atatürk'ün hayatının son döneminde çok ilgilendiği kayıp kıta.
türkler'in anavatanı orta asya deniyor, peki türkler orta asya'ya nasıl geldi? sorusuna cevap aradığınızda ilginç bulgular ortaya çıkıyor. tarih galiba bize anlatılanlar gibi daha doğru bir ifade ile bize ezberletilenler ve dayatılanlar gibi olmayabilir.
telepati, durugörü, çift bedenlenme, astral seyahat gibi kimi medyumlarda ve mistiklerde görülebilen olağanüstü yeteneklerin bu kıta insanlarında olağan yetenekler olarak mevcut olduğu iddia edilmektedir.
dünyanın her yeriyle bağlantısı olduğu iddia edilen kıtadır.
mesela çindeki saklanan piramitlerin, mısırdaki piramitlerin, everestin, hindistanın ve daha bir çok yerle bağlantısı olduğuna inanılan kıtadır.
kıta battıktan sonra insanlar bu yerlere kaçıp tabletlere kıtamız battı, kurtulanlar şu, bu, o vs vs gibi şeyler yazmışlardır ve yıllar sonra üstte belirttiğim yerlerde o tabletler bulunmuştur.
mu uygarlığı, 1930lu yıllarda, geçişinin 70.000 yıl önceye dayandığı Tibet'te bulunan Naacal tapınaklarındaki tabletlerden anlaşılan, daha sonra Niven'in Meksika'da 1950lerde yürüttüğü arkeolojik kazıda bulunan ve halen Meksika'da müzede sergilenen 2100 tabletten oluşan ve tablet analizlerinde, tabletlerin o günden 12.000-15.000 yıl önce yazıldığı bulgulanan medeniyettir.
Tek tanrılı inanışa sahiptirler.
Mu uygarlığının yaşam biçiminin ve topraklarını terk etme nedenlerinin açıklandığı tabletler, Meksika'da bulunanlardır.
Mu kavmi ile beraber yaşayan, aynı soydan olan ama daha sonra sapkın inanışları benimseyen bir diğer grupla -ki bu grup mu kıtasının karşısındaki bir ada-kıtada yaşıyor- giriştiği savaşta, birbirlerine parlak ışıklarla savaş açtıkları ve bu parlak ışıkların her iki ada-ülkenin karalarının batmasına neden olduğu ve insanlarının kuş gibi uçan nesneler ile topraklarını terk ederek yeni kolonileşen topraklara -uygur ve maya- yerleştiği, buradan da dağılarak, sümer, babil, mısır kolonilerini kurdukları açıklanıyor.
Mu medeniyeti sembolü yuvarlak içinde bir nokta musevi yıldızı olarak bildiğimiz iki iç-içe geçen ters üçgenin içine yerleştirilmiş yuvarlak içinde bir nokta ve yıldızı çevreleyen bir daire ile daire çevreleyen 12 fistoyu güneye doğru tamamlayan güneye doğru genişleyerek tamamlayan 4 kanal altında 4 kanal olarak sembolize ediliyor. Bu sembollere dair bilgi ve anlamları Tibet tapınağındaki arşivde saklanan tabletlerde yer alıyor.
inandıkları dinde her şeyin yapımını sağlayan 4 güç yer alıyor. bu dört güç, ateş, su, toprak ve rüzgar olarak açıklanabilirken, yaptıkları işler bakımından Semavi dinlerdeki 4 meleğe tekabül ediyor.
