mother

entry62 galeri1 video2
    62.
  1. Bu filmin vermek istediği asıl mesaj, insanların üzerindeki din ve ritüellerin insanları hangi davranışlar ve haller içine soktuğu. Buna karşı bir eleştiri var.

    Bir de her seferinde kadın başka bir bedende tekrar var olup, olaylar tekrarlanıyor. Bu da adamın kadının ona olan sevgisini, yaşanılan acıların adamda bıraktığı hisleri kullanması.
    Aslında kısaca adamın bencilliği var. Ortaya bir şeyler koyabilmek için hisleri doruğa çıkarıyor. Kadının ona olan sevgisinden ve tutkusundan besleniyor.
    Mesela kadın onu arzuluyor fakat onun arzusuna yanıtsız kalıyor. Kadın sürekli bir şeyler söylemek istiyor fakat umursamaz bir tavır sergiliyor. Aslında bu tamamen hem kendi hem de karşısındaki insanın en doruk noktaya ulaşmış olan hislerinden faydalanmak. Burda da asıl anlatılan bir kadının saf sevgisi, doğurganlığı, eşine bağlı olup ondan başka herkesi düşman olarak görmesi tüm zamanlar boyu insanların inançlarına bağlı olmasını ve inançların insanları devamlı olarak büyük felaketlere sürüklemesi. Kadının her doğuşu varoluştan beri süregelen toplulukları temsil ediyor. Kurban edilen bebek o toplulukların feda ettiği şeyler simgeliyor gibi gibi..

    Filmi hatırladığım kadarıyla böyle yorumladım..
    3 ...
  2. 61.
  3. Filmin sonuna kadar hiçbir şey anlayamadığım için kendimi sorgulattı. Genelde bir film izlemeye başlayacaksam ufak bir kesitini izler merak eder çat diye açarım türüne konusuna bakmadan. Gece tek başıma ilk yarım saatten sonra acaba bu bi korku filmi mi diye baktım öyleymiş, ders oldu.
    Tek pişmanlığım sesini kısarak izlemem, onun dışında yönetmenin ellerinden öpüyorum.

    --spoiler--
    Requiem for a dream filmini izlediyseniz, benzer şekilde rahatsızlık edici, şeytanın avukatı filmindeki şeytan insan tanrı üçgeninin işlenişiyle benzer senaryoya sahip.

    Başta yaşananların filmdeki yazarın kurgusu olabilir mi dedim, kadının şizofreni olabileceğini düşündüm. Evet hiçbiri değil.

    Final sahnesi en vurucu an'dı. O dakikaya kadar eve doluşan insanlar, Çok yoğun bir kaosun ortasında önce kendini sonra bebeğini korumaya çalışan, kocasını çok seven bir kadın. Diğer taraftan sanatkâr, ilham bekleyen, eşinden tatmin olmayan, kendisine hayranlık duyulmasını isteyen bir adam.

    Bunların hepsi birer metafor, filmin her sahnesinde, her diyalogta tanrı ve insanı işleyen olaylar ve konuşmalar yer alıyor.

    Gariptir, filmde hiçkimsenin ismi geçmiyor, kimse kimseye ismiyle seslenmiyor.

    Çoğu eleştiride bu metaforlar seyircinin gözüne sokulmuş deniyor, ben son dakikaya kadar hiçbir şey anlamayarak entelektüel birikimimle gurur duydum.
    --spoiler--
    0 ...
  4. 60.
  5. 6,6 puanı dümdüz izleyip geçen habeşistanlılar yüzünden aldığını düşündüğüm film.

