--spoiler--
Uçan kuştan, akan sudan, kararmış geceden, gündüz güneşten ve insan sesinden ödün patlardı.
Bu yüzden olsa gerek seni yalnız başına kimse görmedi!
--spoiler--
evet öyle korkak tı ki peşi sıra bu kadar tesadüf kazayı geçiripte götü 3.5 atanlar gibi bir ordu korumayla gezmedi o kadar korkakti ki sıradan bir mahelle de insanların arasında mütevazi yaşıyor du o kadar korkaktı ki ölüm alın yazısıdır diyerek başına gelebilecek suikasteler bile meydan okuyordu o kadar korkaktı ki hücrede onca işkenceye rağmen tek bir komünisti bile satmammıştı.ve o kadar insan dı ki insanlığına laf edenleri bile yargılamaz sadece dinler ve davasını izah ederdi. *
herkes konuşur, kimisi havlar. ama yüce millet hakettiği değeri verir gereken kişiye. öyle gitti muhsin yazıcıoğlu. hakettiği törenle. gayet muazzam bir kalabalıkla. bir iki tane kişiliğin karalama çalışmasıyla olmaz öyle.
kendisinin ve yol arkadaşlarının mekanı cennet olsun.
burada kendisine methiyeler dizme histerisine kapılanların, yaşarken oy vermesi halinde iktidar olacağını düşünmeye başladığım siyasetçi. övenlerin ifadelerinden de anlaşılacağı gibi, derin bir adam. bu derinlik, derinlerdeki tasfiye süreci nedeniyle öldürüldüğünün de bir kanıtı aynı zamanda. ve tanrı türkü de korumamış! yazık. çok yazık...
Bu acı fotoğrafa bakıp, titreyip kendine dönecek bir çok arkadaş olduğunu da düşünüyorum.
onu kimse ülküdaşı ahmet turan alkan kadar iyi anlatamaz herhalde.
--spoiler--
Ülkü Ocakları, 1 numaralı adamını kaybetti; ebedî ocaklıların ve sevenlerinin başı sağolsun
--spoiler--
Ciğerinize hançer saplandı mı nefes alıp verirken
Çat ayazda dondunuz mu hiç?
Kerbela'da yanarken inlediniz mi bir yudum su diye?
Bu acılar tarif değil ki, yüreğim yangın yeri gibi yanmakta
Yüreğim yangın yeri şimdi, Ne söz dinler, ne sükut eder.
Ruhum çıplak, ruhum bedensiz acısı, yanmaktan daha beter
Bu ne ateş ki, yandıkça yanmakta?
Bilen yok mu, nasıl diner, nasıl söner?
Yokluğu hançer gibi saplanmakta.
Şüphe yok, herkes Rabbin'e döner
Kekik kokulu değil artık dağlarım
Üstünde ağlamaklı yılkı atları
Biliyorum üşümeyeceksin bir daha
Çünkü üstünde Resul'ün kanatları
--spoiler--
ölerek iktidara gelinen bir ülkede alperenlerinin kendilerini güçlü hissetmesine ve "hayatta iktidara gelemezsiniz" havalarına girmesine neden olmuş şahıs.
sadece maraş'ta ve sivas'ta değil, ülkü ocaklarında reis olduğu dönemde dörtbir yanda hem solcu hem de "davadan dönen" onlarca sağcının cezasını vermiş über merhum siyasetçidir.
