kanalize ne hakkat bilmiyorum. hiç kimse bilmez bilemez. gönül ister ama sevemez. neyse. ben küçüktüm. büyüdüm. reşit oldum. ama hala bana broşür vermiyorlar alışveriş merkezlerinde. üstlerine üstlerine gidiyorum. almak için. vermiyorlar. bunun alt metni "sen daha bebetosun, git adam ol". evde ve arkadaşlar arasında olgun bi tavrım yok tabii ve baskın karakterde değilim.ama yollarda ciddi yürürüm. sakalım da var. niye vermiyonuz olum? boyum da var, yapılıyım da allah'a şükür. bu arada karı-kız sitesi gibi oldu ha son cümleler. özelliklerimi sayıyom ha bayaa. adım samuel, 25 yaşım. kızlar msn var mı? ya işte neyse yıllardır içimde kalan bir şey bu. hiç broşür alamadım. ha alsam napacam? napacam lebram? atacam ilk çöpe öyle bir bakıp. olsun o bir sembol. o bir imge. o bir olgu. o birrrr türkiye'nin en güzeli. off. vallaha delirecem. büyüdüm lan ben. adam olun broşür dağıtıcılar. broşür dağıtıcıları akıllı olsun akıllı. işte gençler bu vücut ve yaş olarak büyüsem de kişilik olarak büyüyememek beni bitiriyor. bunun bir diğer örneği hutbemizin bugünkü konusu olan nuhabbete giriş konusunda olacaktır. değerli inananlar veya inanmayanlar. diyelim ki bir sohbete denk geldiniz. sizi hiç ilgilendiremeyen bir konudaysa takmazsınız değil mi? ben de takmam. ama misal kendinizi etkili ve yetkili hissettiğiniz bir konu olsun o konuşulan. gamsız adını verdiğiniz insanoğlunun en üstün ırkıysanız yine takmazsınız. çünkü siz bir gamsızsınızdır. üstün insansınızdır. süpersoniksinizdir. kendinize yetersiniz. diğer insanları hiç sallamasanız da herkes sizi sallar. başınız ağrımaz. gamsızlık candır. işte gamsızsanız efendum. "yemişim sohbeti ve sohbete girme gerilimini" düşüncesi hakimdir size. ama normal bir insansanız. özellikle bu iletişimsiz dünyada yaşayan bir insansanız. o sohbete girmek istersiniz. geçenlerde başıma geldi. zaten ondan yazıyorum bunu. her şey hakkında bilgisi olan orta yaşlı insan tipi vardır ya. işte onlardan biriyle benim yaşımdan bir baskın karakterli arkadaşım her şey hakkında konuşuyordu. bursa'daki belediyeler, kim ne kadar para yemiş, kim ne hizmetleri yapmış, bursaspor uefa'ya gidecekmiymiş, ertuğrul sağlam neler yapmış, tayyip geymiymiş, baykal toparlakmıymış, o buymuş, şu şuymuş. işte bu tip normal konularda normal bir bilgi düzeyiyle konuşuyorlardı. herkesin edebileceği lafları edip arada çok özel olduklarına inandıkları bilgiyi söylüyorlardı. ben de sohbete girmek için yandım orada. ben de bilirdim, ben de söylerdim ki onları. hem bursaspor benim için bir yaşam tarzı. 5 sene maça gitmişim. piyuu. hey babam hey. sen kimsin ulan. ben yaşar usta. of o değil de bende eziklik psikolojisi var. galiba. ama kanalize olacağıdım uygun bi yerden ama takılmama konusu var. korkusu var. ki genelde olur. bi laf ederim. " sen daha küçüksün, salaksın sus" bakışlarıyla karşılaşırım. ama girmedim o sohbete. mükemmel bilgilerimden marum biraktım onları. he he he. ben kazandım. sokullu wins. we are the champiyons. ayrıca o sohbete girmezken " ne olacak lan girsem" dedim kendi kendime. gamsızlığa, o mükemmelliğe bir adım daha attım. hadi hayırlısı.