    Biri film öner dediğinde yalvarıyorum ki bunu izlesin de konuşalım diye. Filmin garip yanı metaforlu olduğu için sıcağı sıcağına düsünmek gerekiyor üzerine, çoğu detayı unutuyorsunuz sonrasında. noter huzurunda tekrar izlicem bu gece arkadaşlar nolar izleyin.
    0 ...
  6. 59.
  7. Bol metaforlu, sinema için gereksiz bir film.
    Yorumlarda yazıldığı gibi öyle düşünmeye sevk eden yada din eleştirisi yapan bir film değil. Çünkü biraz dinler tarihi biliyorsanız filmin, uyuşturucu kafası ile yapılmış Hristiyanlık tanımı olduğunu görecekseniz. (Yahudilerin isa yı öldürmeleri ve Meryem e fahişe demeleri vb. gibi sahneler, Havva nın günahkarlığı ve burada Meryem i kandırmaya çalışması, habil kabil olayı gibi vs....) daha fazla detaya girerek spoiler vermiş olmayayım. Zaten bir din eleştirisi olması için öncelikle tarihi dayanaklar kullanması, felsefeyi de buna bağlayarak düşündürmesi gerekli, kaldı ki son anlarda etin yenmesi ve anne ye fahişe denmesi olmasa din benzerliğinden yana bir şey anlamazsınız. Bizim antidinciler de malesef bir şey anlamasalar da yere göğe sığdıramışlar. işin özü; şayet güzel vakit geçireyim günümü iyi bir şekilde bitireyim diyorsanız izlemeyin, gereksiz bir film. Dindarsanız zaten izlemeyin. Dindar değil de " Biz zaman içinde var olduk ve bizi yine zaman yok edecektir." diyen tayfadaysanız, diyeceğim o ki siz de boşa vakit harcamayın; yok olmaya programralı değerli ömrünüzün ilk 25 senesi uyuyup, büyüyüp, okumak ve meslek sahibi olmakla geçiyor yani dünyaya çalışıyorsunuz, bundan 70 yaşına kadar birileri için çalışıp para kazanmakla, çoluk çocukla yine dünyaya çalışıyorsunuz, yetmişinden sonra zaten hastalıkla falan uğraşıyor ve vaktinizi yine uykuyla geçiriyorsunuz ve tüm bu yıllarda kendinize ayıracağınız zamanı toplasanız 4 sene etmez. O, 4 senedeki değerli zamanınızı da ne diye böyle filmlerle heba edesiniz, hem de inanmadığınız bir konu ile?
    0 ...
  8. 55.
  9. Metaforla dolu bir filmdir. Basroldeki yazar tanriyi sembolize eder, doğan cocuk peygamber isayi ve yazarin yazdigi kitapta incildir. Gelişen olaylar -cogu kisinin bu ne sacmalik dedigi- ise insanoglunun dunden bugune yaptigi savaslari, birbirlerini durmadan yok etmelerini anlatmaya calisir. Kadinin yani "mother"in ne oldugundan tam emin olamiyorum. Ya hazreti meryem ya da doğaana. Dogaana diyorum cunku surekli evi boyayarak, bir seyleri duzelterek tamir etmeye calisiyordu kisacasi guzellestiriyordu. Cok sevdigim bir film oldu.
    3 ...
  10. 54.
  11. Harika bir kurguyla yapılmış olan filmdir. Önerilir

    Ruh sağlığı yerinde olmayan izlemesin sevgili sözlük. Çıldırmamak için zor tuttum kendimi.
    0 ...
  12. 53.
  13. (bkz: jennifer lawrence) ve (bkz: javier bardem) in başrolünde olduğu inanılmaz metaforik mesajlar içeren ve dahi film sonuna kadar soğukkanlılıkla sakin kalıp kafayı yemeden bitirmenizi umarım. ne diyim ki seçenek sizin ister izle ister izleme. kimi seyirciler nefretle bahsederken kimileri de övgüyle bahsediyor. iyi seyirler.

    Bazı sahneler inanılmaz ızdırap verici ve tahammül sınırlarını zorlasada sonuna kadar gitmek istiyorsunuz.
    0 ...
  14. 50.
  15. jennifer lawrance'ın çok ama çok iyi oynadığı, 2017'nin en tartışmalı filmlerinden biri.
    0 ...
  16. 49.
  17. aronofsky'nin yehova'dan isa'ya, zeus ile gaia'ya, ışid'den nazilere, sokak gösterilerine ve dünyanın geldiği yere kadar mesaj ve gönderme bombardımanına dönüşmüş, son sahnesinde bardem'in berbat açıklayıcı repliğiyle holivut yapımcılarını korumaya çalışmış din felsefesi temalı filmi.