Şahsi fikrim, var oldukları yönünde ancak günümüz ezoterik inançları gibi sapkın olarak üstün güce inanmadıkları; bunun aksine tek ve bir olan Tanrı'ya inandıkları yönünde...zira tabletlerin din ile ilgili olan bölümlerindeki çeviriler, Kur'an-ı Kerim'in bazı bölümlerine çok benziyor ve yine meksika'daki tabletlerde inanışlarından sapanların kullandıkları sembolleri putlaştırdıkları yönünde. Ayrıca sembol olarak güneş ve ayı beraber kullanıyorlar ve Tanrının her şeye muktedir, diatomik yapısına vurgu yapıyorlar; iyilik ve kötülük Tanrı'dan gelire inanıyorlar.
mustafa kemal atatürk'ün oldukça ciddi bir biçimde araştırdığı, çeşitli iddialara göre türkler'in hatta ilk insanın ortaya çıktığı ilk yurt.
teoriye göre mısır, uygur, maya ve sümer gibi yüksek uygarlıkların kökeni mu'ya dayanmaktadır. Bu uygarlıklar arasında dilde ve dinsel inançlarda karşılaşılan büyük benzerlikler teoriyi güçlendirmektedir. mısır'da ve maya ülkesinde (güney amerika) inşa edilen piramitlerin benzerliği dikkat çekicidir. aradaki büyük coğrafi uzaklık bu iki uygarlığı kuranların ortak bir geçmişi ve kültürü olduğunu göstermektedir.
maya diliyle türkçe arasında bulunan benzerlikler de şaşırtıcı derecededir.
atatürk bu konu ile ilgili, özellikle türklerin orta asya öncesi vatanları ve güneş dil teorisi üzerine çalışmalar yapması amacıyla tahsin mayatepek'i mexico büyükelçiliğine atamış ve bu zat 1936-37 yıllarında gazi'ye tdk aracılığıyla 14 rapor yollamıştır. raporların yanı sıra atatürk bu konu ile ilgili en kapsamlı araştırmaların sahibi james churhcward'ın kitaplarını da türkiye'ye getirtmiş ve özel bir tercüme heyetine çevirttirmiştir. atatürk'ün bu çevirileri büyük bir titizlikle okuduğu bilinmektedir. mayatepek'in gönderdiği raporlarda semavi dinlerin mu'dan kaynaklandığını, vahye dayalı olmadığını iddia etmesiyle birlikte atatürk bu zatı görevinden almıştır.
mu hakkında en kapsamlı bilgiyi churchward'ın konu ile ilgili 4 kitabının yanında sinan meydan'ın yazmış olduğu "atatürk ve kayıp kıta mu", ve "atatürk ve kayıp kıta mu 2 - köken" adlı çalışmalarda bulmak olanaklıdır. churchward'ın kitaplarının çevirileri tdk'nın internet sitesinde mevcuttur.
şahsen bu teorinin doğruluğuna kısmen inanıyorum. ayrıca lost dizisinin de sonunda "mu" ya bağlanacağı konusunda ciddi beklentilerim var.
Tahsin Mayakon (daha sonra Atatürk tarafından Mayatepek olarak soy adı verilmiştir. Maya dilinde Tepek yerleşim yeri anlamına gelmektedir) tarafından hakkında raporlar yazılan ve Atatürk'e bilgi verilen kayıp uygarlık. Raporlardan birinde Mu halkının "Ya Mu bizi kurtar" diye yakarışlarının anlatıldığı kısma Atatürk (demek ki Mu bir ilahtır) notunu düşmüştür.Bu notlar Anıtkabir kütüphanesindedir.
