(bkz: çağrı) ve (bkz: çöl aslanı:ömer muhtar) filmlerinin yönetmeni..filmlerindeki etkileyicilik sayesinde mekke nin fethini yeniden yaşadık..italyanlara kök söktürdük libya da..kendisi cia ya da mossad aracılığı ile *ürdün ün başkenti ammanda bombalı bir saldırıda öldürüldü..kendisi istanbul un fethini çekmek isteyip kaynak arıyordu..*
türkiye de çağrı ve ömer muhtar filmleriyle tanınmış büyük yönetmen. 1930 da suriye doğmuştur. bir ara istanbul un fethini film yapar mısınız diye sorulunca gerekli platoların kurulması halinde seve seve yöneteceğini belirtmiştir. ama hiç bir girişim olmamıştır. götü boklu amerika en aptal savaşlarını bile film yaparken bizim tarhimizdeki en önemli iki savaştan biri olan * istanbul un fethini çekememiz çok acıdır. * konuya dönersek 2005 te amman da hain bir terörist saldırı da vefat etmiştir.
2005 yılında ürdün'deki israilli turistlere karşı düzenlenen ve el kaidenin üstlendiği bir bombalı saldırıda kızıyla birlikte hayatını kaybetmiştir.hemen sonrasında el kaide onu islam şehidi olarak ilan etmiştir.
bu olayın bir trajik yanı da islam dünyasının nankörlüğüdür.islamiyetin reklamını en iyi şekilde yapıyorsunuz, kansız ve savaşsız bir şakilde insanlara tanıtıyorsunuz.sonra da sizinle aynı dinden olduğunu söyleyen insanlarca öldürülüyorsunuz.medya da bu olayın üzerinde durmuyor, herşey unutulup gidiyor.
pek bilinmeyen yönlerinden biri çektiği iki islam içerikli film ile fas'ta muazzam bir sinema endüstrisi bırakmış olmasıdır. gerek the message, gerekse omar muhtarfilmlerinde her ne kadar hollywood tandanslı elemanlar çalışmış gibi görünse de, bütün asistanları fas'tan seçmiştir. o ekip daha sonra kazablanka sineması olarak anılabilecek bir sinemayı ayağa kaldırmıştır. akkad, ayrıca film akademisi'nde ders verebilecek kadar kuramsal bir sinemacıydı. son olarak sadece onun kanı bile üsame denen şerefsizi sonsuza kadar cehennemde yakmak için yeterlidir.
tesadüfen(!) onun oturduğu çay bahçesi civarında bombalı eylem düzenlenmiş, terörist saldırı sonucu kızıyla yan yana hayata gözlerini yummuştur. the message, ömer muhtar gibi iki klasik hediye etmiştir sinema dünyasına. eğer öl(dürül)meseydi. istanbulun fethini çekme hayali varmış. islam medeniyeti kahramanlarla doludur fakat filmleri çekilemez tabusunu yıkmıştır bir nebze. o da bizim kahramanımız olmuştur.
şimdi onun hayali olan film recep ivedik yapımcısı fatih aksoy tarafından çekiliyor. bugünler de ikinci fragmanı yayınlandı. animasyon ve efektler gayet başarılı gibi ama vermesi gereken duyguyu veremez gibi geliyor bana. mustafa akkad gibi metaforlar veremez, sulandırır filmi. biz de mustafa akadı yad eder, hakiki sanatçılar ölmemeli diye düşünürüz. dudaklarımızdan kelimeler aceleyle dökülüverir: huzur içinde yatsın! kabri cennet bahçelerinden bir bahçe olsun.
yıllar önce istanbul'un fethiyle ilgili projesi vardı, göçtü, gitti bu dünyadan, rahmet olsun. bir de şey vardır, jamie lee curtis izleyenler akkad'ı unutmamalı ! halloween !
