bu başlığı açtığıma göre söylemeye gerek var mı bilmiyorum ama benim babaannem bu.. yoksa manyak gibi böyle egzotik bi başlık açıp altına ''vardır lan herhalde böyle babaanneler de 7 milyarlık dünya sonuçta neler oluyor.. bak daha dün içinde darwin yazan balkabağı bulunmuş, vatikan acil toplanmış ve taşınmaya karar vermişler.. yetti tabi canlarına göt kadar ülkede iki bin dal takılmak.. darwin'li balkabağından ise nedense söz etmemişler toplantıda.. akıl mı kaldı tabi pedofiliden..'' diycek adam değilim..
insan beyni korkunç bi organmış baba ben bunu anladım.. kendini bir anda koyveriyor, ne olduğunu ne sen anlıyorsun ne de etrafındakiler.. bak kuzu beyni olsa ne güzel yenir.. ben sevmem pek sakatat ama babam seviyo.. lan dağıttım güzelim duygusal hikaye başlangıcını.. hiç iyi bir yazar değilim.. öyle yazarlar var ki yazının başından ufacık bir nokta koklatıyor sana, ilerliyor ilerliyor sonra taaak! o nokta hikayenin sonuna bağlanıyor felan.. hep kıskandım bunları ben.. neyse zaten babaannenin beynini de yiyecek halim yok.. ama işin doğrusu şu andaki konumuna kıyasla pek de fark yaratmazdı..
babaannem bizde kalırdı son 4 senedir.. bunun nedeni zamanında bize onu bir bakımevine koymamamız için yemim ettirmiş olması ve dedemsiz yalnız yaşadığı 19 senenin ardından eve, yanına bir bakıcı almayacak kadar keçi inatlı olmasıydı.. ama artiritli elleri dışında bir boğa kadar sağlıklı olan bu ufak tefek kadın, ne yazık ki bu eller yüzünden evde kendi başına yaşayamaz hale gelmişti.. gel bize dedik gelirim dedi..
eski edebiyat hocasıdır babaannem.. üniversite bitirmiş, genel kültürlü, bilgili, zeki, çok okuyan, çok bilen ve tadında muhafazakar bir insandır.. bu noktaya kadar aksi bir izlenim edinmiş olabilirsiniz ama kendisini pek de sevmem.. zamanında tanık olduğum ve olmadığım olaylarla babama ve halama çok şeyler çektirdiğini gördüm.. mutlu olmayı kesinlikle beceremeyen, bunun hezimetiyle de etrafındaki herkesi mutsuzlaştırmaya çalışan bir psikolojisi vardı.. ve o kadar da başarılıydı ki bunda..
daha geçen sene anneme hayatı zindan ediyordu bu psikoloyijle.. çok yüksek bir hayat standardına alışmış bana ve kardeşime, kötü giden işler nedeniyle 1 lt. coca cola alacak para bulamadığı zaman sadece bir kere ağladığını gördüğüm bu dünyanın en güçlü kadınını ağlatıyordu her ay en az bir defa..
***
''anne yat, geç oldu..'' - ''yatmam! pis karı zaten evladımı bana karşı kışkırtıyorsun!'', ''annecim gel odadan çık biraz..'' - ''çıkmam, beni buraya zorla getirdiniz hayatı zinda ettiniz! ah osman yanımda olacaktı!'', ''babaanne gel biraz yemek ye bak ölümü gör..'' - ''ye-mem! çık odamdan! ye-mem!''
***
92'lik kafası ve bu kafadan çıkan düşünceleri pervasızca insanlığa tercüme eden dili zehir gibiydi.. sonra birden kendi kendine konuşmaya başladı.. biraz sonra da unutkanlık ve anlamsız sözcükler.. bir aya yerinden kalkamaz hale geldi.. iki ay sonra halisünasyonlar başladı..
aile içi dedikodulara keyifle iştirak etmesinin üzerinden 6 ay geçmemişti ki babaannem geceleri saat 4'te bile nedensizce önündeki açık tv'ye bakan (ama izlemeyen) bir sardunyaya dönmüştü.. odasındaki bu tv'de kimi zaman trt int'de iğrenç bir dizi, kimi zaman eurosport'da ski yarışları, kimi zaman da mtv zencilerinin soft porn tadındaki müzik videoları olurdu.. kalkıp kapatamazdın çünkü bağırırdı.. izlediğini iddia ederdi önündeki açıköğretim fakültesi dersini.. televizyona bakmak ona rutin yaşamına devam ettiğini inandıran tek şeydi sanıyorum.. televizyon açık olmadığı zaman gerçekte orda olmayan insanları görüyor ve gerçekte orda olan insanları görmüyordu.. elinde her zaman zekası ve öz benliği olmuştu babaannemin, şimdi bunu kaybediyor olma düşüncesi kişm bilir ne kadar ödünü patlatıyordu..
ve babaannemin ilk geriye dönüş emareleri göstermeye başladığı günlerden beri bir yılı aşağı yukarı tamamladık.. şu anda halamın yazlığında kalıyorlar halam ve eniştemle beraber.. geçen ay oraya taşıdık çünkü artık tamamen çocukluğuna dönmüş vaziyette.. yerinden kımıldayamıyor, hiçbir şey takip edemiyor ve günde bir kelime zar zor ediyor.. sadece bir sene.. bir senede bir karakter tamamen yok oldu, insanı hala duruyor sadece..
halam çok güzel ilgileniyor onla.. bütün gün yanımızda oturuyor, bizi izlemekten keyif alıyor gibi gözüküyor.. elinde ya 'ayşecik tatilde' hikaye kitabı ya da migros ürün kataloğu, büyük bir merakla onu okumakta.. 93 yaşında beyin fonksiyonları 3 yaşındakine inmiş ama eski alışkanlıklar bırakılamıyor işte, hala okuyor..
arada kendi aramızda yaptığımız bir espriyi yakalıyor oturduğu yerden, gülüyor.. gözleri de parlıyor ki ben 24 senelik hayatımda bu kadının gözlerinin mutluluktan parladığını bir kere görmedim.. annem de, halam da çok seviniyor bu parıltıya.. değil sevmediğin bir aile ferdi, en büyük düşmanın bile tekerlekli sandalyede, üzerinde battaniye, elinde ayşecik tatilde, anlamaz gözlerle seni anlamaya çabalarken bakarsa ona karşı hissedeceğin tek şey sevgiyle karışık bir hüzün oluyor, bunu anlıyorum..
gidiyorum bir balkabağı kesiyorum babaanneme vermek için.. ''yemem!'' demiyor, yiyor.. kabağın içinden darwin çıkıyor.. (bağladım mı bağladım baba)