    the fountain'da ve hatta noah'da hissettiklerimin aynısını hissettim, kolayca anlatılabilecek bir fikri büyük ve yersiz bir gösteriye dönüştürmüş. fenalık geldi ne yazık ki. sıradaki filmi yine birey üzerine olur sanıyorum.
    0 ...
  18. 50.
  19. yillardir film izlerim. artik kendimi iyi bir film elestirmeni olarak gorurum. cok berbat ve zirve denebilecek filmler gordum gecirdim. cok sıkıcı filmler gordum. sonunda dumur oldum. bunu da bekledim. ama lanet olsun. hayatimdan tam iki saatimi caldin dedigim bundan daha kotusune hic rastlamadim.
    gelelim jenifer lawrence ye. sen benim en sevdigim aktrissin. ne yaptin. ben seni onca kisiye bircok kisiye savundum. bu filmle birlikte kime ne anlatayim. ne diyeyim. buyuk bir hayal kirikligi oldun. git aclik oyunlara yenisini eklet. yolunu bul sen.
    herkesin tarzidir begenen vardir dicem ama bu felsefe degil cöküş. iki cumle icin butun filmi mahvedip, insanlarla alay etmekten baska birsey degil bu.
    1 ...
  20. 49.
  21. 2017 yapımı darren aronofsky filmi. jennifer lawrence, javier bardem'le birlikte ed harris ve michelle pfeiffer arzı endam ediyor.

    metafor falan geçiyorum ama dinler tarihini yalamış, yutmuş biri filmdeki her sahneye bir anlam yüklese dahi, bu filmin olmuş olduğu anlamına mı geliyor?

    benim filmden anladığım şey, aronofsky'nin istikrarlı düşüşünü devam ettirdiği. sen ki 98'de pi, 2000'de requem for a dream'i çekmiş bir yönetmensin.

    film boyunca aynı döngüyü saatlerce izlemek, bir yere varmasını beklemek gayet bunaltıcı.

    insanın arsızlığı her meleği bir şeytana dönüştürebilir mesajı vermek için 2 saat boğmanın anlamı yok bence.
    2 ...
  22. 48.
  23. Mother, should I build the wall?

    Mother, should I run for president?

    Mother, should I trust the government?

    Mother, will they put me in the firing line?
    1 ...
  24. 47.
  25. nasıl desem hristiyanlık takıntılı bir adam olduğu ve hep yaradılış ve varoluşu sorgulayıp durduğu için darren aronofsky'e pek düşkün değilim.
    örneğin bundan önce yaptığı noah'ya ancak 20 dakika tahammül edebilmiştim.
    bu filme de sadece oyuncularını sevdiğim için bir şans verdim.
    tabii her zamanki gibi film hakkında hiçbir yorum vs okumadan bodoslama daldım.
    diğer aranofsky filmlerinin aksine dikkatim hiç dağılmadan ilgiyle izledim. çünkü sonuna kadar nereye varmak istediğini anlamak mümkün değil.
    belki de sadece filmin sonunda değil film süresi boyunca düşündürdüğü her şeyi anlatmak istiyordur.
    metaforları anlatmakla uğraşmayacağım zaten burada bir yazar mükemmel şekilde özetlemiş (bkz: #37887152)

    --spoiler--
    filmin sonlarında yeni eseri yayınlandıgında evin önüne toplanan hayranlarıyla ilk kez etkileşime geçen şairin anneye söylediği bir söz vardı :
    "çok sevmişler. hepsini anlamışlar. ama hepsi farklı şekilde algılamış."

    --spoiler--

    aranofsky'nin filmden beklentisi de bu gibi görünüyor.

    bu film hollywood'da -bardem dışındaki- standart hollywood oyuncularıyla çekilen filmlerde görmeyi hiç beklemediğim kadar çok katmanlı ve heyecan vericiydi. üstünde uzun uzun düşünülüp yorum yapılabilecek bir film. sanatın anlamı da bu zaten. bu yüzden şunu anlatıyordu diye kesip atmak haksızlık olur.
    ama anlamayanlara şöyle bir ipucu vereyim. anladığım kadarıyla aranofsky diyor ki eğer bir yaratıcı varsa yaratma nedeni sanıldığı gibi çok iyi, üstün, merhametli, adil bir varlık olması değil kendisine tapınanlardan beslenmesi.
    4 ...
  26. 46.
  27. zırvalıklar tanrıçası tarifi:
    rosemery’s baby kasesinden yayılan ve the others dokunuşuyla marine edilmiş bir tutam parlaklık. son dokunuş niyetine, paul auster’in son şeyler ülkesinde'den bir parça aşır; ha, zombiler’i de katmayı unutma sakın! eklediğin tüm malzemeleri, mikserden çıkan gürültüyle birlikte hunharca karıştır. ve… işte burdaaa! zırvalığınız hazır. yarasın!
    1 ...
  28. 45.
  29. Bugün sinema salonunda tek başıma (tek başıma diyorum çünkü salonda benden başka kimse yoktu.) izlediğim ilginç film.
    bu film hakkında birkaç entry okudum, anladığım kadarıyla bazıları beğenmiş bazıları ise vasat bulmuş. Bana göre pek sanatsal değeri olmayan ancak anlam ve felsefi bakımdan zengin olan bir film. izlenmeli mi izlenmemeli mi o konuya girmek istemem ancak izlenirse, kişinin zihin dünyasına katkı sağlayacak orjinalliğe sahip.

