soundtrack'i oldukça farklıdır. *christina aguilera, pink ,mya,miss elliot**5 şarkıcıdan oluşan bir grup seslendirmişlerdi. yalnızken daha iyiler. sesler birbirine hiç uymamış. yani pink ne christina ne. uyumlu mu sizce?
böyle musikalimsi bir film..durup dururken insanlar şarkı söylemeye falan başlıyor...bohemian revolutian dan bahsediyorlar ama filmde anlatılan kapitalist aptal aşk zırvalarından başka birşey değil...
t - rex in children of the revolution ve benim david bowie ile tanıdığım nature boy şarkılarının muhteşem yorumlarını içeren bir soundtrack e sahip bir film. sparkling diamond (bkz: nicole kidman) ve bohem hayatı keşfetmek, aşkı çözmek için yola çıkan yazarın (bkz: ewan mcgregor) aşkı belki çok klişedir ama derinder etkiler. ne zaman mutsuz olunsa moulin rouge koyulur dvd player a ve o aynı sahnede, hep aynı dakikada ewan mcgregor un yakarışları ve çığlıklarıyla sizinde gözlerinden yaşlar gelmeye başlar, sizde onunla beraber hıçkıra hıçkıra ağlarsınız dakikalarca.
sadece kapısının önünden geçebildiğim ve içeri giremediğimi ciddi ciddi fark ettiğimde ise ne mal olduğumu, bir şeyleri ne kadar da büyük bir fark ile kaçırdığımı hazmetmek zorunda kaldığım acılar yuvası. onlar kapının arkasındayı, bense önünde. tasvip etmiyorum efendim.
konusunda klasik bir aşk hikayesi anlatılır ama asıl güzel olan bu hikayenin nasıl anlatıldığıdır...Tango de roxanne'i izledikçe ve dinledikçe insanın tango öğrenesi gelir.
(bkz: roxanne)
nicole kidmanı tom cruiseun karısı imajından kurtaran başarılı müzikaldir. ewan mcgregor şair rolüyle gönülleri fethetmiş nicole kidmandan tiksinmemize sebebiyet vermiştir. filmden sonra kidman pek çok albüm teklifi alsa da oyunculugu secmiştir ek bilgi olarak
paristen metroyla birkaç durak ötedeki montmartre ye gidip bu şahane mekanı ziyaret edebilirsiniz. ziyaret dediğime bakmayın dışardan görebilirsiniz keza günler önceden rezervasyon yaptırmanız gereken bu gece kulübüne sadece giriş 100-120 euro civarındadır. bende para bok, içeride yemek de yiyeceğim diyorsanız kişi başı 160-170 euro civarında bayılmanız gerekebilir.
yurdum gencinin yapabileceği en güzel şey, kulübün hemen karşısında yer alan mütevazı cafeye gidip bir adet sandviç yemek ve değişik açılardan bu mekanın fotoğrafını çekmektir.
bu filmi izledikten sonra nicole kidmanın ne kadar güzel ve çekici bi kadın olduğuna sok kez karar verdim. filmdeki ismi de kendine cuk oturmuş* film boyunca parıl parıl parlıyo hatun, hem ne de güzel sesi varmış*.
başrollerini nicole kidman ve ewan mcgregor'un oynadığı başarılı bir müzikal. oyuncuların rol becerisi kadar yorumlarının da sağlam olduğu filmin müzikleride ayrı bir güzellik. bu filmi izleyenlerin aklında hiç şüphesiz o muazzam tango sahnesi kalmıştır. el tango del roxanne eşliğinde vurucu sahnelere sahip, iyi bir baz luhrmann filmi.
"öğreneceğin en büyük gerçek sevmek ve karşılığında sevilmektir" diye haykıran esas oğlan ve "kızların en çok sevdiği şey elmaslardır" diyerek işveli ve yakıcı gözlerle salınan esas kızın ; "artık dünyamda sen olduğun için hayat o kadar mükemmel ki" şarkısı eşliğinde başlayan aşklarını anlatan ,yönetmenliğini baz luhrmann'ın yaptığı müzikal-filmdir.yüzyıllardır anlatılan gayet bilindik bir konuyu,yer yer birçok klişeye de yer vermekten imtina etmeden anlatan ; ancak tüm bu sorunsallardan ,kurduğu muhteşem atmosfer,şarkılar ve şiirsel diliyle sıyrılan muazzam çoşkunluk şırıngası da diyebilirim.o yüzden "çok klişe,saçma sapan romantik olma çabasında ya da iç bayıcı ne o öyle herkes şarkı söylüyor" minvalindeki görüşlere katiyyetle katılmamaktayım.
nicole kidman'ın ilk göründüğü sahne yani tavandan aşağı salındığı sahneyle başlamak istiyorum. kıpkırmızı dudaklar,kızıla boyalı saçlar, bembeyaz bir ten , göğüsleri ön plana çıkaran 19.yüzyıl elbisesi ve pek tabiki bakışları...
bir kısmı için soğuk nevale olan ve yer yer parçalı bulutlu üşütmelere de sebebiyet verdiği iddia edilen bu nicole kidmandişisinin ,zembilsiz indiği o sahneyle gözsel temasta bulunup da vücut ısısının yükselmemesi mümkün mü? nitekim esas oğlanımız,ewan mcgregor da benle aynı fikirde ki, abayı yaktı satine'e..
belirterek geçeceğim; bu ve bundan sonraki bir çok sahnede kidman öyle bir performans sergiler ki,sanatsal yönden verilecek puan nasıl kesinlikle -10- ise, kusursuzluğu ve güzelliği için yapımında emeği gecen validesi ve peder beyine verilecek puan da 10'dur.
kidman izin verir de filmin diğer güzelliklerinden değinmem gerekirse; çok renkli, şaşalı,abartılı bir dünyayı başarıyla yaratmıştır yönetmen ve sanat yönetmeni.şarkı seçimleri de olağanüstü gercekten.ewan mcgregor da tutkulu aşık-yazar rolünde oldukça başarılı.daktilosunu bile sattı fakir,daha ne yapsın!
herkes; ışıkların söndürüldüğü ,kapkaranlık bir ortamda, pür konsantre bir şekilde bu büyülü dünyanın tanığı olmalı bence...ama yarenle izlenirse -ki bildiğin sap bir şekilde izledimse de öyle öngörüyorum- çifte kavrulmuş fıstık etkisi yaratıp,o fıstığı da sabaha kadar yeme arzusu bırakabilir fikrimce...
ayrıca:
bu filmi yöneten bunu da yönetti:
(bkz: romeo ve juliet)