yazlığımızda balkonumuza konmuştu bıcır, sonra içeri girdi. önce ürkekti bize karşı, odanın içinde dört döndü. dışarıda çok korkutmuşlardı herhalde. ama alışmamız uzun sürmedi birbirimize. hatta bir de japon balığımız vardı zeliş adında, eşi onu ilk haftasında tek bırakmıştı fanusunun içinde. o dayandı göğüs gerdi yalnızlığa, bıcır, çoğu zaman ona eşlik edip onun da yalnızlığını paylaştı. suyundan çok içti fanusun kenarına konup. çok geçti aklımızdan bıcır'ı baş göz etmek ama layık göremedik ona hiç kimseyi. sadece bize canım dedi. bir süreliğine komşunun dişi kuşuyla paylaşmışlardı kafesi. ama çok uzun sürmedi saadetleri. zaman ilerledikçe bıcır her şeyden huysuzlanmaya başlamıştı. sık sık hasta olmalar, gün içerisinde sık sık uykuya dalmalar baş göstermişti. nasıl babaannem dedem gün içinde yoruldukları zaman uyuyorlarsa o da uyuyordu. o zaman anladım bıcır'ın yaşlandığını. salonda köşede dururdu kafesi. yaz aylarından biriydi. benim odama sabah güneş vurduğu için sıcaktan uyuyamazdım. o yüzden sabahları salona geçer divana kıvrılırdım. yine sıcağın beni bunalttığı sabahlardan birinde salona geçip divana uzanmak üzereyken kafesteki tüneğin ikisinin de boş olduğunu fark ettim. kafese yaklaşıp kafamı kaldırdığımda onu kafesin dibinde yerde yatarken gördüm. o an şaşkınlık içerisindeydim. belki de uyku sersemi durumun farkına varamadım. uzandım divana. hemen uykuya dalmışım. çok geçmeden gözümün önüne geldi bıcırım. kafesinden uçup avizenin üstüne kondu. bıcır bıcır konuşuyordu. o an gözlerim açıldı. önce kafese baktım sonra yanımda babaannemi gördüm. babaanne demem ile gözlerimden yaşlar dökülmeye başladı. bıcır ölmüş dedim. sarıldık babaannemle birbirimize, ağladık.
kuşu zikim sana birşey olmasın, denilip teselli edilmesi gereken çocuktur. zira o yaşlardaki psikolojik bir travma insanın ilerki hayatına yön verebilir.
sadece cocuk mu aglar sadece onların mi içi kanar. henüz goreve basladigimin ilk yılında bana hediye edilmişti. adını da hediyeyi verenler koymuştu. pek yaratıcı olmasa da çok sevmiştim çapkın'ımı. henüz evleneli 2 ay olmuştu. büyük bir sevinçle inu eve getirdigimde eşim ya o ya ben dahi demişti. sonradan bu isteksizliginin nedenini deştigimde kaçırmıştı dilinden "ben kuş beslemek istemiyorum ölümlerine dayanamıyorum" bunu bir kuruntu olarak düşünüp zorla da olsa kabul ettirmistim eşime senin varlığını. tüm bakımını benim yapacak olmam sözüne karşılık. bunların üzerinden koskoca 6 yıl geçti ve maalesef çapkın oldukça sancılı bir süreç sonrasında çırpına çırpına öldü. hem de eşimin ellerinde. ben de az önce onu gömdüm. bir dostu yolcu eder gibi. simdi çok pişmanım 6 yıl boyunca bizimle yasayan capkinin neden daha çok fotoğrafı yok diye neden daha fazla anını kayıt etmedim diye. şimdi geriye sadece onun sesi kaldı kulaklarımda ve soğuk kış gecelerinde ısınmak için televizyonun uzerine cikarak tvnin verdigi ısı ile ısınmak icin tunedigi yere bakıyorum anlamsizca ve gercekten gözlerim doluyor. ve maalesef insanoğlu neyi severse sevsin her zaman ölüme yenik bu düşünce de aklımdan çıkmıyor.
o da bir canlı, bir karakter ve hayvan değip genelleyemesin her birini diğerinden ayıran ayrı bir karakteri var ve onla kurduğun bağ gayet herhangi bir insanla kurduğun kadar gerçekçidir. hal böyle olunca birinin hayatında olmaması kadar üzücü. hayvanlar öyle asalak, kendi halinde, hepsi aynı tip, hiçbir anlam ifade etmeyen kimseler değil.
hepsi bir birey, belli karakteri var. uzaktan bakınca hepsini aynı görebilirsin ama alıp beslediğinde hepsinin farklı karakteri olduğunu, onların da aslında küçük beyni olsa da belli olaylara farklı tepkiler vererek fark yarattığını görürsün.
hele hele bir çocuğun duygusallığında daha derin karşılık bulur bu.
o yüzden ağlayabilir, sonuçta onla bir bağ kurmuştur ve o bağın yıkılması insanı boşluğa gayet de düşürür.
Ben aynı şeyi yaşadım. 8 sene baktım. Öldüğünde de Ağladım ama çocuk değildim. Askere bir iki sene vardı sanırım. Evcil hayvan insanın dostudur. Dostunu kaybeden de ağlar.
kuşu öldüğü için ona taziyeye giden peygamber efendimiz (s.a.v.)'i akıllara getiren olay. iç burkar tabiki, ortada bir çocuk masumiyeti var, basit değil.