Uygur, Akad, Sümer Türkleri'nin Pasifik Denizi'nde ilk insanların yaşadığı Mu'daki büyük medeniyet, dil ve dinlerini dünyaya yaydıklarına dair önem içeren Kuzey Amerika bilim adamlarından Cononel James Churcward 4 Kıta eserinde dünyada ilk insanların yaşadığı ve mutluluk diyarı olarak Tevrat'ta 'Gan Edn' ve Kuran'da "Cenneti Adn" namı altında adı geçen ve Pasifik deniz'inde bulunan 'Mu' kıtasında ortaya çıktığı ve bu büyük kıtanın 11 bin 500 sene önce depremler ve patlamalar sonucunda 24 saatte 64 milyon nüfusuyla denize battığı ve ilk yüksek medeniyetin, dilin ve dinin ve fen bilimlerinin Mu kıtasından 70 bin sene önce Maya adıyla çıkarak Asya'da Uygur, Hindistan Naga-Maya, Fırat nehri deltasında Akad, Mezopotamya da Sümer, Kızıldeniz'in batısındaki arazisindeki Mayu ve Etiyopi kıtasında Tamil ismini almış olan Mu çocukları tarafından bütün dünyaya yayılmış olduğu olduğu, şimdiye kadar Doğu'da ve Batı'da yayımlanan kitapların hiçbirinde görülmeyen çok derin ve 50 sene süren incelemeler sonucu bilgilere rastlanmış, Mayatepek Churcward'ın kitabında Eski Türklerin ilk vatan ve kökenleri şimdiye kadar bilinen Orta Asya olmayıp, Pasifik Denizi'nde 200 bin sene varlığından sonra batmış olan Mu kıtası olduğu ve Orta Asya'ya, Mezopotamya' ya, Yukarı ve Aşağı Mısır kıtasına ve Etiyopi'ye Mu kıtasından binlerce sene önce gelip Mu'daki yüksek kültür ve medeniyetlerini, dil ve dinlerini yaydıkları ortaya çıkmıştır.
Mu'ya ait bazı sembolleri açıklayarak dünyanın dört bir yanına dağılan uygarlıkları da anlatmaktaydı
1.Kol: Bu kolu Mu'dan 'Maya' namıyla çıkarak Asya'nın doğu kıyılarına ayak bastıktan sonra 'Uygur' namı alan Mu çocukları teşkil etmektedir.
2.Kol: Bu kolu teşkil eden Mu çocukları gemilerle ve 'Maya' ismiyle Hindi Çini kıyılarına çıkmışlar ve oradan 'Burma' kıtası istikametinden Hindistan'a girerek oralarda, 'Naga Maya' ismini alıp, bu isimde büyük bir imparatorluk meydana getirmişler ve bu devlet 200 bin sene devam ettikten sonra yok olmuştur. Bu insanların bir kısmı Hindistan'ın batısından gemilerle Basra Körfezi'nin kuzeyinde Fırat Nehri deltasına girerek, bu yerlere 'Akad' ve daha kuzeye ilerleyerek bu havaliye de 'Sümer' adını vermişler ve kendileri de bu ismi almışlardır."
Churcward'ın yapıtı kaynak gösterileren bilgiler arasında şu satırlar da yer alıyordu: "Uygur imparatorluğu ortadan kalkmadan önce Türk imparatorluğu' nun mevcut olmadığı ve bu imparatorluğun, Uygur imparatorluğu' nun açıklanan olunan felaketler sonucunda, son bulmasından sonra, 10-11 bin sene önce ortaya çıktığı ve Akadlar'la Sümerler'in Orta Asya'dan değil, doğrudan doğruya 70 bin sene evvel Mu kıtasından çıkıp Hindi Çini, Burma, Hindistan yolu ile önce Fırat deltasına ve Mezopotomya arazisine yerleştikleri anlaşılmaktadır.
tek tanrili dine sahip olan ilk uygarlik. eski misirlilarin inandigi ra aslinda muca olup, mu inanisindan gelmistir.
özellikle su an ve gecmiste de inanilmis bütün tek tanrili dinlerin olusumuna sebep olmus mular.
maneviyata cok deger verdikleri (su an ki maneviyattan daha fazla) ayrica doga üstü gücleri (her insanda) olduguna inanilir.
Mu kitasi batmak üzere iken, mular ikiye bölünür. Bunlar uygurlar ve mayalardir. Onlarda kendi iclerinde bölünürler.
Bu bag agacina bakildiginda uygurlarin yunanlilarla uzaktan yakindan alakasinin olmadigi gayet acik bir sekilde görülür.
Mu kitasi türklerin asil ana vatani olarak bilinir. Atlantis kitasi gibi efsanevi bir gecmise sahiptir. Hitlerin kullanmis oldugu gamali hac isaretinin dogdugu yerdir. 4 irkin farkli yazilarla ama ayni dilde anlastiklari sembolize eden baris sembölü olup, hitler bu sembolün aynadan görünüsünü (ters) kullanmistir.