"Suriyeli Büyük üstad Mustafa Akkad, Hollywood'un en muteber korku filmleri yapımcısıydı. Bir gün bir haber çalındı kulağına: Bazı Hollywood'lular Peygamber Efendimiz'in (S.A.V.) hayatını film yapmak istiyorlarmış. Bunu duyunca tedirgin oldu. Endişeye kapıldı. "Bu adamlar bu işi yüzlerine gözlerine bulaştırır, Rasulullah'a saygısızlık eder; en iyisi ben onlardan önce davranayım" dedi. Diğer projelerini rafa kaldırıp Siyer-i Nebî'de yoğunlaştı.Çekim yerlerini tespit etti. Anthony Quinn'le anlaştı. Finansman arayışına girdi.
Filmin yapılmasında en büyük sorun finans meselesi idi. Mustafa Akkad finans sorununu çözmeye nail oldu. S. Arabistan devleti filmin masraflarını karşılamayı üzerine aldı. Filmin çekimlerine 1974'te Fas çöllerinde başlandı. Fakat filme sponsor olan Suudi Arabistan senaryoda fazla sahabe-i Kiram sevgisinin vurgulandığını gerekçe gösterdi ve filme maddî destek olmayacağını deklare ettiği gibi ayrıca Fas hükümetine de baskı yaparak film ekibinin ülkeden ayrılmasını sağladı. Bu süre zarfında Mustafa Akkad filmin yalnız 15 dakikalık bölümünü çekmişti.
Mustafa Akkad filmin 15 dakikasını montajlayarak Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi ile görüştü. Filmin 15 dakikalık kısmını Muammer Kaddafi'ye izletti. Filimden razı kalan Muammer Kaddafî, filmin gerisinin nerede olduğunu sordu. Mustafa Akkad durumu Kaddafi'ye anlattı. Kaddafî ise filme tam destek vereceğine söz verdi.
Muammer Kaddafi'nin davetiyle Mustafa Akkad'ın film ekibi Libya'ya taşındı. Burada zor şartlarda gerçekleştirilen filmin 600 kişiden oluşan ekibi ise aylarca çöldeki kerpiç evlerde konakladı. Çekimler 1976 yılında tamamlandı.
Mustafa Akkad Libya lideri Muammer Kaddafi'nin desteğiyle "Çağrı"yı ( The Message - 1974 - 77 ) çekti. "Çağrı"dan hemen sonra da "Çöl Aslanı Ömer Muhtar"ı (Lion of the Desert - 1981) çekti. islam ülkelerinde fırtına gibi esen bu filmler, Ümmet-i Muhammed'i coşturdu.
35 senedir bu coşkuyla idare ediyoruz. Akkad'ın iki filmini 35 yıldır tepe tepe kullanıyoruz. Televizyonlarımız her Ramazan'da, her bayramda, her Kandil gecesinde bu filmleri gösteriyor. "Çağrı"yı ve "Çöl Aslanı"nı tekrar tekrar öpüp başımızın üstüne koyuyoruz, fakat "Daha?" demekten de kendimizi alamıyoruz.
Akkad, "daha"sını da yapacaktı. Kudüs Fatihi Sultan Selahaddin'in, istanbul Fatihi Sultan Mehmed'in filmini de çekecekti. "Sultan Selahaddin filminin maliyeti 70 milyon dolar. Sultan Mehmed filminin maliyeti 100 milyon dolar. Parayı bulduğum anda filmleri çekmeye başlarım" deyip duruyordu...
1993'te Türkiye'ye geldi. 10 sene sonra bir daha geldi. Televizyonlara çıktı, gazetelere mülakatlar verdi, projelerini tekrar tekrar anlattı, bilhassa Fatih Sultan Mehmed filmi için Türkiye'den destek istedi...
Biz, Türkiye olarak, Mustafa Akkad'ın kapısını çalmalıydık. 'Gel şu filmi yap, ne istersen verelim' demeliydik. Ne yazık ki, Akkad'a müracaat etmek şöyle dursun, Akkad'ın müracaatını bile değerlendirmedik.
Akkad, "Sultan Selahaddin, Sultan Mehmed..." diye sayıklaya sayıklaya gitti. 11 Kasım 2005 günü Amman'da, ölçüyü kaçıran El Kaide elemanlarının bir otele düzenlediği bombalı saldırıda ağır yaralandı ve kaldırıldığı hastanede bu fani dünyaya gözlerini yumdu. Allah ganî ganî rahmet eylesin." ( 1930 - 2005 )