başlığı yeniden nasıl açacağım konusunda oturdum düşündüm biraz. moderasyon'un önceki entry'mi katile katil demek suçundan dolayı sildiğini gördüm ve haklılar da. sözlüğün başı belaya girebilir. sözlük iyi de çevresi kötü işte.
dünün beğenilen entry'lerine bakarsanız 5. sırada bulursunuz bu entry'i. bu kadar bahsettim, şimdi moderasyon entry/başlık uyumsuzluğundan silecek lan.
ama içime sindiremiyorum. maraş'ta, bahçelievler'de, madımak'ta parmağı değil eli kolu, hatta kafası olan bir adamın, hrant dink suikastında rol alan bir adamın bu şekilde kahramanlaştırılmasını, ben, geçmişi unutmayan bir birey olarak içime sindiremiyorum.
deniz gezmişler'e, hrant dink'e, turan dursun'a, ahmet kaya'ya ve nicelerine küfürler saydıranların, benim muhsin'in ölümüne üzülmemiş olduğum için beni insanlıkdışı olarak adlandırmalarını içime sindiremiyorum. ahmet kaya başlığı altında ağza alınmayacak küfürleri saydıranların, muhsin yazıcıoğlu'na gelince nasıl hümanist kesilmelerini seyretmeyi içime sindiremiyorum.
alın işte o entry, halk kahramanımız muhsin'in hakkındaki o güzel entry:
(ara: muhsin yazıcıoğlu)
bunu gördükten sonra dedim ki, vay be, muhsin abi ne büyük adammış, o kötü zamanlarda ülkemizi ülkü ocaklarıyla ne kadar iyi bir hale getirmiş, ne vatansever adammış dedim. kendisiyle ve küçük bozkurtlarıyla gurur duydum. ama tabii o devlet bahçeli gibi değildi, o esas milliyetçiydi. biz oyumuzu ona vermedik ama yine o türkiye'nin en iyi politikacısı, hiç kimseyi öldürmemiş büyük sağcıydı, kral adamdı, hrant dink'i de severdi.
yalan yanlış önermedir bu. muhsin abi yapmazdı, yapamazdı. maraş'ta 505 insanın öldürülmesiyle alakası olamazdı, çünkü o milliyetçiydi. 7 tip'linin öldürülmesinde, sivas madımak'ta yakılan aydınların yanında parmak izi olamazdı. aziz nesin'i itfaiye aracının üstünden linçe atan zihniyetle alakası olamazdı.
sonuçta muhsin yazıcıoğlu'nun iki çocuğu ve bir annesi vardı, olamazdı. muhsin babaa, unutma bizi.
helikopteri düşmüş, donarak ölmüş olabilir bir insan. evet üzücüdür. fakat bu bir insanı kahraman yapmayı gerektirmez. insani olarak düşündüğümüzde evet bir insan ölmüştür kötü bir şekilde fakat kahramanlık bu kadar ucuz değildir. muhsin yazıcıoğlu bir katildir. katliamlarda aktif rolü vardır. 80 öncesi ülkücü hareket amerikan işbirlikçisi bir harekettir. ve oradan çıkan bir şahsiyettir muhsin unutmayalım.
"umarım seni kimse unutmaz muhsin. biz senin suçlarını, kirli işlerini unutmayacağız."
örnek vermek gerekirse mahir çayan bana göre katil sana göre kahraman, e haliyle musin yazıcıoğlu bana göre kahraman sana göre katil. ama bunu genelleyip herkesi senin gibi düşünmeye zorlamaya çalışmak tam manasıyla aptallık.
yaşarken yüzüne karşı katil diyemeyenlerin, öldükten sonra arkalarından konuşmalarının ana fikri olan cümledir...
Şimdi yazacaklarım Muhsin Yazıcıoğlu'nun kahramanlığı veya kötülüğü değil... olaya çok objektif yaklaşıyorum ve kafama takılan bir noktaya değiniyorum...
