bizim ülkemizde olmayan seviye. yok işte kardeşim! onlar ilk tanışmada vuruşuyorlar. olmaz böyle! öyle etek boyu kısaltmalarla, kesif amatör makyajlara olmuyor bu işler. muasır olacaksan, batıyı birebir kopyalayacaksın. gösterip vermemek yobazlıktır. -gerçek yobazları buldum- tanıştığımız gün vuruştuğumuzda batı ülkelerinin seviyesini yakalamış addedileceğiz.
çılgıncasına sevişmek istediğim medeniyettir o. kaprisleri yoktur, hoş muhabbetli, her türlü düşünceye saygılı ancak her türlü pisliği de yine perde arkasından işleyen sinsi bir arkadaştır. arkadaş dediğim birisi ile sevişmek dürtüsü de pek süpermiş.
mehtaba karşı çok güzel olur.. birkaç defa yakından görmüşlüğüm el ele tutuşmuşluğum olunca dur lan bir de öpeyim şunu diyerek öpüşmeye başlayınca o güzelim dudaklarından bıyıklar çıkmaya başlamıştır. korkuyla gözlerimi açtığımda tayyip'i görünce karşımda, "baş örtüsü takmam güzelim" diyordum ki, "ananı da al git... " demeye başlamasıyla hüngür hüngür ağlayarak rüyamdan uyanmam bir oldu. hala hatırladıkça elim ayağım titrer ara sıra. yaa ya.
dunya'nin icinde tek tek medeniyetlerin oldugu ve bu medeniyetlerin kendi icinde yari$tigi, rekabet ettigi ortamdan bahsedilmektedir. bu da kapitalist duzen anlamina gelir. ataturk'un muasir medeniyetler seviyesi cumlesinde sozu gecen anlam turkiye'nin boyle bir yari$a girip ustun olan tarafta olmasini istemistir.
kimi kendini bilmezler tarafından başbakan erdoğan'ın ülkeyi ulaştırdığı sanılan seviyedir. kasımpaşa ağızı yapıp, van münüt demekle, suriye ile vizeyi kaldırmakla olsaydı o işler. te heyyyyy.
85 yıldır ulaşmadığımıza mutlu olduğum durum. biz zaten gelişmiş bir medeniyetiz. başkalarının kültür yozlaşmamızı istemesine rağmen kültürümüze hala sahip çıkmamız övünülecek bir durumdur.
dünya muasırlaşmaktan çok eziyet çekti. artık geçmişte kalan bir akım olduğu halde bazıları hala muasırlaşmak istiyor.
gelişmiş dünya medeniyetine çok büyük katkılarda bulunmuş olduğu gerçeği inkar edilemez olan avrupa için ortaçağda bu seviyenin oldukça aşağılarda hatta ayaklar altında olduğu aşikardır..
şöyle ki insanların çoğu haziranda evleniyordu çünkü senelik banyolarını mayıs ayında yapıyorlar, haziran'da hala temiz sayılıyorlardı kendilerince.
ama yine de kokmaya başladıklarından gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu.
banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir fıçıdan meydana geliyordu.
evin erkeği temiz suyla yıkanma imtiyazına sahipti.ondan sonra oğulları ve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra çocuklar ve en son olarakta bebekler aynı suda yıkanıyordu.
bu esnada su o kadar kirli hale geliyordu ki içinde gerçekten bir şeyleri kaybetmek mümkündü. ingilizce'deki "banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın"(don't throw the baby out with the bath water)deyimi buradan gelmektedir.
evlerin çatıları üst üste yığılmış kamıştan yapılıyor, kamışların altında tahta bulunmuyordu.
burası hayvanların ısınabilecekleri tek yer olduğu için bütün kediler, köpekler ve diğer küçük hayvanlar (fareler, böcekler) çatıda yaşıyordu.
yağmur yağdığı zaman çatı kayganlaşıyor ve bazen hayvanlar kayarak çatıdan aşağı düşüyordu. ingilizce'deki "kedi-köpek yağıyor" (It's raining cats and dogs) deyimi buradan gelmektedir.
yukarıdan evin içine düşen şeyleri engelleyecek hiçbir şey yoktu.
böceklerin ve buna benzer nesnelerin yatakların içine düşmesi büyük bir sıkıntı oluşturuyordu. etrafında yüksek direkler ve üstünde örtü bulunan ingiliz usulü yataklar buradan gelmektedir.
çoğu zaman bu tabaklar *bayat ekmekten yapılıyordu. ekmekler o kadar bayat ve sertti ki uzun zaman kullanılabiliyordu.bunlar hiçbir zaman yıkanmadığı için içinde kurtlar ve küfler oluşuyordu.
kurtlu ve küflü tabaklardan yemek yiyen insanların ağızlarında "tabak ağzı" (trench mouth) denen hastalık ortaya çıkıyordu.
ekmek itibara göre bölüşülüyordu.
işçiler yanık olan alt kabuğu, aile orta kısmı, misafirler de üst kabuğu alırdı. ayrıyetten tüy dikmek deyiminin de avrupalılar'ın garip tuvalet alışkanlıklarından geldiği söylenir.
teorik olarak dünya üzerinde hiçbir ülkenin bu seviyeyi yakalayamayacağı bir seviyedir. zira bu seviye durağan değildir. ulaşılınca bile yükseleceği için "muasır medeniyet seviyesini" yakalama gibi bir hedef saçmadır. makulü yaklaşma olmalıdır.
atatürk'ün vasiyeti olan, türkiye'nin bu kafa yapısıyla hiç bir zaman ulaşamacağı muasır medeniyet seviyesidir.
evet türkiye gençleri bu vasiyete, yani onuruna, namusuna, şerefine, sahip çıkamamıştır. çıkamayacaktır.
Madem muasır medeniyet seviyesini sömürgecilikten ibaret saniyorsun şakirt fatihin ta kendisi o zaman o seviyedeki ülkelerin icat etiği hiçbirşeyi kullanma amk sen böyle uzaktan seyret.
Türkiye (muz) cumhuriyeti'nin hiç bir zaman ulaşamayacağı/ulaştırılmayacağı seviye. Ama birincisi daha ağır basıyor onu da söyleyeyim. Çünkü bu millet ne yapıyorsa en çok kendine yapıyor. Tarihi devlet için millet anlayışından mütevellit bir milletin son ve kuruluş kodları baştan bozuk devleti, o bahsedilen seviyeye asla ama asla ulaşamayacak.
Ya tam bu seviyeye gelirken ayağımız taşa mı takılıyor, tansiyonumuz mu düşüyor ne oluyorsa birden başladığımız yere dönüyoruz. Rakım farkından da olabilir sonuçta alışkın değiliz ama tam bir fikrim yok ne olduğuna.
yeni nesilin eğitimini bitirip belli mercilere gelmesiyle daha da uzaklaşabilcegimiz seviyedir öyle ki Twitter ve Instagram gençligi benim geleceğe karşı ümitlerimi bi hayli yıkıyor.