişah da içmiyordu ama toplantılarında komutanlarına iltifat etmek maksadıyla içki/"dolu" sunmuşlardı. Bu adet, Yıldırım Bayezid, Çelebi Sultan Mehmed ve Sultan I. ve II. Murad döneminde de devam etmişti.

Taib Ahmed’e göre, "Fatih Sultan Mehmed Han ve Sultan Bayezid-i Veli, komutanları ve vezirleriyle arada sırada iyşü nuş (içki álemi) ederlerdi. Hatta Bayezid-i Veli, Sadrazam Gedik Ahmed Paşa’yı işret (içki) sırasında katletmişti".

Yine kitabın aksine, bir iddiaya göre, Yıldırım Bayezid içki içiyordu. Padişahın içki ve bezm (içki meclisi) düşkünlüğünün sebebi, eşi Sırp prensesi Maria Despina (Olivera) idi.

LAKABI ’SARHOŞ’ OLAN PADiŞAH

Dönelim tekrar Taib Ahmed Efendi’nin kitabına:

Yavuz Sultan Selim içki kadehine fazla iltifat etmezdi, ancak ara sıra içerdi. Heyhat, çabuk sarhoş olup şiir okurdu. Bir gün bir eğlence sırasında yine sarhoş oldu; ayağa kalktı; elindeki kadehi öne doğru uzattı ve üzümden ilk şarabı çıkardığı iddia edilen iran Şahı’nı anımsayıp şiir okudu:

"Bint-ül inebin bikrini Cem etti izale."

(Üzümün kızının bekáretini Cem yok etti!)

Kanuni Sultan Süleyman’ın, ilk zamanlarında musiki dinlerken içki içmişliği vardı. Ancak daha sonra içkiyi yasakladı.

"Osmanlı’nın yasağı üç gün sürer" deyimi doğruydu. Kısa bir zaman sonra içki yasağı unutuldu, meyhaneler yeniden açıldı.

Padişahlar arasında içkiye en düşkün isim II. Selim’di. Lakabı "Sarhoş" idi. Bu dönemde sınırsız içki serbestliği vardı.

ilginçtir, II. Selim içkiye düşkün olmasına rağmen, beş vakit namazını da kaçırmazdı. Ve sonra, Halvetiyye Şeyhi Süleyman Efendi’nin telkiniyle içki içmeye tövbe etti. Hatta bir gün hastalandığında hekimlerin iyileşmesi için verdiği ilacı, "içinde içki vardır" diye içmedi.

içkiye karşı padişahlardan biri de III. Murad’dı. içki içmediği gibi huzurunda lafının edilmesinden bile hoşlanmazdı. Bunun altında yatan sebep ise şuydu: Şehzadeliği sırasında babası II. Selim bir gün kendisini içki sofrasına çağırdı. içki içmesine izin verdi. Ama padişah daha önce Harem Kethüdası Hekimbaşı Kurdoğlu’na, şarap kadehinin içine baş ağrısına neden olacak bazı maddeler koymasını istemişti. Şehzade bu oyundan habersiz şarap kadehini ardı ardına içince birkaç gün baş ağrısından duramadı ve içkiye tövbe etti.

Bir diğer padişah, III. Mehmed de babasının yolundan gitti; içki içmedi. Ama onun döneminde Osmanlı kötü bir alışkanlıkla tanıştı: Tütün.

Allah’tan tütün günah değildi!

Osmanlı padişahlarının içkiyle ilişkileri hep inişli çıkışlı oldu.

içki yasağı bazen şiddetle uygulandı, bazen ise görmezden gelindi.

Bu uygulamalarda, padişahların kişisel yaşamlarının etkisi vardı:

Örneğin, I. Ahmed çok dindardı ve onun döneminde içki yasağı çok etkiliydi.

MEYHANEYi ÖVEN ŞEYHÜLiSLAM

Osmanlı Devleti için 17. yüzyıl, "duraklama" dönemiydi.

Osmanlı savaş kaybettikçe gericileşti. içki yasakları bu dönemde arttı. Tüm kötülüklerin sebebi bu uğursuz içkiydi!

IV. Murad kendisi içmesine rağmen halka alkol, sigara ve kahve kullanılmasını yasakladı. içki içenler darağaçlarında sallandırılırken IV. Murad’ın Şeyhülislamı Zekeriyazade Yahya Efendi bakın şiirinde ne diyordu:

"Mescitte riyamişler etsin ko riyayı/ Meyhaneye gel kim ne riya var ne mürai..." (Bırak mescitte ikiyüzlüler devam etsin riyakárlığa/ Sen meyhaneye gel ki orada ne riya var ne riyakár.)

Eee, şimdi bu şiiri nasıl değerlendireceğiz?

Neyse devam edelim.

Sultan ibrahim döneminde yeni keyif verici maddeler ortaya çıktı: Bunların başında, burundan çekilen enfiye (burun otu) vardı.

