mulholland dr

entry111 galeri3
    86.
  1. şimdi eğri oturup doğru konuşalım. bunca zamanlık sinema severim. bunca film izledim. hatta ve hatta mulholland çıkmazı'nı analizlere ihtiyaç duymadan anladım. gel gelelim sarışın ve esmerin o adı lazım olmayan sahneleri yok mu? elim ayağım boşaldı azizim. gusül lazım gelir.
    1 ...
  2. 85.
  3. filmi ve tüm sahneleri tamamen anlamak isteyen bu yazıyı okuyabilir. http://blog.milliyet.com....uldu-/Blog/?BlogNo=363322 biraz uzun ama herşeyi açıklıyor ve bu filmle ilgili gördüğüm en iyi yazı.
    2 ...
  4. 84.
  5. anlamayanların anlamadıkları yerleri aydınlatabileceğim film. hakkında onlarca paragraf dökülmesi gerekir, bir kaç cümleye sığdırılamaz güzelliktedir.
    0 ...
  6. 83.
  7. 82.
  8. sinemada annemle izledigim ilk film idi. filme benim zorumla giden annem, ablalarin sevismeye basladigini gorunce koca salonun ortasinda 'aaaa bu yasta bunlarla ne isin vaaar' diye bir feryat kopatmisti. simdi 15 yasindaki kizlari gorse 'ay evlatciiiiim' diye boynuma atilir herhalde. filme gelince, 15 yasindayken bir bok anlamamistim. muhtemelen 27'imde de anlamicam. ama garip bir cekiciligi var. izleyin.
    1 ...
  9. 81.
  10. yönetmenin bir çok filminde görülen ortak nokta çift kişilik sendromlarıdır. lost hıgway de iktidarsız ve artık yaşlanmaya başlamış olan müzisyen hapiste bir değişim geçirir ve tam tersi (aslında tam istediği) olan bir karaktere dönüşür : genç ve dinamik, seks yaparken asla zorlanmayan. mulholland drive filminde de buna benzer bir bölünmüş kişilik travması söz konusudur. yönetmenin bu iki filmde de yaptığı en iyi iş gerçeklik algısını bozmasıdır. ve tabi karakterlerin kullandığı materyaller düşünmemiz için bizi dürtmektedir. uyanıp uyanmamak arasında kararsız kaldığımız bir rüya gibidir bu film; hem ürkütür hem de sonuna kadar beklemeyi mecbur kılar. elbette herkes filmden farklı çıkarımlar yapar ve yapmalıdır. hepimize farklı şeyler hissettirebildiği için iyi bir filmdir.
    0 ...
  11. 80.
  12. 79.
  13. --spoiler--
    herbirşey rüya. bir de masturbasyon yapan kız var.
    --spoiler--
    0 ...
  14. 78.
  15. eğer benim gibi 2.5 saat izledikten sonra bu neydi şimdi anunakoyim! tepkisi verdiyseniz,bu açıklayıcı yazıyı okuyup biraz fikir edinebilirsiniz.

    http://blog.milliyet.com....uldu-/Blog/?BlogNo=363322

    ayrıca bunu seven bunu da sevdi;

    (bkz: memento)
    2 ...
  16. 77.
  17. pulp fiction'la beraber postmodern sinemanın başyapıtıdır.
    0 ...
  18. 76.
  19. david lynch bu filmi kendi için çekmiş olmalı. Yoksa komple felçli bir adamın söylemeye çalıştıklarını anlamak gibi birşey bu.
    -------------spoiler --------------

    Filmdeki isimler ayşe kadın Emine hatun falan olsa belki anlayabilirdik. Belki isimler yüzünden anlayamadık hiçbirşey. Ayrıca arkadaşımın yakaladığı ağır bir spoiler i paylaşmak istiyorum. Filmin adı mulholland dr. filmdeki cadde adı mullholland drive kısaltması evet. Ancak orjinal adda drive değil kisa hali dr soz konusu. Bu david zipiri sever boyle seyleri kesin kinaye yapmistir. Agir spoileri filmin direkt adina koymak manyakca. Mullholland dream...

