zamanında filistinin israile toprak satışına mani olmaya çalışmış ama başarılı olamamış. toprağını satan filistinli ama bu mal antisemitist duygularla hitlerle müttefik kurmaya çalışmış. hitlere, müslümanları bir araya toplayıp nazi ordusuna hizmet edebileceğini inandırmış. hitler de ekstra asker geleceği için yap da görelim demiş. bu mal da eskiden osmanlı ordusuna bağlı olduğu için bayrağımızı nazi toplantılarına sokmuş.
kısacası elinden geldiğince bizi nazilere bulaştırmaya çalışmış ama atatürk ve arkadaşlarının kurduğu hükümet bu arap dölünü desteklememiş. savaş sonrası naziler yenilince, bu deyyus da isviçreye, en sonda ingiltereye kaçmış. hatta israil bunu ingilizlerden istemiş ama ortalık daha fazla karışma ihtimali olabilir diye ingilizler teslim etmemişler. eğer osmanlı 1. dünya savaşında yenilmeseydi muhtemelen bu savaşa girerdi ve o zaman muhtemelen stalin türkiyeyi ele geçirir sscb bağlardı.
vatanını satın ingiltereye kaçıyor mk. lafa gelince ingiliz düşmanımız rerörö, hem de götünü oraya yaslıyorlar. vahdettin de oraya kaçmıştı.
Kudüs Müftüsü olarak anılan Muhammed Emin el Hüseyni (1895-1974) Kahire'de El-Ezher üniversitesinde bir yıl kadar islam Hukuku okumuş; 1913'te 18 yaşlarında Mekke'ye gidip hacı olmuş, istanbul'da öğrenimini sürdürürken I. Dünya Savaşı patlak verince topçu subayı olarak izmir'de görev yapmıştı.
1921'de Kudüs'te ingiliz yönetimi altında yapılan müftülük seçimlerine aday olarak katılan Hüseyni en az oyu almasına karşın, ingiliz yönetimi bu seçimi geçersiz sayıp kendi adamları olan Hüseyni'yi Kudüs Müftüsü olarak atamışlardı. 1931'de Kudüs'te ingilizlerin güdümünde bir "islam Kongresi" toplayan Hüseyni, yazışmalarda "Yüksek islam Konseyi Başkanı" ve ingiliz yönetimin kendisine verdiği "Kutsal Toprakların Müftüsü" ünvanlarını kullanıyordu. Hüseyni 1931'de topladığı ingiliz güdümlü islam Kongresi'ne o sırada Fransa'da sürgünde yaşayan son Halife Abdülmecid Efendi'yi de çağırmış, Atatürk Türkiyesi buna şiddetle karşı çıkarak Hüseyni'nin Hilafeti diriltmesine izin verilmeyeceğini açıklamıştı.
Hüseyni tarafından Yahudi düşmanlığıyla doldurulan Müslüman gençler, doğrudan Hüseyni'nin denetiminde yürütülen silahlı eğitimlerden geçerek Almanya safında cepheye sürülüyordu. Hitler ordusunda "Hancar" (Hançer) adıyla anılan Bosnalı Müslüman askerlerden oluşan birliklerin Hüseyni tarafından çizilen bir de bayrağı vardı. Bu bayrakta bir Gamalı Haç ve kılıç sallayan bir el yer alıyordu.
20 Kasım 1941 günü Nazi partisinden Ribbentrop ile görüşen Hüseyni, 28 Kasım 1941'de Hitler'le de görüşecek ve yalnızca Balkanlardaki Müslümanları Alman askerine dönüştürmekle yetinmeyip, Ortadoğu'daki bütün Arapları da Almanya'nın safında savaşa sokabileceğini söyleyecekti.
Bu görüşmede Hitler,Hüseyni'yi; Araplarla ilgili konularda karar verecek kişi ve Arapların önderi olarak tanıdığını bildirmiş, gelgelelim Arap devletlerinin bağımsızlığı için kendisine herhangi bir söz vermemiş "Alman ordusu güney Kafkasya'ya (yani Bakü petrollerine) ulaşana dek, Arapların bağımsızlığı sözünü açıkça söyleyemeyiz" demişti. Bunun anlamı açıktı: Hitler'in Rusya'ya karşı açtığı savaş, kendi topraklarında hiç petrol bulunmayan Almanya'nın Kafkas/Hazar petrollerine ulaşmasını amaçlıyordu.