Bir tür uyuşturucu olan enfiyeyi zamanla padişahlar ve sadrazamlar kullanacaktı.

Bir sonraki padişah IV. Mehmed, avcılığa ve eğlenceye çok düşkün olmasına rağmen içkiden uzak durdu. Hatta yasakları katılaştırdı.

Ve 17. yüzyıldaki içki yasağı, Osmanlı’yı yeni bir alkol çeşidiyle tanıştırdı: Rakı.

Rakı, -görünürde sudan farklı olmadığı için-, içki yasağını delmek maksadıyla Osmanlı’ya giriverdi.

Görüldüğü gibi, bize ait zannettiğimiz rakı maalesef "milli içkimiz" değildi. "Rakı" sözcüğü Türkçe değil Arapça’ydı. Arap ülkelerinde "arak" denilmekteydi.
Rakıyı Osmanlı Sarayı da pek sevdi. III. Ahmed, çoğunlukla geceleri hünkár sofasında, balkonda yumuşak yastıklar içinde yarı yatmış bir halde oturur, sadrazamı, şairleri ve dalkavuklarıyla rakı içerdi.

Bir sonraki padişah I. Mahmud da içkiyi seviyordu.

içkinin seyri 18. yüzyılda da değişmedi. Bazen yasaklandı, bazen serbest bırakıldı.

Ne zaman paraya ihtiyaç duyuldu, içki içimi serbest bırakıldı. Çünkü alkolün alım satımından alınan "Zecriye Vergisi" hayli yüklüceydi!

Fındıklı Mehmed Ağa bu durumu "Silahdar Tarihi" adlı eserinde şöyle yazdı:

"Hazine çok sıkıntı içindeydi, içki yasağı kaldırıldı. Meyhanelere ve tütün içmeğe izin verildi. Tütüne de ayrıca gümrük kondu."

Aynen bugün gibi, ithal edilen içkiden alınan fon getirisi hayli iyiydi.

EN iÇKiCi PADiŞAH: II. MAHMUD

Osmanlı Sarayı tarih boyunca ne trajedilere tanıklık etti: III. Mustafa, yemeğine zehir konularak öldürüleceği korkusu nedeniyle hep panzehirler kullandı ve bunun sonucu uyuşturucu bağımlısı oldu!

Osmanlı’da içkiye savaş açan son padişah, III. Selim oldu. Musikiye olan ilgisiyle bilinen bestekár padişah, ne kadar meyhane varsa hepsini kapattı. Yasağa rağmen içki içmekte ısrar edenleri astırdı.

Sonra ne oldu:

Son dönem Osmanlı padişahları arasında içkiye en düşkün kişi II. Mahmud, yasakları deliverdi.

Tarihçi Necdet Sakaoğlu’na göre, Abdülmecid içki bağımlısıydı; bazı geceler körkütük sarhoş durumda mabeyinciler tarafından arabasına konulup saraya götürülürdü.

II. Abdülhamid’in anılarına göre, kardeşi padişah V. Murad’ı içkiye alıştıran, geceleri sık sık buluştuğu şair Namık Kemal’di.

II. Abdülhamid’in de içtiği biliniyor. Ama o ne rakı, ne şarap içiyordu. O, "şeker suyu" rom içiyordu!

"Batıcı ittihadcılar’ın Padişahı" V. Mehmed Reşad, ağzına içki koymazdı.

"Hain olup olmadığına" henüz karar verilemeyen son padişah Sultan Vahideddin de içki kullanmayanlar arasındaydı.

Gelelim sonuca: Şimdi biz meseleyi "ayık kafa" sorununa indirgeyip padişahların, şehzadelerin içki içmelerindeki temel meselelere gözümüzü kapatıp, "Osmanlı’yı büyütenler, ayık kafa ile gezmiyordu, batıranlar ise hep ayıktı" gibi absürd bir değerlendirme yapabilir miyiz?

Ama ne yazık ki yapanlar var!

iÇKi iÇEN HALiFELER!

OSMANZADE Taib Ahmed’in "Telhisü Mehasini’l-adab" kitabında islam halifelerinin içkiyle ilişkileri de yer alıyor.

Halifeler fethettikleri topraklarda içkiyle tanışmışlardı. Oysa islam’ın ilk yıllarında sert bir yasak vardı.

Hz. Ömer, hamamda vücudunu şaraplı suyla yıkayan Halid Bin Velid’e, "Şarabın içilmesi kadar vücuda sürülmesi de yasak" demişti.

Gelelim halifelere...

Tarihçi Taib Ahmed Efendi, halifeler hakkındaki bilgileri, islam dünyasının önemli ilim adamları arasında gösterilen Cahiz’in (776-868) "Minhacü’s-süluk" adlı kitabından almıştı.

