göz bebeğin gibi baktığın biricik canlının pırrrr olup camdan, kapıdan kaçması durumudur.. iki kere başıma gelmişti.. ilkinde yemliğinin kapağını takmayı unutmuşum hava alsın diye balkona koymuştum cik cik oynayıp neşeleniyordu bir müddet sonra sesi kesildi döndüm baktım kafes boştu sonra baktım ki o dal benim bu dal senin uzaklarda oynayıp neşeleniyordu bir iki kere çağırıp balkondan kafesi gösterdim ama tık yoktu hoş ben olsam bende gelmem zaten öyle ortamı bulmuşum daha ne isterim neyse..
ikincisinde ise hayvanın kanatları açılsın diye evin içinde salmıştık o oda benim şu o da senin uçuşup duruyordu, sonra o esnada banyonun camı açıkmış nasıl olduysa bir anda pırrr olup gözlerimin önünden uçup gitti tam o sahne hala da çıkmaz aklımdan neyse ben aldım kafesi elime indim bahçeye bir oraya bir buraya koşuşturup duruyordum kafesi görüpte girsin diye sesi geliyordu ama kendisi görünürde yoktu böylelikle bu da gözden kaybolup gitti.. sonuç olarak fena halde en az ölmesi kadar insana koyan bir durum.. şanslı ise iyi bir insanın camına konar o alıp besler, şanssız ise açlıktan susuzluktan ölüp gider insan üzülüyor baya.. tabi ben durur muyum birinin eksikliğinde hemen koşup yeni kuş alırdım tabi çocuktum o sıralar.. şimdilerde ise hepsi burnumda tütüyor bak depreştim yine özlem duygum arttı.
üzücü olay. kafesini açıp zorla çıkarsam tekrar geri girerdi. lakin temiz hava alsın diye kafesiyle balkona koymuştum. nasıl olduysa kafesin üstüne askılık düşmüş, kafes açılmış. o panikle uçmuş gitmiş. bulamadık kendisini.
ev halkını ağlatan olaydır. daha acısı kuşun, camdan çamaşır sirkeleyen yan komşunun ayağı ile terliği arasına konup sirkeleme sonrası kadının içeri girme amaçlı topuğuna basmasında terlik ile ayak arasında sıkışıp can vermesinden daha sevimli olaydır.
işbu entry şeker adlı muhabbet kuşuma ithaf edilmiştir...
öyle özel bir kuş değil yahu. 1 haftalıkken kaçtı zaten. yani alalı 1 hafta olmuştu. ama onu yakalamak için çok uğraştım...
dev iki ceviz ağacının arasında tam 2 saat boyunca mekik dokudum. ter içinde kaldım. o ağaçtan o ağaca atlıyordu üstelik bıcırık. elimi uzattım, aramızda 10 cm vardı. tam yakalıyordum ki beni fark etti ve uçtu. pes etmedim. ağacın tüm dallarına çıktım nerdeyse.
gitmemeliydi. çünkü giderse ölecekti. ama karanlık çöküyordu. gücüm de kalmamıştı daha fazla... ve bir süre sonra zaten gözden kayboldu gitti.
üzülüp eve gittim ama 2 gün sonra bir haber geldi. şeker bulunmuştu. bir kırsalda çalışan çiftçiler tarafından bulunup karton kutuya konulmuştu. sevinçten uçuyordum. hemen kuşun bulunduğu yere gideyim dedim. ama ben gitmeye hazırlanırken bir haber daha geldi. kuş konulduğu kartondan da kaçamayı başarmıştı...
sonra hiç haber alamadım ondan. muhtemelen doğaya yenik düştü ve öldü. ya da birinin evine girdi ve hala yaşıyor. bilmiyorum...
üzüldüm, çok üzüldüm... ne olursa olsun bir hayvanı kaybetmek koyuyor insana...
yıllardır beslerim bu ruh hastalarını daha bir tanesini bile kaçırmadım. alıştı, kaçmaz artık falan diye bir şey yok arkadaşım. kuştan mantık beklemeyin. açık bir yer gördüğü anda vın turizm. çok üzülür insan. hatta bazı tanıdığı insanların ölmesinden bile daha çok üzebilir. tamamen kuş ile sahibi arasındaki ilişkiye bağlıdır.
çok kez girişimleri oldu ama hep başarısızlıkla sonuçlandı neyse ki. gerçi mıncırmaya çalışırken elimizden kaçıyor ama suçlu o, kim reddeder lan bu kadar ilgiyi.
bu olay yaşanmadan önce evde böyle bir muhabbet geçer:
+hanım şu kuşu cam, pencere açıkken salma diye kaç kere söyledim sana?
-bir şey olmaz o bize alıştı kaçar mı hiç.
Annenizin temizlik yaparken deterjan kokusu çıksın diye odanın penceresini açması sonucunda ortaya çıkan durumdur. Akşam hava kararana kadar kimse kuşun kaçtığını fark edemez. Annenizin bu duruma cevabı: "Oğlum kafesin kapısını neden açık bıraktın" olacaktır (Kafesin kapısını açan da annedir aslında). Suçlu her zaman siz olursunuz.