    ------- spoiler ---------------
    0 ...
  20. 75.
  21. Ruyayla gercegin bastan sona icice oldugu film. Filmden bir kac sey anlamak istiyorsaniz, filmin sonunda ruya ile gercekleri ayirmaniz gerekir.
    0 ...
  22. 74.
  23. berbat film. zaten david lynch'in bırak iyi filmini normal filmleri bile 2-3 tanedir.

    eğer sanat sepet ortamlarından manita yemiyorsanız bu filmi övüp can sıkmayın. ağır metoforik anlatımlara boğulması bir filmi iyi yapmaz, çekeni de dahi yapmaz.
    1 ...
  24. 73.
  25. sırf david lynch yapımı diye insanların aslında beğenmediklerini itiraf edemedikleri film. çünkü eğer beğenmediklerini söylerlerse sözde kült sinemasever kimliklerine zarar gelecek, eleştirilecekler. şadlaşsdl çok gülüyorum valla böylelerine.

    ayrıca evet eraserhead ve lost highway'de süper filmler. *
    1 ...
  26. 72.
  27. izlenebilir bir david lynch filmidir, tahmin yürütülebilir.david lynch filmlerinin beyin cimnastiği ile alakası yokdur. anlaşılabilir filmlerinden ise sadece dikkat yeterlidir. bazı filmlerinde ipin ucunu kaçırmışdır david. bir adamın iç dünyasını, hiç bir ipucu olmadan anlamaya çalılmakdan farksızdır. anlamayabilirsiniz ve anladım diyenleri* inland empire ı açıklamaya davet edebilirsiniz.
    0 ...
  28. 71.
  29. film de kimin şizofren olduğuna karar veremediğim en sonunda kendimin şizofren olduğunu düşündürten film. belki de hiç izlemedim bilemiyorum.
    2 ...
  30. 70.
  31. büyük bölümü rüya; hem de nevrotik bir kişiliğin rüyası olduğundan, bilinçaltı imgelerle dolu, çift anlam barındıran simgelerle yüklü; hem bilinçaltı yolculukla uzak gemişe hem de yakın geçmişe uzanarak; kişisel travmaların kökenine inerek tüm yansımalarıyla hem kişisel bir trajediyi hem de toplumsal hatta endüstriyel bir yozlaşmayı, çarpıklığı etkili bir dil, heyecan verici bir kurguyla,*derin anlamlı metaforlarla anlatan bir david lynch filmi; felsefik bir gökyüzü altında uçuşa geçmiş, psiko-sosyolojik bir rüya, belki de herkesin farklı boyutlarda yaşadığı, her daim bir ölçüde yaşanılan bir karabasan.

    sinema yedinci sanat, film bir sanat eseri, yönetmen de bir sanatçı olduğundan; yönetmenin anlatmak istediği kadar filmin; izleyicinin kendi zihninde ve ruhunda, düşündürdükleri, hissettirdikleri hatta bir ileri adımla insan psikolojisi ve insanlık tarihi hakkında belki de kendisi hakkında farkına vardırdıkları, keşfetmesini sağladıklarıyla anlaşılır, güzel,unutulmaz, başkalaştırıcı vb. olduğundan her izleyen için farklı anlamlar taşıyabilecek bir film.

    david lynch filmleri ana dalga amerikan filmlerinden farklı olduğundan, farklı bir ön kabul* ile izlenince, filmden ve sanat eserinden alınan tad elbette ki bambaşka oluyor. lynch'in verdiği on ipucuna dikkat edilerek izlenebilir, özellikle david lynch sinemasına çok aşina olmayanlar için bu iyi bir yol.* tabi bir sınav gibi izlemek değil kasıt, aslında görünenin ardındakini keşfetmek için biraz çaba sarfetmek. bu yolda lynch'in ipuçları yol gösterici olsa da sonuçta bizim yaşanmışlıklarımız ve biriktirdiklerimiz tüm bu serüveni, bizim özellimizde anlamlı ve iz bırakıcı yapacak.