    doğa/havva/meryem, tanrıya soruyor: sen nesin?
    Tanrı: ben neysem o'yum.

    Film dini, sosyolojik ve özellikle felsefik temellerin üstüne kurulduğundan dolayı bu alanlara ilgisi olan izleyicileri kendisine çekecek türden.
    8 ...
  30. 44.
  31. Çok konuşulacak uzun yıllar izletilecek (bkz: darren aronofsky) filmi. izlediğim en özgün film diyebileceğim, kullanılan metaforlarla müthiş göndermeler yapan, hayatı yaşama amacını sorgulatan bir film. Filme gidecekler için tavsiyelerim korku ve gerilim beklemeyin, yiyişmek için gitmeyin, düzgün bir psikolojiye sahip değilseniz gitmeyin.
    Filmin hikayesi ile ilgili birkaç yorum yapılmış bu yorumlarla hemfikir olduğumdan yazmayacağım ancak anlamadığım kısımlar ile ilgili aydınlatılmayı bekliyorum:

    --spoiler--

    Javier bardem'in(filmde yazar/tanrı) menajerini oynayan kadını genel hikayede bir karaktere oturtamadım

    Evin dağıldığı son sahnede eve giren polisler ve askeri birlikler neyin göndermesi kimi temsil ediyor

    Cinayet aleti olan kapı tokmağı ve işlendiği yer kafamı karıştırdı.

    --spoiler--
    5 ...
  32. 43.
  33. 2017 Darren Aronofsky yapımı, içeriği metaforlarla, benzetmelerle dolu, gişe hasılat derdi olmadan çekildiğini düşündüğüm, orjinal bir film.
    izleyecek olanların hiçbir spoiler almadan gitmesi gereken film.

    Aronofsky;
    "Black Swan" ile "mükemmellik"e giden yolu insan üzerinden aradı. Fakat insan bu yükü kaldıramadı, öldü.
    "Noah" ile peygamber üzerinden kurulan plan yine Mükemmelik içindi. Hiçbir günah olmaması için insanoğlunun da olmaması gerekiyordu. Fakat o da son sahnede torunlarını öldüremedi ve Mükemmellik gerçekleşemedi.
    Bu iki seriden sonra "Mother" filmi Darren'in daha da derine inmesini sağlamış. Daha da büyük bir konuya el atmış. "Doğa"nın Mükemmelliğini, Mükemmel kalma isteğini işlemiş, fakat yine aynı son. Yaratıcının kendisi ve kendisine olan sevgisinin haricinde
    herşeyin kül olduğu bir son.

    Merak ediyorum bu filmden sonra, neye cüret edecek.

    --- spoiler ---

    Gelelim Mother filminin içeriğine, dünyanın başından kıyamete kadar geçen önemli dini olayların gerilimli bir tasviri. dikkatli izlendiğinde birçok metafor bulunur. Her yerde yazılanların aksine benim dikkat ettiğim birkaç ince detay.
    -Eve gelen ilk insan Adem ve sırtında bir yara var. ardından eve Havva geliyor. Sırt Kemiğinden yaratılma durumu.
    -Adem ile Havvanın yasak odaya girip, yasak kristale dokunması, kırması, yazarın odayı kapatıp,kilitlemesi, cennetin kapılarının kapanması gibi.
    -Havve Mother'a soruyor. Neden bu evi yıkıp yenisini yapmıyorsunuz. Mother bu ev Onun Evi diyor. Kendi sahipliğinin olmaması ve farkında. Adeta Melek gibi.
    -Evde akan ilk kanın, ampulu patlatması ile ışığı yok edip karanlığa çevirmesi, mahzende bir kapı açıp, cehennem yaratılması gibi.
    -Eve gelen insanların farklı etnik kimlikleri, zenci, çekik gözlü vb, insanoğlunun dünya üzerinde çeşitlenmesi,
    -insanoğlunun 3 kere yapma dendiği halde lavabo tepesinde tepinmesi, itaatsizliği, mother'a ilişki teklif edilmesi ve ona küfredilmesi ardından evdeki su borusu patlaması ile hepsinin evden kovulması, nuh tufanı,
    -Bebek doğmadan önceki evin hali, tamamen isa doğmadan önce, yahudilerin dünyadaki halleri iken, bebek doğduktan sonra, aşırı sevgi gösterisi yapan ve bebeği öldüren, gittikçe çirkinleşen Hristiyan toplumunu görüyoruz.