Sevgili dostlar vefatından sonra, yazılan hakaret dolu şiirler, o yaşarken yazılmamıştır veya yazılmış gün ışığına çıkartılmamıştır. Bu suçlamalar ona yöneltilmemiştir. Yaşarken Kimse onu protesto etmemiştir. Protesto dedimde aklıma geldi milletvekilini kaç kişi protesto etti ? Ürkek denilen yüreğinin karşısına kim çıkıp bu suçlamaları yöneltti ?
kafama takılan tek kısım şu : Ölü arkasından konuşmak kolay keşke bu yazıdığınız şiirler gibi onun ürkek dediğiniz yüreğinin karşısına çıkabilseydiniz. Keşke çıkıp bu suçlamaları ona yöneltseydiniz... o yaşarken bunlar niye dillendirilmedi.
Şimdi arkasından kahraman değildi, kahramandı tarzında konuşmanın hiç bir anlamı yok. Muhsin Yazıcıoğlu bir siyasetçiydi o kadar.
Ölümünde yaşanan ihmallere " oooh canıma değsin " şeklinde bakanların insanlığından şüphe ederim. Çünkü orada sadece odeğil 5 can daha yitirildi. dile kolay 5 kişi... 5 yaşam... 5 aile...
Kısacası kimine kahramandır, kimine katil. bunu tartışmanın ne anlamı kaldı ? siz bu hakaretleri sıraladıkça sevenlerinin gözünde onun kahramanlığı ve kişiliği değişecek mi ? yahut onlar rahmetliyi övdükçe, yücelttikçe sizin fikriniz değişecek mi ?
hayatında inandığı değerler (doğru ya da yanlış beni bağlamaz...) bırak hapse girmeyi, nezarethaneye düşmeyi, yanlışlıkla bir eylemin ortasından bile geçmeyenler tabi bağıracak...
subjektif bir değerlendirme olarak muhsin yazıcıoğlu'nu kahraman olarak görmemektir.
fil dişi sahilinden birisine sorun:
a) muhsin yazıcıoğlu: 7,5 yıl hapis yattı, 5,5 senesi hücre. işkence gördü. mahkemede beraat etti.
b) deniz gezmiş: suçlu bulundu, idam edildi.
hadi gelin sorun bakalım fil dişi sahilinden birisine, kimin arkasından saygı duyacak.
ne? ha anladım, kazın ayağı öyle değil. bu arkadaşlar aslında...
herkes kendi tarihini yazarsa ben de yazarım.
muhsin yazıcıoğlu, stalin zulmünde inleyen milyonlarca soydaşının hürriyeti için ve türkiye'deki milletinin aynı zulme yenik düşmemesi için, gençliğinin baharında cesaretle mücadele etmiş büyük bir kahramandır. yılmamış, korkmamış ve boyun eğmemiştir.
tanım: Muhsin yazıcıoğlu'nun kahraman olmadığını düşünen yazarın şahsi bir görüşüdür.
ne güzel tanımlar girilmiş. tam da kafamdaki tanımlar. şöylşe bir toplayalım.
kayınbiraderini öldürmüşler berikinin. vah vahç kahraman olmuştur şimdi. aslında orhan aydın kişiliksisinin kayın biraderi de kahraman değildi. bok yoluna gitti. dönemeyecek de.
kahraman değil miydi? en azından vatanı iççin canını dişine takarak çalışan samimi bir insandı. vatanı için canını tehlikeye atacak kadar vatan aşığıydı. odtünün duvarlarında "rus askerine selam dur Türk askerini sırtından vur" yazan şerefsizlerin karşısına çıktı. bu mu gözünüzde kahraman olmadığını düşündüren gerekçe? eğer buysa bir daha diyorum. kahramanların en büyüğüdür benim gözümde.