    bu uzun, giriş faslından sonra hem lynch ustanın ipuçlarının, hem psiko-sosyolojik genel ve bireysel tespitlerle hayalgücümüzün, hem de felsefik ahkamlarımızın karması yorumumuza geçelim.

    lynch bu filmi önce bir tv dizisi olarak tasarlamış ve çekmiş, ancak yapımcılarla anlaşamayınca bazı değişiklikler ile bu bol ödüllü filme dönüştürmüş. hem yönetmeninin genel tarzı hem de filmin kendi kişisel serüveni nedeniyle, filmin zaman, mekan; rüya gerçeklik geçişleri oldukça ilginç.kahve fincanının viski bardağına dönüşmesi; kırmızı ışıklı abajür; sigara izmaritleri ile dolu küllüğün yanındaki telefon vb.
    filmi kabaca iki bölüme ayırırsak yani rüya ile gerçek hayata dönüşü ayrıştırma noktamız diana*'ın komşusunun kapıyı vuruşuyla uykusundan uyanması sahnesi. yani filmin 109. dakikası gerçek hayata dönüş vuku bulmakta. bundan önce tüm izlediklerimiz diane'nın rüyası.

    filmimizin iki ana karakteri diane selwyn;naomi watts~ ve camilla rhodes;laura harring, iki hollywood oyuncusu, iki sevgili*. bunlar gerçek hayattaki isimleri. diana'nın rüyasında ise isimler bilinçaltı etkilerle farklılaşmakta. diane; bety elms olmakta; bu da winkies'teki garsonun ismini beğenip, kendisine yakıştırması sonucu; camilla; önce rita, banyoda gördüğü gilda afişinden; sonra da yine winkies de gördüğü garsonun isminin çağrışımıyla* diane selwyn olmakta.

    filmdeki en önemli üç simge mavi anahtar, mavi kutu ve club silencio.

    mavi kutu; gerçeklik simgesi. hem sahte gerçeklik yani görünürdeki, tüm olumsuzlukların halı altına süpürüldüğü, yok sayıldığı, renkli, gösterişli sahte gerçeklik hem de asıl, acıtıcı gerçeklik.

    mavi anahtar; bu iki gerçekliği açan anahtar. aslında sahteyi yok edip, öldürüp gerçeği saklandığı bilinçaltı derinliklerinden çıkaran, can yakıcı hakikati yeniden dirilten bir anahtar.

    club silencio; sahte gerçekliğin ifşa edildiği asıl, acıtıcı, travmatik gerçekliğin ortaya çıkarıldığı yer.