Su anki masonlarin kullanmis olduklari sembollerin tamamen mu´larin kullandiklari sembollerdendir. Masonlarin özelliklerinden birisi de kendilerinin doga üstü güclerinin oldugunu sanmalaridir.
AYrica mu kitasi´na arastirma ekibi gönderen ilk lider olan kisi de atatürktür.
Yaklaşık 50 yıl boyunca 20den fazla ülkeye giderek Mu uygarlığı hakkında veri toplayan James Churchward un ve Mu varsayımını destekleyenlerin Mu uygarlığı hakkındaki görüşleri kısaca şöyle özetlenebilir:
Yeryüzünde insanın ilk ortaya çıktığı kıta Mu kıtasıdır.
Mu kıtası kuzeyden güneye 3000 mil, doğudan batıya 5000 mil kadar uzanan,üç kara parçasından oluşan büyük bir kıtaydı.
Günümüzde Polinezya, Mikronezya ve Melanezya takımadalarını oluşturan adalar, muhtemelen bu kıtadan arta kalan kara parçalarıdır.
Bu kıta, kıtanın altında yer alan gaz odacıklarının patlamalara yol açması nedeniyle, yaklaşık 12.000 yıl önce 64 milyon nüfusuyla birlikte sulara gömülmüştür.
Bu kıtada 70.000 yıl önce tek tanrılı bir din bulunuyordu. Aynı tarihlerde Mu'lular diğer kıtalarda koloniler oluşturmaya başlamışlardı ki, anavatan dışındaki en büyük imparatorluk, başkenti günümüzde Gobi Çölünün uzandığı bölgede bulunan Uygur imparatorluğuydu.
Mu dininin öğretimini Naakaller adı verilen rahipler üstlenmişlerdi ve sembolizme dayalı bir öğretimleri vardı.
Mu dininin esası, Tanrının tek oluşuna ve ruhsal gelişim için sürekli olarak tekrar doğmak inanışına dayanıyordu.
Atlantis teki din Mu nun tek tanrılı dininden başka bir şey değildir.
Ra sözcüğü güneş anlamına gelirdi ki, daire ile ifade edilen güneş sembolü, bir ad ve sıfat vermek istemedikleri, O diye hitap ettikleri Tek Tanrıyı simgelemede kullanılırdı; Mu imparatoru da Munun güneşi anlamında Ra-Mu adıyla ifade edilirdi. Ra sözcüğü sonradan diğer kıtalara ve Atlantis yoluyla Mısıra da taşınmıştır.
Dört ırktan oluşan Mu lularda yazı dilleri farklı olmakla birlikte, konuşma dilleri ortaktı.
Mu lular günümüz uygarlığına kıyasla manevi alanlarda çok daha ileriydiler.
Telepati, durugörü, çift bedenlenme, astral seyahat gibi, uygarlığımızda ancak kimi medyumlarda ve mistiklerde görülebilen olağanüstü yetenekler Mu'lularda olağan yetenekler olarak mevcuttu. (Bu, Churchward un değil, bazı izleyicilerinin görüşüdür)
Mu uygarlığının en önemli çöküş nedeni, teşevvüş adı verilen, bir aşamadan diğerine geçilirken yaşanan kargaşa dönemini atlatamamasıdır. (B.Ruhselman a göre)
Genelde bu iddiaların herhangi birini destekleyecek arkeolojik veya antropolojik bulgu bulunmamaktadır. Mu dinine, kolonilerine (örneğin Uygur imparatorluğu kolonisi fikri) ve Mu kıtasının nasıl battığına ilişkin iddialar Mu varsayımını savunanlar arasında da genel geçer kabul görmemiştir ve farklı düşünceler mevcuttur.
batık bir kıta ve uygarlık.
Antik uygarlıklarla ilgili akademik programların dışında çalışmalar yapan araştırmacılarla bilimadamları arasında zaman zaman büyük görüş ayrılıkları olmakla birlikte birbirinden bağımsız gibi görünen bu çalışmaların nihai sonuca varmada hızlandırıcı etki yaptıkları şüphesizdir.