öl(dürül)enlerin de arkasında çocukları, eşleri, anaları kaldı, kimse çıkıp "acımız büyük" edebiyatı yapmasın. bugün ölen muhsin yazıcıoğlu'nun arkasından hiç kimse kına yakmıyor, zaten siyasette etkisiz bir karakterdi. asıl üzüntümüz yaptıklarının cezasını çekmemiş, adaletin önüne çıkmamış olması.
bir helikopterin içinde yüzlerce metre yüksekte karla kaplı bir dağda ölmek... bu kadar basit olmamalıydı!
kendisi hakkında bilgi sahibi olmayan toy gençliğin aklamaya çalıştığı ülkücü abi. kendisi 1 milyon üyeli bir organizasyonu kontrol edemezdi elbette, kontrol etmesine de gerek yoktu. çünkü bizzat emir veren oydu...
gördüğü işkenceymiş bilmem ne! geçin bu salya sümük ağlamaları güzelim, 80 döneminde kimlerin işkence gördüğü, içeri alındığı ve hatta darbenin hangi sözde "tehlike"ye karşı yapıldığını ve yaptırıldığını herkes biliyor. darbeyi yapanlar mı işkence etmiş ülkücülere? hem de yazıcıoğlu'ya öyle mi!
hümanizm kelimesinin anlamından bihaber "insan sevgisi" zanneden pıtırcıklara duyurulur. okuyun öğrenin, ondan sonra gelin tartışalım!
deli fişek yeni nesil solcuların hâlâ hırslarını alamadığı, siyasetçinin çok ötesinden bir beyefendi idi rahmetli yazıcıoğlu.
yargılanmadı diyorlar. yargılandı. beraat etti. beraat kararı kendisine okunduğunda, arkadaşlarını içeride yalnız bırakmamak için imzalamadı.
devlet onu 5.5 yıl hücreye koydu. işkence etti, 7.5 sene suçsuz yere hapis yattı.
keş dağında cenazesini kurda kuşa emanet ettiler.
devlet yazıcıoğlunu yargıladı ve suçsuz buldu. yazıcıoğlu ise devleti yargılamadı bile. 12 döneminde bile yabancı basına röportaj vermeyi reddetti.
şimdi salya sümük edebiyatı yapan gençlerin onu anlamasına imkan yok. çünkü bildikleri tek şey batı için türk nasıl "barbar"sa, ülkücü de faşisttir. faşist katildir, kirlidir, karanlıktır...
ellerinde topyekün insanlığın kanı bulunan bu marksist leninist zavallılar, sovyet rusya'nın, kızıl çin'in akıttığı "milyonlar"ca insanın kanından kendilerini muaf tutarlar.
oysa durum öyle değil.
sütçü imam'a fransızın kanının hesabını soruyorlar. o biraz boyunuzu aşar gençler. hatta biraz değil, bir hayli aşar...
herkesin yargısız olarak hapse tıkılıp darbeciler tarafından işkence altında yargılandığı dönemde hapis yatmıştır. o dönem kitlesel olarak hapis köşelerinde öldürülmüş ve çürümeye bırakılmış birçok solcunun başına gelen şey bugün muhsin yazıcıoğlu'nun aklanması için kullanılıyor. 'yargılandı, suçsuz bulundu' deniyor. yahu yargı dediğiniz şey yargı değil zaten. sizin de kabul ettiğiniz üzere herkes muhsin bey gibi şanslı değildi. o hapishanelerin dışarısını 7,5 yıl sonra göremeyen pek çok insan da oldu. daha yakın zamanda çıkanlar oldu, ve saire. hukuki geçerliliği olmayan bir sistemde zaten aklanılmayacağı için aklanmamıştır. kendisine isnat edilen eylemler de 12 eylülcülerinki değil öldürülen ve katledilen genci, alevisi insanlar tarafından yöneltilen suçlardır. bu ithamlardan aklanmamıştır. zaten yargılansaydı aklanması ne kadar mümkün olurdu orası da tartışmalıdır.