mazlumu oynamanın gereği yok. deniz gezmişi diline alır birileri. kim deniz gezmiş? teröristin tekini başıma kahraman yaparsınız. kim nazım hikmet? rusyaya iner inmez benim vatanım burası diyen döneğin teki. kim çirkin kral? katilin teki. am asiyasi görüşü uyuyor diye kahraman ilan edilen çirkinliği tescilli ama krallığı götümün krallığından öte geçemeyecek şahıs. mahir çayanların ahmet kayaların kim olduğunu sormuyorum bile. siz tanırsınız onları da yakinen.
ha bana kimse demesin deniz gezmiş silahlı eyleme katılmadı diye. terörist başı da katılmamıştır. ama katilliğini değiştirmez.
hepsini geçtik. ulan che kim be?
70 li yıllarda genç olsaydım kahramanımın arkasında yer alırdım. hani senin kahraman değildi dediğin. siz de yaşasaydınız kendi kahramanınızın arkasında yer alırdınız. olayların gelişimini bir kenara bırakıp, karşındakinin ne yapmak istediğini neden öyle davrandığını bir kenara bırakıp ölen bilmem neyinin öldürülüşünü dramatize eden kişi, alıntıyı sözlükte yayınlayan kişi, destekleyen kişiler, neden o kişinin bir gün önce yaptıklarından bahsetmiyorlar? sanırsın adam sınıfının birincisiydi. derslerinde başarılı hiç bir şeye bulaşmayan biriydi. veya berikinin hiç bir siyasi gelişmeye karşı bir ilgisi yoktu. tek derdi evine ekmek götürmek için çalışmaktı.
ilkokul öğrencilerinden farkınız yok. yanında oturan arkadaşının elinden kalemini almaya çalışırsın. arkadaşın karşı koyar. bir de tokat atarsın yüzüne. sonra o da sana vurur. hemen yaygarayı kopartırsınız. öğretmenim ali bana vurduuuu.
deniz gezmiş'ler ile zilyon tane şehir katliamlarını bir tutanların içine düştüğü şanssızlık. aralık soğuğunda sokakta sürüklenilmediği sürece de anlaşılmaz üşümenin ne demek olduğu.
ne oha? sovyet zulumünden ülkesini kurtarmak için türkleri birbirine kırdırdı? gerçekten inanılıyor mu hala bu hikayeye?
1980 öncesinin en büyük siyasi suç şebekesinin başındaki birisin içine düştüğü en normal durumdur "kahraman olamamak". Benzer suçları işleyen sol örgütler de vardır tabii, ancak hiç birisi işi maraş'taki kadar büyütmemiş, "genel merkezimizin olduğu semtte solcu istemeyiz" diyerek 7 öğrenciyi ellerini bağlayıp gırtlaklamamıştır.
Bunlardan çok daha önemlisi, o zamanın pek çok sağcısı ve solcusu sonradan bu katıksız şiddetin anlamsızlığını kabul etmiş, bir anlamda günah çıkartmıştır. Oysa "muhsin başkan" hep o günlerin başkanı olarak öldürdüklerinin ve öldürttüklerinin kendisine verdiği sözde "saygı" ile siyaset yapmış, açık ve net bir özeleştiri yapmamıştır. Bugün BBP gençlik örgütünün, gündelik şiddet vakalarında ülkü ocaklarını geride bırakmasında, muhsin'in bu "şiddetin bir çeşidini" kutsayan tavrı en önemli etkendir.
Bu arada belirtmek lazım, bu başlığa hemena 70'lerle ilgili efsaneler dökülmüş. Bunlar arasından açıkça yalan-yanlış olanları not düşeyim:
iddia 1:"ülkücüler olası bir sovyet işgalini önledi, solcular sovyetler hesabına çalışıyordu": O dönemin solu içerisinde sovyet sempatizanları çok çok azdı, ve MHPliler "faşist" denerek kötülenirken, sovyet sempatizanlarına da "sosyal faşist" deniyordu. Dönemin en güçlü hareketleri Ecevitçi hareket ile, Dev-Yol'un temsil ettiği Avrupa Sosyalizmi geleneği idi. Ayrıca olası bir sovyet işgalini önleyen şey de ülkü ocaklarının ordaburda solcu kesmesi değil, NATO üyeliği, ABDnin bölgedeki kuvvetleri, ve özellikle 60-80 arası ABDSovyet ilişkilerinin nispeten yumuşak geçmesi idi.