Bu kitapta, içki içen Emevi ve Abbasi hükümdarları şunlardı:

"Müslümanlar arasında içkinin yayılmasının nedenlerinden biri de, Emevi halifelerinden Yezid Bin Muaviye, Abdulmülk Bin Mervan, Yezid Bin Abdulmülk, Velid Bin Yezid gibi kimselerin içki düşkünü olmalarıydı. Arap hükümdarlarından Numan ve Hişşam ile küçük emirliklerden çoğu haftada bir gün işret ederlerdi (içerlerdi).

(...) Emevi hükümdarlarından Yezid bin Velid ayyaş idi; vaktini sarhoş olup ayılmakla geçirirdi. Abdülmelik ayda bir kere; Velid Bin Abdülmelik haftada bir kere; Süleyman ve Merdan Bin Mehmed üç günde bir kere içerlerdi.

(...) Abbasiler’den zevkusefa sofralarına en ziyade rağbet eden halifeler; Hadi, Reşid, Emin, Me’mun, Mu’tasam, Vasık, Mütevekkil idi. Abbasi halifelerinden Ebul Abbas haftada bir kere salı gecesi içerdi. Hadi ve Mehdi iki günde bir kere; Harun ve Me’mun haftada iki kere içerdi. Bunlar nihayet giderek ayyaş olmuşlardır. Mu’tasım, perşembe ve cuma günlerinde ve toplantılarda içerdi. Ama Vasık, cuma gecesi ve toplantı günlerinde içmez, diğer geceler içmezse uyuyamaz, rahat edemezdi."

Emevi ve Abbasiler’den içki düşkünleri olduğu gibi içkiye karşı hükümdarlar da vardı. Örneğin, Emeviler’den Ömer Bin Abdülaziz ve Abbasilerden Muhtedi ile Mansur gibi birçok halife de içkiye karşı mücadele vermişlerdi.

Fatimiler’den Mustansır içki sofraları kurdurmasıyla bilinirken, Hakim Biemrillah tam tersine içkiye düşmandı.

islam içkiye izin vermiyordu. (Maide Suresi 90-91 ve Bakara Suresi 219).

islam inancına göre içkinin bir damlası bile haramdı. içki murdardı. Bu nedenle içenlerin cezaya çaptırılması gerekiyordu.

Bin Harep, Velid Bin Akabe, Yezid Bin Muaviye, Ömer Bin Hattab vs. islam’da içki cezası alan ilk isimlerdi. Aslında mazeretleri vardı: "Biraz ferahlamak" ve "türlü düşüncelerden kafalarını kurtarmak!" gibi.

Nedeni ne olursa olsun, yasağa, cezaya rağmen, bazı halifeler hem de konumlarını bile göz ardı ederek, haram olduğunu bile bile içki içmişlerdi.

Eh ne diyelim; günahları boyunlarına!

BUNLARI BiLiYOR MUYDUNUZ?

TÜRKLERiN milli içkisi, kısrak sütünden mayalanma yoluyla yapılan kımızdır. 1960’lı yıllarda bazı Türkçü/Bozkurtçu gençler rakı, şarap değil, "milli içki" diye kımız içerlerdi. Ülkücülüğe ne zaman "Türk-islam Sentezi" yerleşti, bu hareket içinde kımız içme geleneği son buldu.

içki yasağı hiçbir dönemde hiçbir ülkede tam olarak uygulanamaz. Ayrıca bazı islam düşünürleri, kimi hadislere dayanarak islam’ın içkiye izin verdiğini ispat etmeye çalışırlar. Bunlardan biri de Milli Şair Mehmet Akif Ersoy’un damadı, ilahiyatçı Ömer Rıza Doğrul’dur. islamiyet ve dinler tarihi üzerine eserler vermiş Doğrul, iyi bir içiciydi. Sirkeci’deki Konyalı Lokantası’nda hem içkisini içer, hem de yazılarını kaleme alırdı. Kuran-ı Kerim’i "Tanrının Buyruğu" adıyla Türkçe’ye çevirdi. "Çeviri parasını içkiye yatırdı" diye çok eleştirildi.

Milli Şair Mehmet Akif Ersoy, 24 yaşına kadar içti, sonra bıraktı. Yakın arkadaşı Neyzen, Mehmet Akif’i içkiye başlatmak, Mehmet Akif ise Neyzen’e içkiyi bıraktırmak için çok uğraştı. ikisi de başarılı olamadı.

http://www.hurriyet.com.t...hlari-icki-icerdi-7713377
görsel

(bkz: Allah yardımcın olsun kardeş).
Çomar olan yazar.
görsel

Şu an rakı fondipleyej mümin:
görsel
Ureme fazlasi bir yahudi.
şuan girdigi entrylerle kemalistleri, chpkklılar, hdplileri kısacası din ve vatan düşmanlarını g*t eden yazar. destekliyoruz sonuna kadar.
(bkz: trollük ile götlük arasındaki ince çizgi)