akla yakın geçmişe kadar sucukçu muhasebecisini eleştirdiği halde, makam, mevki, köşe derdine onun safına geçenleri getirmiştir.
olay gerçektir... saygın sünni tarihçiler taberi ve ibn'ül esir tarafından aktarılmıştır. özetleyerek anlatıyorum:
hariciler ali'yi öldürmüştür ama muaviye kendisini hala yeteri kadar güvende hissetmemektedir. iktidarını sağlamlaştırmak için yandaşlarına da muhaliflerine de mal dağıtmaya başlar. muhaliflerine daha çok mal vermektedir.
yandaşlarından önde gelen birisi (kitaplarda ismi de veriliyor ama şu an aklımda değil) kendisine az mal verilmesine kızar,,, soyunu, sopunu, itibarını, geçmişte yaptığı hizmetleri sayıp döktükten sonra, neden kendisine daha az mal verdiğini sorar. muaviye "ben onlardan o mal karşılığında dinlerini satın aldım. sana verdiğim ise hediyedir" der. aç gözlü yandaş verilen yanıttan tatmin olmamıştır "o zaman benim de dinimi satın al" der. muaviye denileni yapar...
gariptir, bu olayın bir benzerini meşhur casus lawrence da yaşar yüzyıllar sonra... "seven pillars of wisdom" adlı otobiyografisinde aktarır. nitekim "arabistanlı lawrence" filminde de görülebilir... ne diyelim? zihniyet böyle olduktan sonra, aradan bin yıllar geçse, kişiler değişse bile benzer olayların tekrar etmesine şaşırmamak lazım...
birisi yazdıklarıma "senin uydurman" derse, eve döndüğümde sayfa numarasına kadar verir, sayfanın fotosunu galeriye yükler, rezil ederim, ona göre... ben malum zihniyettekilere benzemem, yalana tenezzül etmem... yorumlarımı beğenmeyebilirsiniz ama verdiğim bilgiler doğrudur. hataen olabilir ama asla kasten yanlış bilgi vermem.
satın alınanların başında büyük! hadis ravisi ebu
hureyre gelmektedir. sünni hadislerin çok büyük
bir bölümü bu satılmış hureyre rivayet etmiştir.
(bkz: emevi dini)
kimisinin "menkıbe" diye geçiştirmeye çalıştığı olaydır... yahu islam tarihi hakkında ne biliniyorsa taberi gibi sayılı saygın tarihçiler sayesinde biliniyor. eğer işine gelmeyene "menkıbe" dersen, bildiğini sandığın her şeyden kuşkulanman gerekir.