bugün eski ülkücü, yeni akp'ci bir abimiz olan mümtazer türköne kendisini artık kimse ülkücüden saymasa bile kabaran ülkücü damarı sonucu muhsin yazıcıoğlu'nun cenazesine katılan rahşan ecevit üzerinden bütün solcuları affettiğini söyleyebilmiştir. bu kadar rezil bir resmin oluşmasında katkısı olan rahşan ecevit insanına da buradan selamlarımı iletirim. bülent ecevit zamanında kaypak davranmayıp kendisine suikast düzenlemeye kalkanların üzerine gitseydi 12 eylül'le karşılaşır mıydık tartışmalıdır. ama ecevit ailesini şu bakımdan takdir ediyorum. sol adına nasıl davranılmaması gerektiği konusunda her zaman yol gösterici bir deniz feneri olmuşlar. bugün bunu daha iyi anlıyorum.
mümtazer türköne'ye dönersek... sayın türköne, geçmişi affetmek için onun üstünü örtmek değil, bu geçmişin üzerinde sorumluluğu olanları bilmek ve bu kişilerin de hatalarından ötürü mağdur olanlardan özür dilemesi gerekir. bugünkü yazınızda muhsin yazıcıoğlu'nun geçirdiği trafik kazası ve sonrasında yaşananlar üzerinden bütün solu affettiğinizi söylemişsiniz. bunu yaparken de solcuların zamanında yaşananlar ne kadar kabahatli olduğu baharatını yazınıza serpiştirmeyi unutmamışsınız.
ingiliz kaşığı ile fransız boku yemek yerine zamanında sizin de parçası olduğunuz akımın katlettiği solcuların, alevilerin ve diğerlerinin çocuklarını bir gün belki dileyeceğiniz özür konusunda samimi olduğunuza nasıl inandıracağınızı düşününüz.
karanlık tarihi ile yüzleşirken bile solcuları yaftalayan abuk tavrınızın samimiyetten bu kadar uzak olması sizi buna mecbur kılıyor.
cenaze namazına ev sahipliği yapan kocatepe camiinin tüm çıplaklığıyla anlattığı gerçek. bilmeden makattan uydurmak, yaftalamak hiç hoş şeyler değil vazgeçseniz keşke.
istanbul'da hrant dink'in cenazesinde yürüyen on binlerden mürekkep kortejin kurtçuk kovanı ülkü ocakları ve alperen yumağı önünde bağırdığı gerçeğe vesile olan adam.
hakkinda cok küfür edilen, ve de cok övgüler düzülen bir sahis. sadece öldügü zaman ismini duydugumu itiraf etmeliyim-ben yurtdisindayim.ancak youtube´da hakkinda yapilan ve birbiriyle tamamen celisen bir sürü yorum dikkatimi cok cekti, ve kendimce bir arastirma yaptim.internet ciktigindan beri tanidikta varsa bazi bilgilere dakikalar icerisinde ulasilabiliniyor.burada sozluk yazarlari son derece somut suclamalar yapiyorlar, ancak gene de ben sahsen bu isin mahkemesinin belgesini falan görmedigim icin-kaldi ki buldugum bilgiler adamin 7,5 yil hapis tutuldugunu, ama bu durumun bir mahkumiyet sonucu olmadigini dogruluyor. yani bence burada keyfi olarak mahkemesiz bir sekilde bir sahsin hürriyetinin calinmasi durumu var. google´a "muhsin yazicioglu mahkum edildi mi?" yazinca bu konuda hicbir belge cikmiyor.ilginc. kim olursa olsun, bir kisiyi keyfi olarak "zararli" diye hapiste tutmak olmaz diye düsünüyorum. bilen biri bana bu konuda gercekten bir mahkumiyet varsa göndersin,bi adamin bi yerde bi seyin baskani olmasi illa da azmettiricisi olmasi anlamina gelmez. bunun kaniti tanigi ifadeleri, görgü taniklari olur, mahkemesi yapilir, yasadaki belirlenmis bir suca istinaden bir mahkumiyet durumu dogar, adam hapis cezasi alir ve mahkum olur. ama öyle, "su su islerin arkasinda mutlaka o vardir" diye zanna dayali bi tutuklama hukuk devletinde "hukukdisi" dir. hic kimse ortada bir kanit yoksa bir adami tutuklayamaz, o bakimdan, yapilan tahminler dogru bile olsa, kaniti olmadigi zaman, olay tahminden öteye gecemez, bu da bir adami hapse atmaya yetmez. bu vaziyette bir hapse atilma olursa, o keyfi bir harekettir, ve hapis edilen sahis da "mazlum" olmus olur. hukuk devleti böyle bir keyfi davranisi tolere edemez.