    Tüm bu durumları kaldıramayan Anne, Yazar tarafından hazırlanılmış olan evin alt katındaki Cehennemin yakıtlarını patlatıyor. Herkes ölüyor, sadece Yazar kalıyor.

    --- spoiler ---

    izleyiciyi son sahnesiyle zımba gibi koltuğa çakmıştır. Mutlak izlemek gerekir.

    Eğer Gerilim yaşamaktan keyif alıyorsanız, Sinemaya gidilmeli. Ama bunu yaşamak istemiyorsanız, dvd si beklenebilir.
    6 ...
  34. 42.
  35. Filmi bugün itibariyle sinemada izledim. iddiam şu Jennifer lawrence bu filmin kadrosunda olmayıp bizim gibi bir seyirci olsaydı filmi anlamayan o yüzde 90 lık dilimin içinde olurdu. O da gidip recep ivedik izlesin mi?

    Filmi izleyip bir bok anlamayan sonra da koşa koşa yorum sitelerini açıp okuyup eleştiri yazanları eksisozlukte; onları okuyan, film diyemeyip Mother movie diyen angutları da burda görürsünüz.

    Bir kere herkes metaforları anlamak zorunluluğunda değil. Sözgelimi imge yüklü bir şiiri anlamayan birine sen şiir okuma kardeşim diyor muyuz? Ki imgenin hasının tek bir karşılığı da yoktur.

    Tüm internet aleminde bir papağan sendromu; adam tanrı, kadın doğa/Meryem Ana, misafirler adem Havva Habil kabil cart curt. Vallaha mı amk? Lan bu kadar hızlı vurmayın gerçekleri yüzümüze. iyi güzel karakterlerin altında yatan metaforik gerçekleri kapmışsınız. Ne anlatıyor peki bu film? işte tanrının evini siktiler abi doğa çok kızdı. Aferin amk size. O cinayetin işlendiği yerdeki delik neydi? Hebele hübele. Ekşici şişko abilerin yazmamış mı onu? Delikten akan kan neden bir yol çizdi, ışık neden yok oldu, cehennemin kapısı neden açıldı? Onlar var mı? Ekşici abilerinde taze mi bitmiş onlar. Bak sonuncusunun cevabını da içinde verdim halbuki. Mal mal bakmasana amk suratıma. Ben o deliğe çürüme derim, bir diğeri bozulma der, diğeri ilk günahın açtığı yol der. Vs vs. Çoğalır gider böyle. Metafor böyle bir şeydir zaten.

    Peki daren abinin ay metaforum geliyor Jennifer sıcak havlu getir diye yaptığı, bir tanesi sevgili kontenjanından olmak üzere bir kaç daşaklı oyuncuyu dahil ettiği bu film hemen iyi film olur mu? Bir demet metafor ile iyi film olunmaz güzel kardeşim. Bir şeyi metafor ile anlatmak tek başına zekilik belirtisi değildir. Filmin bariz bir şekilde senaryosu zayıf.

    imdb nin de eksi benzeri bir tayfası olduğu için alacaktır bir 8 puan. Motofor vor obo motofor deyip işin sonunu Jennifer ın memesine bağlayan, malum yönetmeni siyah kuğu dan itibaren seyretmiş angutlara göre iyi film olabilir.

    Benim için mutlaka izlenmesi gereken değil fakat izlenebilir, yönetmenin yeni bir şey anlamatmadığı bir film.
    3 ...
  36. 41.
  37. Şurada kaç bin kişiyiz bilmiyorum ama koskoca sözlükte mother movie ile ilgili sadece tek entry girilmiş. Hiçbiriniz mi izlemediniz kardeşim ya. Muhtemelen izleyenlerden de kimse "burada sanat kasmaya değmez" deyip boş vermiştir. Her neyse şuraya iki kelam edivereyim.