M.Ö. 421 yılında Sokrates in evindeki bir Felsefe sohbetinde Atinalı devlet adamı Kristias, dedesi Dropides in kendisine naklettiği efsaneyi hikaye eder. Hikayeyi dede Dropides e nakleden ünlü Yunanlı şair Solon dur. Solon un gösterdiği kaynak ise Mısırda bulunduğu dönemde tanıştığı Mısırlı bir keşiştir ve Keşişe göre Atlantise ilişkin olaylar M.Ö. 9000 yılında gerçekleşmiştir.
Plutarkhosa göre Sais şehrinde Solon a ders veren rahibin adı Sonchis idi. iskenderiyeli Clemens e göre bu aynı zamanda Pythagoras a ders veren Mısırlı rahibin adı.
Platon'un hem Kritias, hem de Solonla akrabalığı vardı. Ayrıca, kendisi de Mısırı ziyaret ederek birkaç yıl kalmış ve inisiye olmuştu. Onun için, bazı Atlantologlar onun Atlantis konusunu yazmadan önce, bu konuda bilgileri topladığı fikrindeler.
Kuranda Ad kavmi diye de geçer, Ad-land; Ad Ülkesi demektir. Kimi araştırmacılar ibranicedeki, ilk insanı belirten ve adama sözcüğünden gelen Adem, Sanskrit dilinde ilk, başlama anlamına gelen ve Aryenlerin ilk konuşan insan türüne verdikleri ad olan Ad-i, Friglerin Attis, Kafkasyalıların Adige, Polinezyada’daki atea, Truva öyküsündeki Ate, Aztek mitolosindeki Atzlan (ada) ve Türkçedeki ad, ada, ata (pek çok dilde baba anlamına gelir) sözcükleri ile Ad kavminin adı arasında etimolojik bir bağlantı olabileceğini düşünmektedir. *
ünlü mason james churchward bu konuda ilk resmi araştırmaları yapmıştır ve edindiği bilgiler bugün dünya üzerinde kafaları karıştırmaktadır.Hatta Atatürk'te bu konularda araştırma yapması için tahsin mayatepek isimli bir kişiyi meksikaya elçi olarak atamıştır.Sonuç olarak yapılan araştırmalarda kültürel olarak birçok ortak noktamızın olduğu ortaya cıkmıstır.Hatta anıtkabir e giderseniz Atatürk'ün okuduğu kitaplar bölümünde mu ile ilgili araştırmaları ve hatta Atatürk'ün bu konuda ki notlarınıda görebilirsiniz.Ben gördüm *
lost dizisiyle bi şekilde bağlantılı olduğunu düşündüğüm kıtadır. çünkü bilgisayarda yeni bi klasör açtığınızda parmağımızı alt tuşuna basılı tuttuğumuzda * ve lostun o malum sayılarını girdiğimizde 4 8 15 16 23 42µ yani mu yazısı çıkmaktadır.
uygurların kökeni olduğuna inanılan uygarlık. büyük okyanus'un altında olduğuna inanılan kıtadır. varlığına dair pek çok bulgular vardır. dev kabartmalar, su altında görülen şehirler, yanardağ ağızlarındaki binlerce yıllık kabartma resimleri... ama bilimsel olarak varlığı kanıtlanamamış olan uygarlıktır. inanışa göre ilk insan oraya inmiştir ve öyle bir uygarlık kurmuşlardır ki kendi aralarında telepati ile anlaşabilen insanları konuşma ve yazı dillerini dahi geliştirmiştir. diğer kıtalarda sömürge devletleri kurmuşlardır. kutsal kitaplarda da adı geçtiği çeşitli bulgular gösterilerek iddia edilmektedir.
Mu kıtasının varlığını ilk ortaya atan James Churchward konu hakkında üç kitap yazmış, bunlar da okunacaklar listemin üst sıralarında yer alan; Kayıp Kıta Mu, Batık Kıta Mu'nun Çocukları ve Mu'nun Kutsal Simgeleri.