Uçarken kanepenin arkasına düşer hayvancağız, sonra da çıkmaya çalışırken kanadını kırar. Hayata küser ve ertesi gün ölü bulursunuz.
Alternatifi olarak da kendi tüylerini yolmaya başlaması gösterilebilir. Veterinere götürdüğünüzde de depresyon der buna. Bir haftaya kalmaz tüysüz kalır ve intihar olarak nitelendirilen bu dönem neticesinde bir sabah ölü bulunur.
astımdır efenim. hatta astım olduğunu anlayamayıp ilgisiz bıraktıysanız size şımarıklık yapıyor diye teşhis koyan veterinerdir daha doğrusu. günler boyu inlemeler, tüy dökümleri, halsizlik, yemek yememe sonrası sonunda teşhis konulsa da ilaçlar, sıcak tutmak için 24 saat lamba altında bekletmeler ile 4 hafta kadar daha yaşayıp nanaykente gitti hayvanjık.
bu başlığı görünce küçüklüğüme gittim. bilinçaltımda yatan o ana.
muhabbet kuşum vardı adı maviş ( genel bir isim zaten ama olsun )
kuşu çok sevdiğim halde elime almaktan çok korkardım 5 -6 yaşlarındaydım.
bir gün kafesinin kapısını dışarı çıksın diye açarken elimi gagaladı ve o anlık korkuyla yaylı kafes kapısını bırakmamla başı sıkıştı.
boynundaki tüyler döküldü. git gide çelimsizleşti ve sonunda öldü.
ezilmektir... ortaokul zamanlarımda bir muhabbet kuşum vardı... adı bızdıktı... ailemizden biriydi. kafesin kapıs hep açıktı... balkona bile çıkardı ama kaçmazdı... annemin boncuklu bir terliği vardı... çok severdi. terliği nerede görse, uçarak yanına gider, boncuğu ile oynardı... vesselam.. bir şeyi çok sevmeyeceksin... ya aklından, ya canından olursun derler ya... zavallı kuş, annem terlikle dolanırken evin içinde, terliğin altına girmiş annam mutfak rafına yükselince... yere inince de gıyıııkk diye bir ses duymuş... kuş pestil olmuş tabi... ben görmedim tüm bunları... okuldaydım... eve dönünce kuşu göremeyince, sordum nerde diye... kaçtı dediler... uçmayı unutmuş kuş nasıl kaçardı diye düşündüm... günlerce ağladım... bu acı gerçeği seneler sonra öğrendim... hatta, bızdık ölünce psikopat abim kuşu balkondaki büyük bir saksının içine gömmüş... ayrılamamış meleğimizden... kıyamamış uzaklara gömmeyi... işte böyle birşeydir... ölüme sebep veren, olan... kaçınılmazdır... hep etrafında dolanıyordur... fırsat kolluyordur... boş bulduğu anda da, seni alıp çook uzaklara götürüyordur... ölüm...
pişmanlık editi: tamam tamam itiraf ediyorum ve ekliyorum... birkaç sene sonra, ölen kuşume benceyen bir kuş daha aldık.... ona isim veremedim bir türlü... alışamadım da... ama nefret de etmedim... o da öyle evin içinde gezerdi... yine bir gün okuldan geldim... kafesini açtım... dolaşmaya, uçuşmaya başladı... ya kısa keseceğim... edebiyat yapamayacağım şimdi... az sonra ezdim ya ben o kuşu. ama bi anda da ölmedi... vıcık vıcık ezmemiştim çünkü... kuş dakikalar sonra öldü. abimden korktuğum için kuşu bir havluya sardım, dolabıma sakladım. evdekilere de kuş kaçtı dedim. tabi bu yalanımı çok da fazla sürdüremedim... kuşu dolabımdan çıkardım.. kaskatı olmuştu.... ama hala canlı gibiydi... sanırım iç kanama geçirmiş... çok şiddetli basmamıştım üzerine... akabinde, hayvancağızı alıp bahçeye gömdüm... evim ve etrafı, hayvan mezarlığı olacak diye korkmaya başlamıştım... zira çocukluğumda da komşunun balığını öldürüp peçete arasında saklamışlığım vardır... ilgilenenler için:
insanlardan da hassas bu hayvanlar. sigara dumanından bile ölebiliyor. anlamadığım benim kuşum niye öldü? su kabını bile temizlerdim her gün. o kadar ilgiliydim yemesine içmesine. sebze meyve yedirirdim her gün. kafesini temizlerdim. korkacağı şekilde ses de olmazdı evde. daha bugün seni veterinere götürüp tırnaklarını kestiricektim lan. kardeşim iki gözü iki çeşme ağlayıp zırlayıp katil diyor senin yüzünden bana. ölmemeliydin. kim gömecek seni şimdi toprağa. kaplumbağalarımda öldü zaten. sırada balıklarım var galiba. öfff.
bu hayvanlar normalde açık alanda günün 12 saatini güneş altında geçirirler ve tropikal iklimde yaşarlar..dolayısı ile vücutlarındaki ideal düzeyde d vitamini depolarlar..böylece enfeksiyonlara,ani ölümlere ve diğer hastalıklara karşı bariz direnç kazanırlar..
ancak kafes içinde ve kapalı ortamda bunu gerçekleştiremezler..hem ortalama ömürleri kısalır,hem vücut dirençleri düşer..en basit sebepler bile bu kuşlarda hastalanmaya ve ölüme yol açabilir..
dolayısı ile kafesin içine uvb lambası koymanız gerekir.günün 12 saati bu lamba açık kalmalı ve hayvanlar tıpkı doğadaki gibi d vitamini sentezleyebilmeliler..
ayrıca kafes büyük olmalı..rahat hareket edebilmeleri ve enerji harcayabilmeleri için..
kafeslerine konan yemler ise düşük karbonhidratlı olmalı..bu hayvanların karbonhidrat metabolizmaları çok farklıdır..
kalkıp da hayvana şekerli,unlu şeyler yedirmeyin..fazla meyve vermeyin..herzaman için tahıllı,lifli ve kepekli besinler verin..