    aslında film boyunca diane'nin büyük trajedisini izlemekteyiz. diane, ontario deep river'lı, kanada'dan gelen sinderalladır.* en büyük hayali ünlü bir oyuncu olmak olan diane, ruth halasının ölümüyle ona 1612 havenhurst'te* bir ev ve para bırakması neticesinde bu hayalini gerçekleştirmek için hollywood'a gelir. bunları yönetmen adam kesher'ın evindeki partide, yani gerçek hayatta söylemektedir. evet rüyada, yani filmin ilk bölümünde, kanada'ya film çekimine gittiğini gördüğümüz ruth hala asıl hayatta ölmüştür. bunun rüyadaki simgesi de anahtar ve para dolu çantanın saklandığı siyah bir nevi yas şapkası ve kutusudur. ayrıca lynch burada bir hollywood alayını da kullanmaktadır. hollywood jargonunda 'kanada'ya film çekimine gitmek'; ölmek demektir. diane, camilla ile bir film seçmesinde karşılaşır. bu film diane'nin rüyasında seçmesine katıldığı bob broker'ın yönettiği filmdir. rüyada üstün yeteneğiyle diane yani betty seçmeyi kazanır ancak gerçek hayatta dişiliği yeteneğinin önüne geçmiş* camilla rolü alır. diane de ikinci sınıf bir rol ayarlanmasını sağlar, arkadaş olurlar, zamanla da sevgili. ta ki camilla yine dişiliği ile başrolü kaptığı başka bir filmde yönetmen adam casher ile aşk yaşamaya başlayana kadar. diane hem şöhret hayallerini hem de aşkını kaybetme noktasındadır, camilla'nın gönderdiği arabayla, mullholland çıkmazında bir yerde** eski sevgilisini onu beklerken bulur. ışıkların aydınlattığı gecede başbaşa, elele yapılan yolculuk diane'in aşkı için umutlanmasını sağlar. ancak yönetmen adam'in partisinde, karşılaştığı iki manzara; camilla ile adam'ın nişanlarının ilanı ve camilla'nın sarışın bir hatunu dudaklarından öpmesi bardağı taşıran son damla olur. zaten rüyasında yani filmin ilk bölümünde 'the sylvia north story' filminin başrolüne mafyanın zoruyla seçtirilen, this is the girl, sarışın camilla rhodes(isim onu terkeden sevgilisinin ismidir. herşeye rağmen ona aşıktır) bu partide öpüşülen hatundur.(yani rüyasında bu rolü ismen sevgilisi ama cismen mafya dayatması o kadın alır.)

    ve herşeyi göze alan aslında sahip olduğu herşeyi, şöhret hayallerini, aşkını kaybeden diane'nın kararı tüm bunların nedeni olduğunu düşündüğü, saplantılı bir aşkla tutkun olduğu camilla'yı öldürtmektir. winkies'te bir kiralık katil ile anlaşır ve tuttuğu adam,diane'ya iş bitince, kadın ölünce mavi anahtarı dediği yerde bulacağını söyler. buradaki daine'in sorusu çok manidardır: ' bu anahtar nereyi açıyor?' cevabını film bitince izleyici verir; 'senin bilinçaltında bastırdığın gerçekleri...'
    nedir bu gerçekler, diane neden böylesi hastalıklı bir ruha sahiptir.
    aslında tüm bunların cevapları diane'nın rüyasındaki imgelerde açığa çıkarılmaktadır.
    diane aynı gilda* filmini çeviren rita hayworth; aynı the sylvia north story filminde lynch'in işaret ettiği sylvia(1965 yılında çekilmiş kadın bir şairin hayatını anlatan filmdir. babası tarafından küçük yaşta tacize uğramış ve fahişeliğe başlamış, sonradan sevgilisi olan kız arkadaşı sayesinde fahişeliği bırakmış ve şair olmuştur.)gibi küçük yaşta babası tarafından tacize uğramıştır. benliği hasar görmüş; 12,13 yaşlarında yaşadığı bu travmayla ruhsal gelişimi sekteye uğramış, benliği çocuk kalmış, nevrotik bir kişiliğe sahip olmuştur. bunun sonucu olarak belki çocuk doğuramayacağı lezbiyan ilişkiyi tercih etmektedir. ve bu ensest ilişkiyi kimseye itiraf edememiş, hatta bilinçaltına itmiştir. belki de bilinç düzeyinde unutmuş ama rüyasında, seçmelerine gittiği filmde, babasının yakın arkadaşı olarak babasının tacizi görünmektedir. bu ensest ilişki muhtemelen annesi hatta teyzesi tarafından da bilinmesine rağmen, bu kapalı kutu açılmamış, herkes tam bir sesizliğe bürünmüştür. evet silencio'da ağlanılan asıl şey bu sessizliktir. aynı, club silencio'da bu travmatik yüzleşme ve gözyaşlarıyla bulunan mavi kutu*, eve getirilince önce aşağılanan benlik betty* yok olurken; gerçeklik anahtarıyla mavi kutuyu açmaya çalışan idealize edilmiş benlik diane'nin* da yok olmasıyla ortaya çıkan ruth hala'nın hiçbir şey görmemesi gibi. yine aynı sessizlik, görmemezlik rüyada da gerçekleşmiştir.

