O kuvvet yıllarında Avrupalılar onda, Muhteşem Süleyman, Muazzam Türk diye bahsediyorlardı. Sarayına gelen yabancı ziyaretçilerin, kavuğunun ipek tülbendinin kıvrımları arasında parıldayan mücevherlerle gözleri kamaşıyor, ibrahim, Yedikule'yi "tıka basa" dolduran hazinelerden bahsederken, bunlar kulak kesiliyorlardı. Bununla birlikte, Süleyman'ın kimseye açmadığı bir irade ile, sessizce gerçekleştirmeye çalıştığı idealin anlam ve önemini, hemen hiç birisi fark etmemişti...