şehzade mustafa' nın babası tarafından öldürüldüğünü 500 yıl sonra aydın halkımıza öğretmiş boktan bir dizi. koskoca herifi haremiyle hatırlıyor artık herkes.
Bu dizide hürrem sultan kızından bir yaş büyüktü hayır yani on yedi yaşında mavi gözlü bir oyuncu bulmak çok mu zordu ki pelin karahani meryem uzerlinin kızı yaptınız.
tarihi haremden entrikadan ibaret olduğunu sanan senaristin uydurması halbuki savaş sahnelerini çoğaltıp hürrem süleyman aşkından kıssa dediğim yine de halk tarafından tutulmuştur.
saraydaki kadınların dekolte giymesi yasak değildir zira oraya hadım olmayan erkekler giremez padişah hariç cahiller. Kadınlar başka erkeklerin yanında kapanıyor lâkin. Ayrıca adamlar kurgu diye bas bas bağiriyor. Ortada hurremin geldiği dönemler harem diye birsey yoktu. Hürremin ısrarlarıyla olmuştu harem (gerçekte.) Ayrıca anladık biliyoruz biz de KANUNi SULTAN SÜLEYMAN'ın hayatinin seferlerde geçtiğini biz sadece bir de saray yaşantısını merak ediyorduk.
doğal olarak kurgu kısımları bulunmasına rağmen ana hatlarıyla tarihi gerçekleri ortaya koyan diziydi.
dizinin en çarpıcı yanı, karakterlerin "diriliş ertuğrul" ve daha sayısız saçma sapan dizide olduğu gibi, ancak ahmaklara mantıklı gelen "iyi-kötü" ikileminde gösterilmemiş olmasıydı. karakterler genel olarak ne iyiydi, ne kötü... her insan gibi hırsları, korkuları içinde yuvarlanıp gidiyorlardı. iyi olmaya niyetlenseler bile, olaylar, hırsları, korkuları istedikleri gibi iyi olmalarına izin vermiyordu. aynen "tudorlar" da olduğu gibi...
tabi bir de halit ergenç'in muhteşem oyunculuğunu da unutmamak lazım. genç, hevesli, iyi niyetli bir padişahın nereden nereye geldiğini gerçekçi mimikleri, hareketleri, jestleri, üzüntüsü, sevinci eşliğinde çok iyi sergiledi.