    ve en nihayetinde komşusunun kapı ziliyle uykudan uyanan; üç haftalık ev hapsi ve yoğun depresyon eşliğinde yıkımın eşiğine gelmiş diane, gerçeklik anahtarı olan mavi anahtarı sehpanın üstünde görünce; hem aşkı camilla'yı öldürttüğü gerçeğiyle hem de bilinçaltına attığı babasının onu taciz ettiği gerçeğiyle yüzleşir. aslında yüzleşmekten öte önce katil sonra da kurban olduğunun bilincine vararak vicdan azabı, aşağılanma duygularıyla benliğinin sağlam kalan son parçaları da şeytani gülüşlü anne ve babasının(rüyasında birlikte uçak yolculuğu yaptığı yaşlı kadın ve erkek; gerçek hayattaki anne ve babasıdır) görüntülerinin kapı zili ile(sesiziliği bozan belki de),ortaya çıkmasıyla param parça olur.bu saklanması gereken sırrı, ensesti açığa çıkardığı için ona duydukları öfkenin simgesi; korkutucu gülüşleriyle, kapının altından geçip üstüne doğru ilerlerler. tüm bunlara dayanamayan diane yatak odasına koşarken, son hamleyle komodinin çekmecesinden silahını alıp, intihar eder.

    büyük umutlarla başladığı hollywood macerası, trajik hayatı böyle son bulur.

    filmin sonunda club silencio'daki mavi saçlı kadını görürüz. bu kadın belki de diane'nin ruth halasının ölümden sonraki halidir. çünkü diane'nin rüyasındaki rita'nın söylediği bir cümle, babası tarafından tacize uğramış,kızıl saçlı rita hawyorth ile hala ruth arasında bir benzerlik kurmaktadır. rita sonra diane olacak camilla* şöyle der: ' halanın çok güzel kızıl saçları var.' yani belki de halası da geçmişte diane'nin babasının yani erkek kardeşinin tacizine uğramıştır ve aynı kaderi taşıyan yeğenine tüm mirasını bırakmasının nedeni; aciz ve korkak sessizliği yüzünden, yeğeninin de aynı acıları yaşamasına sebep olmasının verdiği vicdan azabıdır. club silencio'da sessiz ve hareketsiz locada oturan mavi saçlı kadın, filmin sonunda tantravari bir söz söyler: 'silencio'. yani sessizlik...

    filmdeki silencio ispanyolca sessizlik anlamında kullanımının yanında antik yunan'daki silenos yüzlü olarak tabir edilen sokrates'in benzetildiği karaktere de bir gönderme içermektedir. silenos'un görünüşü çirkin hatta korkutucudur. aynı winkies'in arkasında yaşayan korkunç yüzlü, evsiz gibi. ancak silenos'un kendisi bilgedir. aynı winkies'ın arkasında yaşayan evsizin hayat duruşu gibi. yani tüm kapitalist konforu reddedip, kendi bildiği gibi sokaklarda yaşayan yalnız bir adam. bu adam, diane'nin komşusunun (rüyasını gerçekte de yaşaması sonucu) winkies'ın arkasında yaşayan bu korkunç yüzlü adamla karşılaşması sonucunda, ölümüne neden olmuştur. görünüşü gerçekten dehşet vericidir, çünkü bir yandan da diane'nin benliğinin başka bir yansımasısı ya da shadow'udır.* yani karşısına çıktığı insanların ölümüne neden olan biri. ama diğer yandan lynch'in kapitalist düzene,yarattığı içi boş sahte gerçekliğe, sahtekar ahlaka, aile içi sırlara felsefik bir unsurla yaptığı göndermedir.
    evsiz, korkunç görünümlü, silenos yüzlü, bilge evsizzimiz gerçeklik simgemiz olan mavi kutuyu (sahte gerçeliği yüzünden) ve kutu cola kapağını(kapitalist düzenin en büyük simgelerinden) eski bir kese kağıdına koyarak, atar... yerde çöp olarak duran bu gerçeklik çöplüğüne kamera odaklanır ve içinden tüm bu sahte gerçekliğin, sahte ahlakın ve ikiyüzlü sessizliğin unsuru diane'nin anne ve babası, insanlıkdışı böcek boyutunda küçülmüş şekilde rahatsız edişi gülüşleri ve hareketleriyle buradan sızarlar... ve diane'in sonunu hazırlamak üzeredirler. zaten bundan sonraki sahne sinir kriziyle nihayetine ulaşan intihar sahnesidir.