iddia 2: "ODTÜ'de Duvarlarda Rus Askerine Selam Dur" yazıyordu: Bir önceki iddiada verdiğim cevap büyük ölçüde geçerli. Sağ kesimin kafasında çizdiği hayalden farklı olarak, sovyet sempatizanlığı sol içinde hiç bir zaman etkili olamadı. Türk solu hep Avrupa solu'ndan feyz almaktaydı. Ancak burada ayrıca belirtmek gerekir ki, 70'lerde SSCB'ye sempati duyan hiç kimse "rus askeri" demez "sovyet askeri" derdi. Zira inanılan şey, sovyetlerde milliyetçiliğin olmadığı, oranın çok uluslu bir politik yapı olduğuydu.
iddia 3: "ODTÜ'de duvarlara Türk Askerisi Sırtından Vur" yazıyordu: Türk Solunun hala daha daha kurtulamadığı hastalığı türk askerinden-polisinden nefret etmesi değil, özellikle orduya karşı bir güven beslemesi, ve ordu içerisinden devrimci bir hareket beklemesiydi. Hatta 70'lerde Polis teşkilatında dahi, bir çeşit polis sendikası olarak öngörülen Pol-Der kurulmuştu. O dönemde, jandarma baskını v.s. dışında, bilinçli olarak hedef gözetilerek saldırılan askerler, Türk değil ABD askerleriydi.
Son olarak buradan belirtmek isterim ki, sözlükteki genel hava "herkes kendi yaklaşımınca bir şeyler söyler, bu işlerde objektif doğru, herkes için geçerli bir fikir ortaya konulamaz" şeklinde. Ancak elimizde Türkiye istatistik Kurumunun verileri var ve bu nesnel verilere göre, Türkiye tarihinde gelir dağılımındaki eşitsizliğin en çok azaldığı dönem, Türkiyede sol hareketlerin en çok güçlendiği, DiSK'in örgütlendiği 1970'ler. Ne zaman ki Türkeş'in deyimiyle "ülkücülerin fikirleri" 1980 darbesinden sonra iktidara geliyor, gene zengin daha da zenginleşmeye ve yoksulla arasındaki farkı açmaya başlıyor. Muhsin başkan bu durumda kendi hayalindeki devlerle savaşan, "kendine kahraman" dok kişot misali, aslında türkiye halkının yararına bir şey yapmış olmuyor. Yani aslında kahraman değil...
hapiste çürüyen adama halk arasında bişey yaptı ki devlet içeri tıktı yatsın a.q derler. ama bu adam sağdan olunca mazlum olur. .. .halk maalesef böyle yüzlüdür.çünkü hukuk bilinci yok.kanunu sadece canı yanınca hatırlar.
muhsin yazıcıoğlu donarak ölmüş bir insan burada yazılanlara cevap verecek durumda deil. çorum maraş sivas katliamlarında yabancı örgütlerin parmağı ve provakasyonları var mıydı, mahir kaynağa göre vardı. o dönemin ülkücüleri masum muydu, kesinlikle hayır. çok adam öldürdüler. muhsin yazıcıoğlu öldürmüş müdür? bilemiyoruz. azm ettirmiş midir? hukuken tespit edilemedi. ama bu öldürmediği anlamına gelmez. günahı boynuna.birilerinin canını yakmışsa diğer tarafta hesabını veriyor olmalı şu anda.
Bunun öznelliği falan yok bana göre kahraman diyemezsin. Sırf alevi diye çoluk çocuk demeden insanları katletmenin haklı bir yanı yoktur. Sırf aynı düşünceyi paylaşıyorsunuz diye ne bu sempati?