2 gündür mezarı hiç boş kalmayan binlerce kişi tarafından dua edilen başkandır.
bazılarının zannettiği gibi solcular o dönemde çiçekle karşılamamışlardır ülkücüleri. onlar kaç kişinin kanını akıtmışlardır acaba hiç düşündüler mi? hala döktükleri kanlardan memnunlar heralde yazdıklarından bu anlaşılıyor. belki şu anki solun toplam oyuna bakıp bu ülkenin solcu olmayan kesimine ne kadar zarar verdiklerini anlarlar. ama onuda anlamazlar nede olsa alışmışlar her şeye ön yargıyla bakmaya, bilmeden konuşmaya eleştirmeye hatta şuç atmaya. keşke hepinizin içindeki insan sevgisinin toplamı onunkinin onda biri kadar olabilse...
"bakım ne gadar bilgiliyim, humanizttinnim, solculukum, gomunistim ama conversimi giyer sıtarbucukumada giderim, tamam bilmiyoruz ama kötüleyelim muhsin yazıcıoglunu, nede olsa müslümanmıs, ülkücüymüs" tayfasının anne babalarından kulaktan duydukları ve yarım yamalak bildikleri sacma dandik mezheplerinin tabiatı geregi yaptıkları insaf dısı cahilce suclamalarla alakalası olmayan vatanperver, milliyetci, sagduyulu, dindar ama acık goruslu kisi. "Elestirel takılmak" istiyorsan, kendine bak; neden arafta kaldıgına dair kafa yor, sozum ona dunyanın en aydın kisilerini katleden icinizdeki irlandalılara kafa yor. Muhsin yazıcıoglunun adını agzına almadan once bir ömrü ilkelerinden bir nebze sasmadan yasamıs, inandıgı dogrular icin iskenceden gecirilmis bu dava ve gonul insanının hayatıyla kendi sefil hayatını ve karakterini karsılastır, vicdanını dinlersen bulacakların seni bir ömür boyu adam gibi, insan gibi, erkek gibi yasatmaya yeter.
merhuma saldıranlara laf anlatmaktan vazgeçmeme vesile olmuş siyasi parti lideridir. zira kendisi için katil diyenler mahir çayan'ı melek ilan ederler. bu da böyle bir ironik durumdur. peki aradaki en temel fark nedir? merhum yazıcıoğlu o dönemlerde yaşanan her şeyden, atılan her adımdan pişman olmuştur. ancak; mahir çayan çıkıp da "davası için savaşmayan alçaktır" diyerek yaptıklarının savunmasını yapmaya çalışacak bir karakter yapısındadır. aradaki fark budur... he bunu görebilmek hususunda akıl gerekir. zira "görme olayı beyinde gerçekleşir." diye 9. sınıf biyoloji derslerinde uzun uzun anlatılmaktadır. ve asıl üzücü olan kendisine saldıranların çoğunluğunu üniversite öğrencileri oluşturmaktadır. türkiye'nin içerisinde bulunduğu durumu da bu vesile ile teşhis aşamasına getirmiş oluyoruz. ne kadar uzun bir menzille baktığının önemi ancak geniş görebiliyorsan anlam kazanır... aksi takdirde gördüğün yerlere ulaşamadan sağından, solundan gelmekte olan tehlike seni yerle bir edecektir. araştırınız, açıklamalarını bulunuz ve kendi döneminde çatıştıkları düşünce adamları ile karşılaştırınız... gene açıklama yapıyorum; yapmayacağım...
allah rahmet eylesin, ailesine ve sevenlerine sabır versin...