    filmde genel bir hollywood eleştirisi; dişilik* ve mafya'nın hakimiyetinde işleyen, yeteneğin önemli olmadığı, yönetmenin de özgür ve sağduyulu olamadığı bir düzen vurgusunun yanında; çocuk benliklerin saplantılı ilişkileri, kendilerini ve çevrelerindekileri yıkıma götürüşleri ve bunların temelindeki aile içi sırlar, istismarlar ve tüm toplumun parçası olduğu düzenin yozluğu eleştirilmektedir.

    diane'in yönetmen adam'ın partisinde, bir ara geçişini görüp, rüyasında bir nevi şövalye* ruhuna hatta ışıkla gelip ışıkla giden bir nevi ermişe büründürdüğü kovboyun adam'a iki sözü de çok manidardır. adam'a şöyle der:'bir adamın hayatı onun nasıl biri olduğunu gösterir.'
    'sen kendini akıllı sanmakla o kadar meşgulsün ki düşünmüyorsun. düşün.'

    evet belki de filmin en temel mesajı:playback şeklinde sahte bir performans sergilemektense; sesinizi çıkarın ve düşünün...

    özel not: diana(naomi watts) rüyasındaki; winkies çevresinde dolanan kiralık katil, pezevenk ve bir sokak fahişesi* görüntüsü ve randevu evi lambasını çağrıştıran kırmızı ışıklı abajür ile belki de eskiden yaşadığı çift hayatını diğer mesleğini görmektedir. yani hem ruhunu hem bedenini feda ettiği düzen onu çocukluğundan beri önce kurban sonra da çifte katil yapmıştır.

    this is the girl; this is the system, but this is not fair or real...

    http://www.youtube.com/wa...qLR_wUk&feature=share
    2 ...
  32. 69.
  33. öyle beylik sözler etmeye gerek yok sözlük. david lynch dehasını sorgulamak haddime olmamakla beraber. bu film tam fiyasko. ilk izleyişinde filmi anlayabilen yok. ikinci kez izleyecek sabır zaten bende yok. filmin esrarengiz havası insanı çekmiyor desem yalan olur. birbirinden kopuk ve anlamsız hikayeler eşliğinde durağan bir film.
    0 ...
  34. 68.
  35. içindne çıkılamayan filmdir.
    her filmi de anlamak zorunda değiliz.
    çok da kafaya takamAmak lazım.
    0 ...
  36. 67.
  37. yaklaşık 2,5 saatlik bir david lynch filmi. film ile ilgili olarak hiç bir halt anlamama rağmen ilginç bir tat bırakmıştır. burada yer alan 66 entry'i de okudum ve genel olarak herkes de aynı hava olduğu izlenimine kapıldım. zaten film de herkesi kendi yorumu ile başbaşa bırakıyor, her izleyen bir çıkarım yapıyar ve hepsi de bir şekilde doğru.
    1 ...
  38. 66.
  39. zaten puzzle gibi çözülmeye çalışılmaması gereken filmdir. bu filmi memento gibi sanmak belki en büyük gafilliktir. filmi izlerken mantıklı bir şeyler aramak yerine imgelemler üzerine düşünmek, olay akışına değil tek tek nesnelere odaklanmak filmi anlamanıza yardımcı olacaktır.

