muhsin bey adeta adaletin simgesi değil bu filmde. ama dürüst bir adam ve kendi halinde yasıyor, toplum ne ister, piyasa neyi gerektirir diye değil kendi ahlak değerlerine göre hareket edip ekmek parasını kazanıyor.sonra urfadan bir davaroğlu davar gelip bu adamın o naif duygularını sömürüp, muhsin bey'i sırf hayalleri için dolandırıcılığa kadar sürüklüyor. muhsin bey de biraz kendi yapamadıklarını yapmak istiyor bu davarın üzerinden aslen.diyor ya, "Sen ne diyorsun lan ben bu işe hayatımı koydum.Şerefimi feda ediyorum ulan ben.Niye ha niye? Senin için hayvan, kendim için. ilk defa bir boku doğru dürüst becerebilmek için. Bu kaset çıkacak. Sakın bana hayır deme! Sakın deme!!!
sonra ne oluyor, ahlak timsali naif muhsin bey, kendini feda edip şu çocuga o kasedi çıkarın diyor. kaset çıkıyor, hasret olmasa mapus iyidir derken, davaroğlu davar hasretliği düdüklüyor dışarda. muhsin çıktığında hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını görüyor.
'çiçekler ölmüş. hepsi. eskiden bir yer ayarlardın, güneşi iyiyse yerini de sevdiyse ne biçim açardı. şimdi güneş aynı, ışık aynı, yer aynı. suni gübre istiyorlar, 1-2 gram potas koyunca bir coşuyor namussuzlar ama sonra. ölüyorlar .'
benim anlamadığım filmin sonunda hepsinin yüzüne tükürdü eyvallah da o pavyon karısını neden yanına aldı yıne anlamadım. sözün özü; muhsin bey, karakter değil, bir ütopyadır, külttür.
ilk kez dün akşam izlediğim şener şen filmi. mükemmel bir film şener şen yine kendine hayran bıraktı. sevda hanım denen kaltak senin ben amk adam içeri girer girmez o kıroyla sevgili olmuşsun.
dobra dobra konuşalım sırf şener şene ayıp olmasın diye boktan bir filme süper demeyelim. bence şener şenin uğur yücel yüzünden olsa gerek en zayıf halkası filmleri arasında.
hala aklımdadır ve birkaç gün önce izlememe rağmen tekrar izlesem mi düşüncesine kapılmaktayım. şener şenin o müthiş istanbul beyefendiliği, hergün içtiği bi duble rakı ve akabinde sürekli çaldığı müzeyyen senar ve safiye ayla gözümün önünden gitmemektedir.
güneydoğudan kente gelen görgüsüz, cahil, amacına ulaşması için her yolu mübah gören ve halk çocuğu ayaklarına yatıp sırttan bıçaklayan tabir-i caizse "kıro" ali nazik hikayesidir.
film görüntü itibariyle eski istanbulu, şener şen gibi eski istanbul beyefendilerini özletmiştir kısacası. güneydoğudan sonradan gelen, sonradan görme tiplerin getirdiği yobaz kültürle ve arabesk denilen ucube müzik tarzının yavaş yavaş kültür değişimiyle istanbulun 80 ler sonu ve 90 lar başıyla değişimini rahatlıkla görebilirsiniz.
iki insan arasında aynı kadına aşık olmak dışında hiçbir çatışma sebebi olamayacağını sanan mal senaristlerin bok ettiği filmlerden biridir. aynen "eşkıya" filmi gibi..
iki filmde de filmin iyi karakteri ile kötü karakteri arasındaki çatışmanın ana nedeni aynı kadına aşık olmaları. kadın iki filmde de kötü karaktere nasip olmuş ama gönlü iyi olanda..
oysa ki insanlar nadiren "aynı kadına aşık olmak" gibi bir sebepten ötürü 30-40 yıl kavgalı olurlar. para, kazık yemiş olmak filan çok daha yaygın sebeplerdir. ne var ki "şık durmaz, ilgi çekmez" diye neredeyse tüm film ve dizilerde çatışmanın sebebi aşk oluyor!...
oysa iyi işlenirse "şık durmayacak, ilgi çekmeyecek" çatışma sebebi yoktur. yeter ki işlemeyi bil...
yıllardır ismini duyduğum ama kendisini bir türlü bulup da izleyemediğim benimle yaşıt bir şener şen klasiği. ta ki geçen haftaya kadar...
filmin başındaki müzeyyen senar'lı rüya atmosferi ve müzeyyen ablanın harika sesi size de rüya gördürüyor. daha sonrasında şener abi'nin muhsin bey'i oynamayıp adeta muhsin bey olması insanı filme bağlayan en önemli etken oluyor.
ali nazik'in filmin en başından itibaren yansıtılan saflığı, filmin sonunda muthiş bir değişime uğraması uğur yücel'in güzel oyunculuğuyla ete kana bürünüyor.
filmin sonrası biraz klasik. yeniye ve yozlaşmaya karşı muıhsin bey'in tek başına mücadele vermesi ve sonunda da yeninin kazanması. ayrıca yalnızlık... öyle bir yalnızlık ki çiçeklerle konuşturur insanı.
film nasıl rüya ile başlıyorsa yine rüya sahnesiyle bitiyor. sizi de maalesef 1,5 saatlik bir rüyadan uyandırıyo bu film.
sinemamızın efsane yönetmeni yavuz turgul filmi. senaryo, çekim, oyuncuk ile tamamlanan mükemmel eser. kaç kez izlediğimi hatırlamıyorum.
(bkz: (#24452264)
--spoiler--
''çiçekler ölmüş. hepsi. eskiden bir yer ayarlardın, güneşi iyiyse, yerini de sevdiyse ne biçim açardı. şimdi güneş aynı,ışık aynı, yer aynı... suni gübre istiyorlar, bir iki gram potas koyunca bir coşuyor namussuzlar ama sonra... ölüyorlar.''
--spoiler--
bu aralar akbank reklamlarında da bahsi geçen, yeşilçamın en güzide karakterlerinden, her şarkıcının nota bilmesi gerektiğini savunan çiçeklere düşkün menajer.
az önce izlediğim ve gerçekten çok kral bir filmdir.
Arabesk'in yükselen trendine karşılık türkü nota ve eğitimli sesi savunan muhsin bey , bunu urfadan istanbula gelen ali nazik üzerinde de uygulamak istemiştir.
Hatta bunun için hapse bile düşmüştür.
Ama sonunda kaybeden yine muhsin bey olmuştur.
film Muhsin bey'in dramını aynı zamanda arabeskin türküye galip gelişini dramatik bir biçimde işlemiştir.