    --spoiler--

    Filmi dün izledim. Filme ara verildikten sonra "neler oluyor aa dostlar" diye bir sure düşündürdü beni. Film boyunca da psikolojik drama beni çok pis terletti ve bunalttı. Üzerimdeki hırkayı filan attım ki zaten böyle yapıtları çok beğenerek izlerim. Filmin sonunda dumur olup çıktım tabii. Ne anlattı bu film şimdi lan derken sevgi, bencillik temalarından bir şeyler çıkartmaya çalıştım. Ama filmde fazlasıyla yer alan imgelerin üstünden sadece sevgi ve bencilliği çıkartmak filmin temasımı çok sığ yapardı. O kadar uğraşılmış bir yapıt sadece bu tema üzerinden çekilmiş olamazdı. Sonra okuduğum birkaç eleşti yazısıyla aydınlandım. Meğer jennifer ablamız filmde imgesel olarak meryem rolündeymiş, Eşi olan yazar ise tanrı. Eve gelen ve bize yazarın bir hayranı olarak tanıtılan adam ise aslında adem imiş, karısı olarak gelen kişi de havva. Eve sonradan dahil olan kardeşler de adem ile havva'nın erkek çocukları kabil ile habil. Eski ahitte bulunan hikayelerde kabil ile habil'in kavga edip kabil'in kardeşi habil'in kafasını taşla ezip öldürdüğü anlatılır, filmde de buna benzer bir sahnede erkek kardeşlerden biri diğerinin kafasını ezip öldürüyor. Filmdeki bir çok diyalogda da eski ahitten serpintilere rastlıyoruz. Tanrıyı sürekli veren ve affeden olarak biliriz. Jennifer, eşi olan yazara her şeyini veriyor. Ta ki çocuğu oluyor, her ne kadar dirense de tanrı imajındaki yazar en sonunda çocuğunu bile ondan alıp hayranlarına veriyor. Doğan çocuk ise isa. isa'nın "kanım içtiğiniz şarabınızdır, canım yediğiniz etinizdir." sözlerinden yola çıkarak buna benzer bir sahne yaratılmış. Ev ise dünya yani bir nevi cehennem imajında. En sonunda yanıyor ve (ash to ash, dust to dust) tekrar küllerinden doğarak, tekrar aynı döngü en baştan başlıyor.

    Film muhteşem ötesi özgün olmuş. Birçok yorumda da okuduğum gibi sinemada 15-20 kişi falandık filmi izleyen. Yani biraz sanata kafayı yoran kitlenin oturup üzerinde düşünüp ya da benim gibi araştırıp öğrendikten sonra çok büyük zevk alacağı bir film. Yani recep ivedik tayfaya hitap etmiyor anlayacağınız. Yine dinler üzerinden bir çalışmayla, ortaya mother'ı çıkartmışlar ama çok özgün ve insanı izlerken dumura uğratması bu klişeyi görmezden gelmemizi sağlıyor. Aynı yönetmenin filmi black swan'i izleyenler için ise mother çok farklı bir yapım kalacak ama aronofsky sevenler öyle dümdüz bir film izlemeyeceklerini bilirler.

    Edit: film boyunca jennifer'ın tombikto memintolarını sadece kısa bir sahnede görüyoruz. Bu yönden benim beklentilerimi pek karşılamadı.

    --spoiler--
    1 ...
  38. 40.
  39. darren aronofsky'nin yönetmenliğini yaptığı psikolojik gerilim filmi. başrolde de yırtık çoraptan çıkan baş parmak misali, evet doğru bildiniz, jennifer lawrence var. javier bardem ve ed harris de kadrodaymış. bak işte ed harris izlenir.

    http://www.imdb.com/title/tt5109784/
    3 ...
  40. 42.
  41. Mutter, moeder, mater, madre,

    Hepsinin aslı "mader" olup farsçadır.

    Başta avrupa olmak üZere pek çok dünya diline de farsçadan girmiş bir kelimedir.
    2 ...
  42. 41.
  43. hem güzel bir danzig hem de güzel bir era şarkısı bugün de anneler günü ne yapalım dinleyelim.
    0 ...
  44. 40.
  45. pearl jam cover'ı da güzel olan bir pink floyd şaheseri.
    0 ...
  46. 39.
  47. 38.
  48. 0 ...
© 2025 uludağ sözlük