    yok kardeşim ben illa bunun mantıklı bir açıklamasını, olayların kronolojik sırasını istiyorum diyorsan şimdiye kadar gördüğüm en mantıklı açıklama da buydu. http://eksisinema.com/mul...hayal-ettigine-dikkat-et/

    david lynch'in "hee şu filmi biraz anlaşılmaz çekem de beni bk sansınlar hehehe" dediğini sanmıyorum ama film çekildikten sonra yorumlara bakarak rasyonel aklın çaresizliğine gülümsemiş olabilir.
    0 ...
  40. 65.
  41. adama çok pis ayar veren bir davit lynch filmi. david lynch'in verdiği kılavuz ele alınır. ilk izleniminden bir bok anlaşılmayan filmin başına oturulur. play ve pauselerle ipuçları yakalanmaya çalışılarak 140 dakikalık filim olur sana 240 dakika.filimmi seyrediyoruz 1500 lük puzzle mi çözüyoruz arkadaşım sokayım filmine saat gecenin 3 ü olmuş yarın işe benim yerime davit lynch'mi gidecek derken filim biter. hiç bir bok anlaşılmadan izlenen ilkinden de kılavuzla izlenip yine anlaşılmayan ikincisinden de ayrı ayrı bir tad alınır. çünkü film muhteşemdir. çünkü sinemanın büyüsünde illaki anlaşılabilmek yoktur. 3. kez izlenmesinde fayda vardır.
    2 ...
  42. 64.
  43. sıradışı bi film. sevdim mi? sevdim ama anlamadım, evet. kafamda bi şeyler kuruyorum, oturtuyorum falan ama bazı şeyler hala boşlukta kalıyor. en iyisi boşvermek. david lynch filmleri sanırım genel olarak böyle. yoruma açık, herkes farklı yorumlar yapabilir. en güzeli de bu.

    edit: ekleme
    0 ...
  44. 63.
  45. film hakkında hiçbir ön bilginiz yokken seyretmeye başlamışsanız sadece gerilim olduğunu zannediyorsunuz. bu doğrultuda sonunu da tahmin edebiliyorsunuz hatta. betty, rita'ya yardım edecek, birlikte olayı çözmek için uğraşacaklar. en sonunda da rita'nın hafızası yerine gelecek, olay aydınlanacak, suçlular cezasını çekecek falan filan... benim gibi akıllı geçinenler böyle düşünmüş olabilir. ta ki betty, rita'yla birlikte girdiği yatak odasından kaybolana kadar.

    başta basit gelen o gerilim filmi birden psikolojik boyuta geçiyor, karışıyor. yönetmen kendini hissettirip, nah yapıyor: ''seyirci seyirci, o kadar kolay değil benim filmimi anlamak. dur bakalım daha yeni başladık'' diyor. * dumur oluyoruz hallice. dikkatlice incelemeye başlıyoruz sonra geçen her olayı, ismi, mekanı ve hatta zamanı bile.
    derken film bitiyor bir sürü soru işareti bırakarak. gerisi de bizim düşünmemize kalıyor. biraz zorlayıp beyni yorunca taşlar bir bir yerine oturuyor aslında, o kadar da zor değil. tabii bu sağlamayı filmi ikinci kere seyrederek yapmak daha makbul.

    yönetmen david lynch seyirciyi düşünmeye sevk ediyor ne güzel. çağdaşları gibi pasif rol biçmiyor, mal sanmıyor bizi. o yüzden ben pek sevdim adamı. hem görsel olarak da başarılı bir film olmuş. müzikleri bile on numara. yapım yılı 2001 yazınca uzak gelmemişti bana ama 10 yıl olmuş, vay be!

    film bittiğinde ilk iş hikayeyle ilgili yazılanları okumak oluyor. bu da ortak noktamız olsa gerek.
    bir de naomi watts'ın oyunculuğundan emin değildim, bu filmde emin oldum. başarmış meğerse. *
    2 ...
  46. 62.
© 2025 uludağ sözlük